1952 yılıydı. İngiliz Ian Fleming uzun bir süre sayfaları ile baş başa kalmıştı. Bir gazeteci ve istihbarat görevlisi olarak tüm düşüncelerini ve yaratıcılığını bu kağıtlara dökmüştü. ‘Casino Royale’ adlı romanı işte bu şekilde şekillendi. Roman, ‘Gizli Ajan 007’ James Bond adında parlak özelliklere sahip bir casusun doğuşunu haber veriyordu.
Bond, çekici, atletik bir vücuda sahip, keskin ve kıvrak zekalı bir casustu. Neredeyse imkânsız görevlere tutkundu ve tehlikenin kıyısında bir yaşamın bağımlısıydı. Sadece sahibine benzeyen bir tarzı vardı. Kilitleri açma ve sırları açığa çıkarma konusunda olağanüstü bir yeteneği, onu yarı yolda bırakmayan bir kandırma kabiliyeti vardı. Ona özel arabalar üretilmişti. Kıyafet seçiminde, kumar oynamakta ve güzel kadınları etkilemekte kendine özgüydü. Hedefini şaşmayan silahını ve çete patronları ile sevgililerini öldürme noktasına varabilecek bir sertlik göstermeye hazır olduğunu da unutmamalıyız.
On yıl sonra Fleming'in icat ettiği kahraman, hayalleri ve ekranları işgal edecek ve uzun süre orada kalacaktı. Sıradan vatandaşlar bir kahraman ararlar. Bazen bir politikacıya bahis oynarlar. Bazen de ekranda rakiplerini alt eden ve izleyicinin kendisi için arzu ettiği maceraları yaşadıktan sonra galip bir şekilde dönen genç bir adama bahse girerler. James Bond filmleri astronomik rakamlarda hasılat elde etti ve popülaritesi kontrol edilemeyen bir yangın gibi yayıldı.
7 Ekim 1952'de Leningrad'da Sovyet vatandaşı bir kadın, Vladimir adını verdiği bir erkek bebek dünyaya getirdi. Fleming'inkinden daha heyecan verici bir roman ve ‘Ajan 007’den daha tehlikeli bir kahraman doğurduğu hiç aklına gelmemişti.
Bond'un karakteri öğrenci Vladimir Putin'in de ilgisini çekmişti. Onun yaratıcılığına, cesaretine, erkekliğine, mükemmelliğine ve tuzaklar arasında yüzme yeteneğine hayran kalmıştı. Coşkusu onu Moskova'daki Lubyanka Meydanı'nda ünlü KGB'nin genel merkezinin bulunduğu binaya gitmeye sevk etmişti. Oradaki genç bir çalışan ona üniversiteye gitmesini ve mezun olduktan sonra geri dönmesini tavsiye etmiş ve o da öyle yapmıştı.
Putin ofisinde dolaşıyor. Hiçbir şey zaferin verdiği zevke eş olamaz diye düşünüyor. Ben medyanın hatalarımı ve dil sürçmelerimi yakalayıp eğlendiği Joe Biden değilim. Ben soruşturmacılar tarafından soruşturulan Donald Trump değilim. Ben hem tek gerçek hem de tek soruşturmacıyım. Ben muhalefetin homurdanmasından, gazete manşetlerinden ve sosyal medya palyaçolarından korkan Sunak, Macron veya Scholz değilim. Ne Rusya onların ülkelerine benziyor, ne de ben onlara. Dahası yönetmek, sırrı ve milletin ruhuna giden ipi tutmaktır. Yetki ve atama sandıktan değil oradan gelir.
İçini kısa süreli bir şefkat dalgası kaplıyor. Keşke annem hayatta olsaydı da eski yorgunluklarını ona unuttursaydım. Keşke bugün babam hayatta olsaydı ve hasta yatağında söylediği o kısacık cümlenin gerçekleştiğine tanık olsaydı. Doksanların son yıllarında babası St. Petersburg'da bir hastanede yatıyordu. Her hafta Moskova'dan uçakla oraya gidip onu ziyaret ediyordu. 1999 yazında başbakan olmadan iki ay önce babası onun geldiğini öğrendiğinde, hemşirelere "Bakın başkanım geldi" demişti. Sanki görmekten mahrum kaldığı geleceğin kitabında başkan olacağını okumuştu.
