Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

ABD, İsrail'e baskı yapmak için oylamaya katılmama vetosuna başvuruyor

Washington Post'ta yazan David Ignatius ile konuşurken ona; ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz Salı günü "Gazze'de ateşkes olmalı" diyerek, Ramazan ayında çatışmaların devam etmesinin tehlikeleri hakkında uyarıda bulunmuştu. Biden’ın bu açıklaması, Beyaz Saray'ın Gazze Şeridi'ndeki çaresiz insanlara uçaklardan gıda yardımı atmasının ardından geldi diyorum ve soruyorum: Ancak ateşkesi dayatmış olsaydı her şey daha kolay olmaz mıydı?

Washington Post'ta kıdemli siyasi yorumcu olan ve birbirini takip eden tüm ABD yönetimlerindeki tüm karar vericilere yakın bir isim olan David Ignatius, ateşkesin işleri kesinlikle kolaylaştıracağını söylüyor ve ekliyor: “Fakat beni endişelendiren, yardıma muhtaç Filistinlilere gıda dağıtmak için güvenliği kimin sağladığıdır. Birkaç gün önce açların ne kadar çaresiz hale geldiğini gördük ve umarım ABD bunun farkına varır.” Sözünü keserek, ateşkes ile gerçek bir ateşkesi kastettiğimi söylediğimde ise şu cevabı veriyor: “Bu rehinelerin serbest bırakılması ile bağlantılı. Yönetim hâlâ bu konu üzerinde çalışıyor ve rehinelerin serbest bırakılması durumunda koşullar kesinlikle iyileşecektir. ABD'nin İsrail'e yönelik baskıları arasında, Güvenlik Konseyi'nde ateşkes çağrısı yapan bir karar tasarısının oylamasına katılmama düşüncesinin de olduğuna inanıyorum, şu anda değil ama bu süreç yaklaşıyor. ABD halihazırda halen veto hakkını kullanmayı düşünüyor, ancak uzun bir süre değil."

Yakın zamanda yayınlanan bir makalesinde Ignatius, CIA başkanı William Burns'ün hazırladığı üç adımlı bir plandan bahsetmiş ve bunu uygulamanın kolay olup olmadığını açıklamıştı. Peki, ya Gazze'deki savaşın bitiminden sonraki ertesi gün ne olacak? Ignatius, Burns'ün arabuluculuk önerilerinin hâlâ zor olduğunu düşünüyor. İki büyük mesele var diyor; biri, 40 İsrailli rehine karşılığında serbest bırakılacak Filistinli tutukluların sayısı, ikincisi ise ateşkesin nihai mi yoksa geçici mi olacağıyla ilgili. Hamas ve diğer taraflar ateşkesin nihai olmasını istiyor, ancak İsrail açıkça görüldüğü gibi bunu yalnızca altı hafta süreyle kabul edecek yani nihai değil. Bu sorunun henüz çözülmediğine inanıyorum. Savaşın ertesi gününe gelince, bunun İsrail için en büyük sorun olduğunu düşünüyorum. Çünkü İsrail, gelecekte çatışmalar sona erdiğinde düzeni ve güvenliği nasıl sağlayacağını henüz planlamadı. Ona; "William Burns, Binyamin Netanyahu ve üst düzey Mossad yetkilileri ile İsrail'de birkaç gizli toplantı yaptı. Neyi tartışıyorlardı? Ertesi günü görüşmediler mi?” diye soruyorum. Ignatius şöyle cevaplıyor: "Keşke bilseydim. O görüşmelerin ne hakkında olduğunu bilmiyorum. Umarım ertesi gün konuşmuşlardır." Ardından şunu ekliyor: “CIA, 15 yıl boyunca Ürdün ile birlikte çalışarak Filistin güvenlik güçlerinin eğitilmesine yardımcı oldu. Servisin elinde Gazze'de güvenlik güçlerinde yer alan 5 bin stajyerin ismi bulunuyor ve bu konu görüşmede ele alınmış olabilir. Şu anda Kudüs'te üç yıldızlı bir Amerikalı general de var ve Gazze'nin güvenliğini sağlamak için bu güçlerle birlikte çalışmaya çalışıyor. Bu da, görüşmelerin bir parçası olabilir."

