Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İran, Husiler aracılığıyla deniz saldırılarını destekliyor!

İran rejimi tarafından finanse edilen Yemen'deki Husiler, son dört ayda Kızıldeniz'de seyreden birçok kargo gemisine saldırdı. Gazze Şeridi'nde savaşın patlak vermesinin ardından, başlangıçta, Husiler saldırılarını İsrail gemilerine yoğunlaştırdı. Daha sonra hiçbir açıklama yapmadan uluslararası gemilere rastgele saldırılar düzenlemeye başladı.

Husiler, helikopterler, kıyıdan fırlatılan deniz füzeleri, insansız hava araçları, seyir füzeleri ve balistik füzeler kullanarak gemilere el koydu ve böylece uluslararası deniz hatlarında seyreden gemileri endişelendirdi. Bu saldırılar, aralarında Mersk, MSC, CMA CGM ve Hapag-Lloyd'un da bulunduğu dünyanın en büyük denizcilik şirketlerinin Kızıldeniz'den geçmeyi bırakacaklarını duyurmasına yol açtı. Bu dramatik karar, dünya mallarının yarısından fazlasını deniz yoluyla taşıyan dev şirketler tarafından da alındı. Bu durum, Çin'in Batı ülkelerine ihracatını baltaladığı için, Çin de dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde endişelere yol açtı.

Dolayısıyla Husi saldırıları yalnızca Batı pazarlarına zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda kurucularından Çin ve yakın zamanda katılan Mısır dahil olmak üzere BRICS+ forumunun üyelerini de doğrudan etkiliyor (geçtiğimiz birkaç ay içinde Mısır ile birlikte İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a foruma katılma daveti yapılmıştı).

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Hindistan da Husi saldırılarının ekonomisi üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını fark etmeye başladı. Hindistan dünyadaki en güçlü ekonomik oyunculardan ve BRICS forumunun en önde gelen üyelerinden biri. Ülkede Husi saldırılarının ihracat ürünlerinin nakliye rotalarını uzattığını, sigorta maliyetlerini artırdığını, çevreye zarar verdiğini (daha uzun nakliye rotalarının kullanılması ihtiyacı, petrol tüketiminin artmasına ve Hint Okyanusu ekosisteminin zarar görmesine neden oluyor), ürün tedarikinde önemli gecikmelere yol açtığını iddia eden sesler yükselmeye başladı.

Hindistan’ın düşünce kuruluşu Küresel Ticaret Araştırma Girişimi (GTRI) tarafından Ocak ayının sonlarında yayınlanan bir ‘genel bakış’ belgesi, Kızıldeniz'deki saldırıların elektronik ürünler, taşıtlar, plastik ve kimyasal ürünler, tüketim ürünleri, mallar, ilaçlar ve tekstil ürünleri dahil olmak üzere Doğu Asya'da üretilen ürünlerin üretim sürecini ve tedarik zincirlerini baltalayacağı konusunda uyardı. Genel Bakış’ın yayınlanmasından birkaç gün sonra Sri Lanka'daki Hint Okyanusu Stratejik Araştırma Merkezi (IOSRC), diğer konuların yanı sıra Husilerin Hint Okyanusu'na yönelik oluşturduğu tehdidi tartışmak üzere uluslararası bir konferans düzenledi.

Konferans, uluslararası deniz ticaretinin İran veya diğer ilgili taraflarca esir alınmaması gerektiğine dair güçlü bir mesaj sayılıyor.

Sri Lanka'da düzenlenen konferansa düzenleyiciler, akademisyenler ve Japonya, ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda, Kanada, Tayland, Vietnam ve Hindistan'ın da aralarında bulunduğu birçok ülkeden denizcilik endüstrileri alanından üst düzey yetkililer katıldı. Konferansın katılımcıları, Hint Okyanusu’ndaki kıyıdaş ülkelerin sorumluluklarını ve Husilerin terör ve korsan faaliyetlerini önleme konusundaki yükümlülüklerini tartıştılar. Ayrıca Husileri saldırılar düzenlemeye sevk eden ülkelerin sorumluluğunu da tartıştılar. Konferansın açılış konuşmacısı, uluslararası deniz yollarının kullanımını düzenleyen Londra Sözleşmesine liderlik eden IMO'nun (Uluslararası Denizcilik Örgütü) üst düzey yetkilisi Frederik Hague idi.

