Sürüden veya sürüyü seçen çoğunluktan ayrılmak yasak mı?
Elbette mesele sürünün içinde ya da dışında olmamız değil, daha ziyade bir sürüye katılmanın çıkarlarımızı ve önceliklerimizi ne ölçüde karşıladığıdır. Bu nedenle fikirsel bölünme tarihi bir olgu olup tarihin kendisi, entelektüel hareketlilikle ve bir fikrin diğerine karşı ayaklanmasıyla tekdüzeliğine karşı direnir. Düşüncelerin tarihini okuyan kişi, fikir dünyasındaki bu hareketliliği, temposunu ve ritmini fark eder. Sanki insan zihni bir gezegen ve fikirler de bu gezegendeki doğumu, hastalığı ve ölümü tadan varlıklarmış gibi… Sembolik dünyada ölümsüzlükle nitelendirilen tek varlık özgürlüktür; çünkü özgürlük olmadan bir fikir diğerinin yerini alamaz. Bu yüzden her fikrin onu koruyan ve ölmesin diye savunan bir ordusu vardır. Ne zaman yeni bir fikir geçerliliğini ve ona inananların gerçekliğini iyileştirme yeteneğini kanıtlasa, eski fikrin bozulma saati yaklaşır.
Günümüzün sorunu, güçlülerin, güce ulaşma ve ilerleme metodolojilerinin kutsallaşmasını istemeleri ve bu metodolojik yönteme inanmayan kişinin yüzüne kapıların kapanmasıdır. Uluslararası güçlerin ilerlemeye ve güç kazanmaya giden yollar üzerindeki mücadelesini böyle okuyoruz. En nihayetinde büyüme yolundaki ülkelerin etrafında toplanacağı tek bir yolun kalması amaçlanan bir yol mücadelesi bu…
Evet, insanlık kendi kaderini tayin etme, özgürlük, düşünme hürriyeti, diğer görüşlere saygı ve dışlanmama hakkını talep ederken, ekonomik ve kültürel tercihler kendi kaderini tayin etme hakkının dışındaymış gibi davranılıyor!
Bu noktada, dünyanın tek kalıba, tek yöne ve tek fikre kaymasının insan aklının tarihinde geriye doğru adım atmak niteliğinde olduğunu anlamamız önemli. Tek bir hikaye çeşitli estetik seçeneklerle anlatılabileceği gibi ilerleme, gelişme, zenginlik, refah ve ekonomik dayanıklılık da birçok şekilde sağlanabilir. Nitekim, çeşitlilik dünyanın faydasınadır.
Düzelme yollarının aynı olması ve düzelmek isteyenin elinde sadece bir tane ilaç reçetesi olması yanlış. Bu düşünceye sahip olanlar, bu tek taraflı mantıkla sanki kendi kendine tedaviyi teşvik ediyormuş gibi olduklarını biliyorlar mı?
Bin kişi şiddetli soğuk algınlığına yakalansa bile, enfekte olan bin kişiden her birinin kendine ait bir ilaç reçetesi olması gerekir.
Düzeltme yolları ve reçeteleri, sadece başvurulabilecek teorik referanslar olup daha fazlası değildir. Her devletin ve halkın, kimseye benzemeyen kendi özelliklerinden, gerçekliğinden, tarihinden, beklentilerinden ve sorunlarından yola çıkarak uygun yönelimler ve düzeltmeleri belirleme hakkı vardır ve doğru düzeltme budur.
Burada vurgulanmak istenen nokta şu ki, her ülke, dünyanın güvenliğini etkilemediği sürece toptan kısıtlamalara ve dışlamalara yol açmadan kendisine uygun reformları ve yönelimleri seçme hakkına sahiptir. Başka bir deyişle, hiçbir ülke kendine uygun olanı belirleme hakkından mahrum edilemez. Ülkelerin kendi kaderleri üzerindeki egemenliklerini bir nevi ortadan kaldırmaya kalkışmak dünyanın çıkarına olmaz.
Genel düşünceler vardır ve bütün devletler bundan kendisine uygun olanı alıp halkının çıkarına ters olanı bırakabilir. Örneğin ekonominin liberalleştirilmesi ve özel sektöre devredilmesi herkes için çözüm değildir; özellikle de uluslararası büyük güçlerin ve uluslararası finansal ve ekonomik piyasaların kontrol ettiği mekanizmalar aracılığıyla bunun pazarlanması.
Pek çok ülkede devlet, hassas sektörlerden çekilerek bu sektörleri, her şeyden önce kârı önceleyen özel sektöre devredemiyor. Kovid-19 krizinde halkların aşıların temini ve hastanelerde bulunması için devletlerine ne kadar ihtiyacı olduğunu ve bu krizin acımasız liberalleşme yaklaşımına nasıl derin bir darbe vurduğunu gördük.
Tek bir kalkınma modeli ya da benzersiz bir yapısal reform protokolü yoktur. Var olan tek şey, koşulların ve dayatmaların mantığından uzak, tam bir seçim özgürlüğüyle yararlanılacak ve benimsenecek deneyimlerdir.
Her toplumun kendine has özellikleri, deneyimleri ve maddi-manevi birikimi vardır. Acılar orada burada ve birçok ülkede görünüşte aynı olsa bile, bunları tedavi etmek için verilen reçetelerin görünürdeki gibi tek değil birden fazla olduğundan şüphe etmemeliyiz.
Değerler gibi ebedi fikirler olduğu gibi ölen ve yerlerine yenileri gelen kısa ömürlü fikirler de vardır.