Zaferini kutlamayacaktı. Zevkin doruk noktası zaferini tek başına tatmaktır. Medvedev ve Şoygu'yu davet etmesine gerek yok. Övgülerden yoksun değil. Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin aklına geldi. Zavallı adam, Çar’ın kanatları altında başka bir çara yer olmadığını anlamadı. Üzgün bir şekilde şöyle dedi: Onun Navalni'den daha akıllı olduğunu sanıyordum. Hafif bir öfkeye kapıldı ve Prigojin’e Ian Fleming'in James Bond'a vermediklerini verdim dedi. Ona para, silahlar, bilgi korsanları ve bir aldatmaca mutfağı verdim. Ona güvenimi verdim ve mahkumları askere alma, madenlere ve değerli metallere erişme hakkını verdim. Ona James Bond imparatorluğu verdim ama intihar isteği ona daha cazip geldi.
Diyelim ki küçük bir kutlama yaptım, davetliler mutlaka sınırlı olurdu. Bir zamanlar Kırım'ı geri aldığı için İkinci Katerina’yı davet edebilirim. Kendi içinde Rusya için nihai bir sınır tanımayan Büyük Petro davete katılabilir. Rusya'nın, uluslar masasında yetimler gibi oturmadığından emin olması için Josef Stalin'i davet etmekte de bir beis yok.
Kimseyi davet etmeyeceğim. Tarihin ofisimde bulunması ve karşımda oturması yeterli. Gülümsüyor. Tarih, büyük yöneticinin adımlarını kaydeden ve onları gözetleyen bir basın çalışanıdır. Tarih Prigojin gibidir, ona her şeyi verirsin, ama senin aleyhine döner. Tarih, Stalin'in ofisinde itaatkar bir garsondu, ancak daha sonra Kruşçev'in Stalin’in naaşına saldırmasına izin verdi. Ona bunu bir daha yapmamasını tavsiye edeceğim ve o benim şaka yapmadığımı biliyor.
Batı saf. Merkel, gaz gelirlerinin Rusya'yı uysallaştıracağı ve pençelerini sökeceği yanılsamasına kapıldı. Yaklaşan büyük yüzleşmenin kokusunu alamadı. Rusya sadece Rusya'ya benzer. Geniştir ama sadece saldırıya uğradığında ya da kuşatıldığında uyanır. Uyanmak için büyük bir düşmana ve yakın bir tehlikeye ihtiyaç duyar. Avrupa bize fatihlerini ve acımasız kişilerini gönderdi. İlkinin adı Napolyon'du. İkincinin ismi ise Hitler’di. Bu sefer Rus ordusu hain yaşlı kıtayı disipline etmeye gitti. 24 Şubat 2022'de ‘Ukrayna tufanı’ başladı.
Zavallı Batı. Rusya'nın hafızasında Ukrayna topraklarının sahip olduğu kutsallığa rağmen bu, Zelenski'ye karşı bir savaş değil. Bu, Sovyetler Birliği'ne suikast düzenleyen, mülklerini elinden alan modele yönelik büyük bir savaş. Bir yozlaşma, devletleri, toplumları ve aileyi parçalama, eşcinselliği teşvik etme modeline karşı bir savaş. Bu modelin yıkılması Rusya'nın ulusal güvenliğinin bir gereği. Bu savaş, refah ve istikrar bağımlısı, kendisinde kendi köhne modelini dayatma hakkını gören rejimlere korku salmak için olası nükleer saldırılara her zaman hazır olduğumuzu ima etmeyi hak ediyor.
Seçimlerde politikalarınıza bağlı kimselerin sizinle rekabet etmesi güzel bir şey. Kaybedeceklerini bilerek aday olmaları güzel bir şey. Seçimlerin sonuçlarını daha yapılmadan bilmek zevkli. Seçimlerden size Batı'ya karşı büyük savaşı sürdürme konusunda açık bir yetki veren büyük bir zaferle dönmek çok keyifli.
İki farklı dünya; Batılı liderler sonbahar yaprakları gibi dökülürken, Rusya, kurtarıcısına ve liderine giderek daha fazla sarılıyor. Baskıcı da olsa, yalnızca güçlü olan ona kendini güvende hissettiriyor. Karşısında oturan tarihe baktı ve onunla açık konuştu. Tarih tarihçilerin mesleği değildir. Onlar sadece kayıt makineleridir. Tarih galiplerin mürekkebiyle yazılır.
Putin’in hayal gücü Ian Fleming'inkinden daha geniş. Darbeleri James Bond'unkinden daha iyi ve Rusya'da Çar adında tek bir aşçı var.