Necib Sab
Arap Çevre ve Kalkınma Forumu (AFD) Genel Sekreteri ve “Çevre ve Kalkınma” dergisinin editörü
TT

Yapay Zeka: Sürdürülebilirlik için mi yoksa yıkım için mi?

Yapay zeka gelişmelerine ayak uyduramayan hükümetler, şirketler, üniversiteler, bilimsel ve endüstriyel araştırma merkezleri ile finans kurumları rekabetin dışında kalacak ve geleceğe dair bahislerini kaybedecekler. Bu, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'ndaki tartışmaların ve Riyad Ekonomik Forumu'nun son oturumlarının da gösterdiği gibi, yerleşik bir gerçek haline geldi. Dünyanın en iyi stratejik planlamacıları ile karar vericilerinin bir kısmını bir araya getiren ve bu hafta Dubai'de düzenlenen Dünya Hükümetleri Zirvesi'nin ana odak noktası da bu konuydu. Sürdürülebilirliğe ulaşmak için kaynak yönetimi ve çevrenin korunması da bu çemberin dışında değil, zira yapay zeka, doğal kaynakların dengesini korumaktan, onları tüketmeye kadar, gelişim yollarını birden fazla ve birbiriyle çelişen yönlere kaydırabilir.

Yapay zeka tamamen yeni bir keşif değil, daha ziyade ilk hesap makinesinin ve ilk bilgisayarın çalışmalarındaki devrim niteliğinde bir gelişmedir. Ancak bunların görevi belirli işlemleri yapmak, sayıları hesaplamak, verileri toplamak ve belirli bir programa göre koordine etmek ile sınırlı. Buna karşılık yapay zeka, farklı kaynaklardan gelen verileri birbirine bağlama, karşılaştırma ve analiz etme konusunda hızlı ilerlemeler kaydederken, aynı zamanda insan zihninin karar verme sürecindeki çalışma şeklini taklit etmesi de sağlanmaya çalışılıyor. Ancak yapay zeka programları veri ve bilgi yaratmadığı, mevcut olanları topladığı için bu durum doğru ve güvenilir verilerin mevcudiyetine tabi olmaya devam ediyor.

Gelgelelim bu, mevcut her türlü verinin toplanmasıyla sınırlı değil; bunun ötesinde, öncelikle sahada, laboratuvarlarda ve araştırma merkezlerinde veri üretilmesini de kapsıyor. Bu nedenle, hava, toprak, su ve okyanusların kalitesi ile gıda ürünleri ve ormanlarda zehirli gübre ve böcek ilacı birikintilerinin ölçülmesinden, iklim değişikliğiyle ilgili bilgilere kadar çevre ve doğa alanındaki veri üretimi ve güvenilirliği konusundaki boşlukların örnekleri çoktur. Çoğu Arap ülkesinde bu alanlarda doğru verilerin bulunmaması, bunların esasında sahada ve laboratuvarda üretilmemesi ve var olan çok azının da yayınlanmasını sınırlayan kısıtlamalara tabi olmasından kaynaklanıyor.

Buradan hareketle kaynak yönetimi, çevre bakımı ve genel olarak sürdürülebilir kalkınmaya yönelik planlama programlarında yapay zeka kullanımının sonuçları, mevcut verilerin doğruluğuna bağlı olmaya devam ediyor. Zira ancak o zaman yapay zeka, doğru sonuçlarla birlikte görevin tamamlanmasını hızlandırabilir. Geniş alanların uydu görüntülerinin toplanıp analiz edilmesi, sabit izleme istasyonları, saha ve laboratuvar çalışmaları aracılığıyla sahada üretilen verilerle ilişkilendirilmesi, su kütlelerinin, bitki örtüsünün, okyanusların ve tarım, sanayi, konut dahil olmak üzere arazi kullanımlarının, ulaşım ağlarının ve genel olarak nüfus dağılımının durumunu bilmek için sağlam bir temel sunabilir. Uydu görüntüleri ve dijital analiz sistemleri gibi ileri teknolojiler olmasaydı, 2030 yılına kadar ülke yüzölçümünün yüzde 30'unun, yani 700 bin kilometrekarelik bir alanın doğa parklarına dönüştürülmesini içeren “Yeşil Suudi Arabistan” gibi iddialı girişimlerin gerçekleştirilmesi mümkün olmazdı. Almanya'nın iki katından daha büyük bir bölgeyi yönetmek için idari programlar oluşturmak geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilemez.

Yapay zeka yetenekleri, herhangi bir projenin potansiyel çevresel etkilerinin incelenmesine ve daha az riskle sonuçlanacak alternatiflerin önerilmesine katkıda bulunurken, iklim değişikliğini kontrol etmek için emisyon salınımlarının izlenmesini ve kontrol edilmesini de içeriyor. Enerji ve su üretimi ve dağıtımını yönetmek ve karayolu trafiğini düzenlemek, verimliliği artırmak, atık ve emisyonları azaltmak, yapay zeka kullanımının en önemli alanları arasında olabilir.

