Yasir Abdulaziz
TT

Kurumsal medya gerilerken yıldız gazetecilerin bireysel yayıncılığı yükseliyor

Dünya hâlâ Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu ayın başlarında ünlü ABD’li sunucu Tucker Carlson’la yaptığı röportajla meşgul. Yayınlanmasının üzerinden günler geçmesine rağmen hala bu röportajın çeşitli yönlerine ışık tutmayı amaçlayan binlerce yorum ve analiz görülebiliyor.

Analistler ve yorumcular bu önemli röportaj konusunda farklı görüşler ortaya atacak. Bazıları, röportajın yayınlandıktan kısa bir süre sonra 200 milyon izlenme sayısını aşarak rekor bir popülerlik ve tıklanma elde ettiğini söyleyecek. Bazıları yayıncının tartışmalı konuğa sorduğu soruların niteliğine ve bu soruların gerçekleri açıklamayı mı, yoksa ‘Rusya’nın imajını parlatmayı mı’ amaçladığına odaklanacak. Kimileri de Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının başlamasından bu yana Batı medyasında iki yıl aradan sonra boy gösteren Putin’in röportaj sırasında 30 dakika boyunca verdiği ‘tarihi ders’ ile meşgul olacak.

Bir başka röportaja geçelim. Geçtiğimiz ekim ayında Aksa Tufanı'nın ardından İsrail’in Gazze saldırıları devam ederken, dünyanın nefeslerini tuttuğu bir sırada İngiliz yayıncı Piers Morgan ile Mısırlı komedyen Basim Yusuf arasında gerçekleştirilen röportaj özellikle Arap dünyasında büyük bir ilgi görmüştü.

Röportaj yayınlandıktan sadece iki gün sonra yaklaşık 15 milyon izlenmişti. Durum böyle olunca Morgan, ilk röportajda elde edilen ‘başarıdan’ yararlanmak için aynı konukla ikinci kez röportaj yaptı.

‘Putin-Carlson’ röportajı, siyasi önem ve küresel etki açısından elbette ‘Yusuf-Morgan’’röportajı ile karşılaştırılamaz; zira iki konuğun durumu ve konumları farklı. Ancak iki röportaj, sunucular nazarından karşılaştırılabilir. İki sunucu da büyük bir üne, nüfuza ve dikkate değer bir popülariteye sahip olup prestijli televizyon kanallarından uzaklaştırıldılar. En önemlisi de şu anda içerikleri yalnızca kendi platformları aracılığıyla sağlamaları ve önemlerini ve etkilerini yalnızca isimlerinden almaları.

Tucker Carlson, takip ettiği ve yorumlarında öne çıkan siyasi çizgisi nedeniyle kendisine yöneltilen suçlamaların ardından Fox News’ten ayrılmıştı. Aynı şekilde Morgan, Prens Harry’nin eşi Meghan Markle’ın yaptığı açıklamalara yönelik ‘uygunsuz’ yorumu nedeniyle eleştirilmesinin ardından İngiliz kanalı ITV’deki işinden ayrılmıştı.

Burada iki ünlü sunucu, sadece isimlerine güvenerek ayrı ayrı iki ‘medya kuruluşu’ kurmaya karar verdi. Her ikisi de çalışmalarını bu iki kanal üzerinden, kendi web siteleri, kendi YouTube kanalları veya X platformu üzerinden yayınlamaya başladıklarında haklı olduklarını anladılar. Devam etmek, şöhretlerini geliştirmek ve izlenmelerini artırmak için doğru seçimi yapmışlardı.

Bu bize BBC’nin önde gelen iki muhabiri Emily Maitlis ve Jon Sopel’in önde gelen medya ağından ayrılmalarını ve podcast şeklinde ortak bir program sunacaklarını duyurduklarında olanları hatırlatıyor. BBC’de yaklaşık 20 yıl çalıştıktan sonra bu iki önde gelen medya figürü, halkla iletişimlerini sürdürmek ve erişim, etki ve geri dönüş elde etmek için podcastin daha geniş bir alan olabileceğini fark etmişti.

Görünüşe göre bu adım, sadece medya endüstrisindeki iki profesyonelin kişisel tercihi değil, aynı zamanda kâr amacı güden ticari bir ağı bu seçeneği benimsemeye ve yukarıda adı geçen medya figürleri için bir program üretmeye ikna eden fizibilite çalışmasına dayalı bir eylemdi.

Bu karar, aynı zamanda yayıncının yıldızlığının kurumsal yetenekleri telafi edebileceğine ve izleyicinin mecranın adı ne olursa olsun yıldız yayıncıya gideceğine olan büyük güvene dayanıyordu. Örneğin röportajı yayınlayan aracı, kurum veya mecranın adı bile anılmadan dünyanın Putin-Carlson röportajını konuşuyor olmasının sebebi bu olabilir. Bu, medya kuruluşunun, yıldız yayıncı lehine geride kaldığının açık bir işaretidir.

Arap dünyasında da çeşitli nedenlerle, tanınmış medya kuruluşlarından ayrılmaya ve programlarını sosyal medya aracılığıyla yayınlayarak yıldızlığa, şöhrete veya izleyici kitlenin güvenine yatırım yapmaya karar vermiş farklı derecelerde ün ve nüfuz sahibi birçok yayıncı var.

Bunun nedeni, bireysel yıldızlığın değerindeki kayda değer artışa kıyasla, uluslararası ve Arap medyası dünyasındaki kurumsal değerin azalmasıdır. Bu durumun arkasında, kurumsal standartlara riayetin zayıf olması, yıldız yayıncının farklı bir yol izlemesi ve kurallara dayalı çalışma aleyhine şöhreti uyandıran bir ilgi almanın verdiği zevk yatmaktadır.

Bu yeni yaklaşım başarıya ulaşacak ve daha da gelişecek gibi görünüyor. Her gün yeni bir yıldız yayıncının birer kuruma dönüştüğünü duyacak ve göreceğiz. Bu durumda medya kurumları üzerindeki baskılar artacak, editoryal çizginin ve ekibin çalışmasının önemi azalacak ve kurumsal medyanın finansal sürdürülebilirliği olumsuz etkilenecek.