Konferans sırasında İran'ın adı birkaç kez Husi saldırılarının koordinatörü olarak geçti. IMO üyesi İran'ın ekonomiye ve çevreye verdiği ağır zararın hukuki sorumluluğu da tartışıldı.

Husiler ile İran arasındaki ilişkiyi anlamak ve Tahran'ın Husi saldırılarından sorumlu taraf olarak rolünü kanıtlamak için 20 yıl geriye gitmek gerekiyor. Yemen nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu oluşturan Husiler, o dönemde Yemen'in merkezi hükümetine isyan etmişti. Humeyni rejimi, diğer örgütleri ve milis grupları da finanse eden ve eğiten İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü'nün yardımıyla onları destekledi.

2009'da İran, Husilere füzeler ve insansız hava araçlarının da aralarında bulunduğu büyük miktarda silahın yanı sıra İran keşif gemisi Şahid'den elde edilen hassas istihbarat bilgileri sağlamaya başladı. Husiler bu silahları ve gerçek zamanlı istihbaratı son aylarda Kızıldeniz'de seyreden gemilere saldırmak için kullanıyor. Tahran son yıllarda Husilere her yıl yüz milyonlarca dolar sağladı. Şu anda da yaklaşık 120 bin Husi aktivisti Tahran'dan savaş ekipmanı ve maaş alıyor. Tahran, Husi aktivistlerini ve ailelerini finansal olarak destekleyerek, ciddi bir insani krizle karşı karşıya olan dünyanın en yoksul ülkelerinden birinde egemen seçkinler haline getirerek onları direniş ekseninin saflarına çekmeyi başardı. Eksen, Tahran'daki rejimin vekili olarak hareket eden birçok örgütü içeriyor. Amaçları ise başta ABD ve İsrail olmak üzere Tahran'ın düşman olarak gördüğü herkesle savaşmak.

Konferansa katılanların çoğu, uluslararası deniz ticaretine yönelik İran-Husi tehdidiyle askeri, diplomatik ve hukuki yollarla mücadele edilmesi gerektiğinden şiddetle bahsetti.

Örneğin Sri Lanka Limanlar, Denizcilik ve Havacılık Bakanı Nimal Siripala de Silva, deniz korsanlığı ile mücadele için uluslararası askeri önlemlerin alınmasının gerekliliğinden bahsetti. Sri Lankalı hukukçu ve uluslararası deniz hukuku uzmanı Dr. Dan Gunasekera, Husi tehdidini ve küresel ekonomiye verdiği zararı açıkça İran'dan aldığı finansmana bağladı. Dr. Gunasekera, uluslararası topluma, küresel ekonomiye ciddi zarar veren bu durumdan İran'ın sorumlu tutulmasını talep etme çağrısı yaptı.

Gunasekera, İran'ın, deniz yollarının güvenliğini korumaya yönelik bir dizi düzenlemeyi hayata geçiren IMO’nun üyesi olduğunu ve Husilerin gelecekte gerçekleştirecekleri korsanlık eylemlerini önlemek için hukuki veya diplomatik önlemlere başvurulabileceğini de hatırlattı. Husiler, Gazze'yi savunduklarını iddia ederken, Kızıldeniz'deki nakliye faaliyetlerini etkili bir şekilde durdurup, düzenli olarak dünyaya kendilerini durdurması için meydan okuyan videolar yayınladılar. En azından ABD'deki pek çok kişi bu iddiaları ciddiye alıyor ve bu büyük bir hata. Aslında Husi eylemleri yerel zorunluluklar ve bölgesel emeller tarafından motive ediliyor. Dolayısıyla İsrail ve Hamas'ın ateşkes konusunda anlaşması halinde Husilerin saldırılarını durduracağını öne sürmek fazla basite kaçmak olur. Gerçek şu ki, kendilerine karşı durulmadığı müddetçe, İran'ın daha geniş hedefleri ile birlikte Husilerin dahili emelleri, Filistin'in durumu ne olursa olsun, onları bölgede dikkate alınması gereken bir güç haline getirecek. Ayrıca Husi tehdidine ne hızlı bir şekilde çözüm bulunabilir ne de göz ardı edilebilir. ABD ile müttefik dünyanın karşılıklı ilişkilerde güçlü ticari, siyasi ve insani menfaatleri bulunuyor. Ancak bunu etkili bir şekilde yapmak, net bir strateji, uzun bir dikkat dönemi ve İran'a yönelik etkili bir tehdit gerektirecek.