ABD iki devletli çözümü kabul ediyor, bölge ülkelerinin, Avrupa'nın ve dünyanın tutumu da bu yönde. Filistin meselesini çözmenin anahtarı Netanyahu'nun cebinde mi? diye soruyorum.

Şöyle cevap veriyor: “Netanyahu İsrail başbakanı olduğu sürece iki devletli çözüme direnmeye devam edecek. İki devletin derinliklerini, savaş yarın bitse bile hemen yarın kurulmayacak Filistin devletinin kurulması halinde ne olacağını araştırmak isteyen İsrailli liderler var. Öte yandan Filistin Otoritesi'nin de daha etkili olabilmesi, yetkin genç liderlerin ortaya çıkması ve Filistinlilere bir şeyler sunabilmesi için zamana ihtiyacı olacak.” Ignatius şunları ekliyor: "Geçen yılın Aralık ayında Batı Şeria'da bulunduğum sırada, Otorite’ye karşı duyulan hayal kırıklığı hislerini dinledim, daha iyi olması gerektiğini söyleyenleri duydum ki bu da zaman alacak." Ardından sözlerine şöyle devam ediyor: “Bence bir sorun var; o da İsraillilerin 7 Ekim’in şokunu hâlâ atlatamamış olmaları, dolayısıyla Filistin devletini düşünememeleri ve ona odaklanamamaları. ABD'nin bu yolu güvenlik ve istikrar açısından en iyi yol olarak görmelerine yardımcı olması gerektiğini düşünüyorum çünkü bu, bölgedeki büyük normalleşme sürecinin bir parçası olacak ve bu da daha iyi güvenlik anlamına geliyor."

Sözünü kesiyorum: “Ilımlı sayılan Benny Gantz'ın bile Filistin devletine karşı olduğunu duyduk; İsrail'de kim Filistin devletini, hatta Filistin sorununun çözümünü destekliyor?” Şöyle yanıtlıyor: "Şu anda 7 Ekim'in anısının hâlâ canlı olduğu açık ve Filistinlileri savunacak bir İsrailli bulmak zor." Ardından ekliyor: "Benim için bu kapsamlı bir süreç. Bir yandan Filistin Otoritesi de daha güçlü ve daha etkili olmalı, Filistin halkı için iyi işler yapabilecek genç adamlar yetiştirmeli, o zaman güvenilir bir ortak olduğunu gösterebilir."

ABD, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE ve Katar'ın bundan önce de Otorite için daha iyi bir çerçeve bulmaya ve Başkan Mahmud Abbas'ın etrafındaki eski neslin yerini alacak gençleri keşfetmeye çalıştıklarını ve bunun hâlâ mümkün olduğunu söylüyor.

Soruyorum: Ramazan'dan önce ateşkesin gerçekleşebileceğini söylemek için henüz erken olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Cevap veriyor: Bence ABD İsrail'e bunun bölgedeki Amerikan güvenliği için gerekli olduğunu ve bu nedenle taviz vermesi gerektiğini söylemeli. Bibi ateşkesi reddetmekte ısrar ederse de Biden ve Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ona baskı yapmanın bir yolunu bulmalı.

Ne gibi, diye soruyorum.

Şöyle cevap veriyor: En bariz olanı ABD'nin gücünü göstermektir. İkincisi, ABD’nin Güvenlik Konseyi'nde ateşkes çağrısı yapan bir karar tasarısının oylamasına katılmamasıdır, bu İsrail için şok edici bir adım olur. Üçüncüsü; ABD'nin rahatsız olduğunu göstermek için Amerikan askeri yardımını Gazze halkına insani yardım ile ilişkilendirmektir. Şunu da ekliyor: ABD İsrail'i desteklemeye devam edecek ve Hamas'ın Filistin hükümetinin bir parçası olmasını da istemiyor.