Uluslararası Danışmanlık Grubu'nun Dünya Hükümetleri Zirvesi'nde sunduğu raporun konusu “Yapay Zeka ve Veri Teknolojisi”ydi. Rapor, yapay zekada geride kalanların yalnızca yönetişimde değil, sağlık, eğitim, şehir planlama, finansal piyasalar, enerji, su ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi diğer alanlarda da rekabetin dışında kalacağını tekit etti. Arap bölgesinin dijital dönüşüm yolunda ülkeler arasındaki büyük eşitsizlikler ile birlikte dikkat çekici bir gelişme kaydettiğini tespit etti. Rapora göre internet kullanıcılarının yüzdesi 2012 ile 2022 arasındaki 10 yılda yüzde 29'dan yüzde 70'e yükseldi ve bu durum, yapay zekanın kamu ve özel sektör tarafından sunulan hizmetlere dahil edilmesi için geçerli bir temel oluşturdu. Rapor, yapay zekanın Arap ülkelerindeki ekonomik büyümeyi 2030 yılına kadar 320 milyar dolardan fazla artırabileceğini de gösterdi.

Rapor, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030’unu modernizasyona ve yenilikçiliği, kalkınmayı ve çevre korumasını teşvik etmek amacıyla yapay zeka teknolojilerinin kullanımının genişletilmesine yönelik ulusal kararlılığın bir örneği olarak sundu. BAE’de bir yapay zeka bakanlığının, Katar’da Yapay Zeka Merkezi’nin ve Bahreyn'de Yapay Zeka Akademisi’nin kurulmasını, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerindeki dönüşüm örnekleri olarak saydı. Ürdün, Mısır, Fas ve Tunus da, devlet hizmetlerinin yanı sıra eğitim, araştırma, sağlık ve sürdürülebilirlik alanlarını kapsayan ulusal yapay zeka programları ve stratejileri başlattılar.

Eğitim merkezlerinin, girişimlerin ve akademilerin yapay zekaya ayak uydurmaya yönelik dönüşümü yönlendirmedeki başarısının yanı sıra, yapay zeka çalışmalarına temel oluşturacak doğru verilerin üretilmesi için bilimsel araştırmalara destek olmak, bu dönüşüme öncülük edecek ulusal yetenek ve becerileri oluşturmadaki başarıya bağlı olmaya devam ediyor. Böylelikle başkalarının kontrol ettiği, onların çıkarlarına göre yönlendirilen hazır bilgi ve teknolojilerin tüketicisine dönüşmeyiz, zira sınırlı sayıda şirket insanlığın kaderini kontrol eden gizli bir küresel otoritenin oluşumu ile tehdit ederek bu sektörü tekeline almaya çalışıyor. Ayrıca hazır yapay zeka sistemlerine aşırı güvenmek can sıkıntısına, uyuşukluğa, sersemliğe, bilgi ve öğrenme arayışının durmasına neden olabilir, oysa bu sistemleri kontrol etmek daha fazla öğrenme, araştırma ve yenilik gerektiriyor.

Yapay zeka olanaklarının kullanımına ilişkin bilimsel temellerin ve etik denetimlerin yokluğunda, verileri son derece hızlı bir şekilde toplama, birbirine bağlama ve analiz etme avantajı, sınırlı kaynakların keşfedilmesini hızlandırarak onları tüketmeye ve daha fazla kâr elde etmeye dönüşebilir veya sonuçları programcıların çıkarlarına göre değiştirmek için temel verilerin değiştirilmesine yol açabilir. Ancak yeni teknoloji için sağlam bir bilimsel ve insani temel oluşturulması, çevre ve iklim eylemleri, sürdürülebilirlik önlemleri, doğal kaynaklar ile iklim modelleme ve tahminlerinin yönetimini hızlandırmak için uydu görüntüleri ve yapay zekanın kullanılması gibi sınırsız ufuklar açıyor.

Hükümetler Zirvesinde bana, tarafsızlığı garanti etmek ve hükümet yetkililerinin kararlarında özel çıkarların baskın gelmesini önlemek için karar alma yetkisini tamamen yapay zeka programlarına devretmenin daha iyi olup olmayacağı soruldu. Bu hipotezin halen teorik olduğunu, çünkü yapay zeka programlarının hesap verebilirliğe tabi olmadığını ve insan yapımı verilere, kontrollere ve yazılıma dayalı sınırlamalara tabi olduğunu söyledim. Çağa ayak uydurmak için yapay zekanın kullanılması gerekiyorsa, kalkınma politikalarında önemli kararların sorumluluğu insanlarda olmaya devam etmelidir. Yapılması gereken, kamu yönetiminde hesap sorabilirliği zayıflatmak değil, güçlendirmektir.