Bu noktada şunu söylüyorum: “Gazze'deki yıkımın ardından oradaki Filistinlilerin kaderinin Myanmar'daki Rohingyaların kaderine benzeyeceğini söyleyenler var. Buna katılıyor musunuz?"

Hayır, diyor ve şöyle devam ediyor: Gazze'deki Filistinlilerin Batı Şeria'yı da kapsayan bir Filistin devletinin parçası olmasını istiyorum. Gazze, plajları ve limanıyla müreffeh bir bölge olabilir. Amerikalıların ve iyi Filistin liderliğinin bunun için çalışması gerekecek. Saf olabilirim zira ölmeden önce, anlattığım gibi bir Filistin devletini göreceğime dair umudumu yitirmedim.

Ignatius şunu da ekliyor: “Ateşkesin Lübnan ile gerilimi azaltmasının ve Lübnan ile İsrail arasındaki savaşı önlemesinin mümkün olduğunu düşünüyorum. Bütün bunlar bir araya gelerek İsrail'in liderinin kim olduğuna bakılmaksızın farklı bir iklim yaratabilir."

Bunun üzerine ona şunu soruyorum: Ateşkes olursa, ABD ile İran arasındaki ilişkiler ne olacak?

Ignatius şöyle diyor: “İran üç Amerikalıyı öldürdükten ve ABD'nin tepkisini gördükten sonra mesajı aldı. Mesajın içeriği, Amerikalıları öldürmenin İran'ın çıkarına olmadığı şeklindeydi. Bundan sonra ne Suriye'de ne de Irak'ta Amerikalılara yönelik bir saldırı olmadı.” Burada Ignatius şunları sorguluyor; bu, ABD ile İran arasında nükleer silah konusunda yeni görüşmelere yöneleceğimiz anlamına mı geliyor? Yine bu, İran'ın Husilere baskı uygulayacağı anlamına mı geliyor? Ardından, bilmiyorum, ama ABD'nin düşünmesi gereken bir sonraki sorunun bu olduğu açık, diye yanıtlıyor.

İsrail'in güney Lübnan'ı işgal etmekten başka seçeneği olmadığını mı düşünüyorsunuz? diye sorduğumda ise "Hayır," diye yanıtlıyor Ignatius ve ekliyor: “Seçeneklerinin olduğunu düşünüyorum ama aynı zamanda insanların kendilerini güvende hissedip evlerine dönmeleri için Hizbullah'ın Rıdvan güçlerinin sınırdan çekilmesini görmekten başka seçenekleri olmadığını da düşünüyorum. İnsanları sonsuza kadar otellerde tutamazsınız. Amerikalı yetkililerden duyduğuma göre, ABD Özel Temsilcisi Amos Hockstein ile Lübnan hükümeti arasında devam eden görüşmeler başarılı olma eğiliminde. Görüşmelerde, Lübnan ordusunun güneyde konuşlanarak iki taraf arasında bir bariyer olması ele alınıyor. Lübnan Ordusuna ülkeyi korumak amacıyla daha rahat hareket etmesine ve davranmasına yardımcı olmak için daha fazla yetki verilecek. Elimizde sürecin nasıl başarıyla ilerleyebileceğini tam olarak tanımlayan 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararı da var. Hizbullah, sınırdan çekilme sürecini desteklemeye hazır olduğuna dair işaretler verdi. Keza 1701 sayılı kararı uygulamaya başlamaya hazır olunduğunu gösteren pozisyonlar var. Ama şimdi görmek istediğim şey Gazze'deki savaşa bir çözüm bulmak, çünkü bu en acil sorun. Savaşın ertesi günü bir normalleşme konferansı düzenlemek iyi bir fikir olabilir ama İran'ın Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki normalleşmeyi destekleyip desteklemediğinden emin değilim.”