Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Gazze saati ve İran saati

Gazeteci Ortadoğu'nun yakın hafızasını araştırdığında güzel ya da iyimser tarihler bulamıyor. Bu tarihler ya hiç yok veya nadir bulunyor. Yol işaretleri savaşlar, çöküşler, suikastlar, milisler, yoksulluk, hayal kırıklığı ve intihar eğilimleriyle dolu. Ruhunu, rolünü kaybetmiş, gençlerinin bir kısmı ölüm botlarına binen kadim şehirlerle dolu.

Dün dikkatimizi çekti ki, Aksa Tufanı’nın başlangıcından bu yana altı ay geçmiş. Yarın, bir Amerikan zırhlı aracının Bağdat'ın Firdevs Meydanı'ndaki Saddam Hüseyin heykelini devirmesinin yıldönümünü anacağız. Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi bölgede açık bir iz bıraktı. Irak duvarının yıkılması bugünkü sahnelerin doğmasına katkıda bulundu. İran nüfuzunun Bağdat'tan Gazze'ye kadar bölgeye akmasına izin verdi. General Kasım Süleymani'nin İran anayasasında yer alan "devrimi ihraç etme" maddesini yürürlüğe koymasına olanak tanıdı. Bölgedeki mevcut açık çatışmaya bugün farklı şekillerde katılacak "küçük paralel ordular" kurmasına olanak sağladı. Geçmiş yıllara daha fazla dalmayacağız. Sonuçlarının acı olduğunu önceden biliyoruz.

Tufan’ın ve Binyamin Netanyahu'nun ona karşı başlattığı savaşın üzerinden altı ay geçti. Bilanço korkunç. Ortadoğu'daki çatışmaların hiçbirinde bu kadar yoğun, bu kadar sistematik ve ustaca öldürmeye tanık olmadık. Allah bazı korkunç suçların kendisi aracılığı ile işlendiği yapay zekayı affetsin.

Rakamlar ne kadar zor ve acımasız. Gazze'de üçte ikisi kadın ve çocuk olmak üzere 34 bin kişi öldü, 90 bin kişi de yaralı. Açlık çadırların kapılarını çalıyor ve 600 bin çocuğu tehdit ediyor. İsrail'de 600'ü asker olmak üzere 1.500 kişi öldürüldü, 200 bin kişi evlerinden oldu. İsrail'de ekonomik kayıplar çok büyük. Gazze'yi yeniden inşa etmenin maliyeti tüm tahminleri aşıyor. Netanyahu, Hamas ile Gazze'yi birlikte silmeye çalışarak Gazze Şeridi'ni "taş devrine" döndürdü.

Tam altı ay. Dünyanın vicdanı uyanmakta geç kaldı ki adeti böyle. Ancak son haftalarda Gazzeli çocukların kanı, özellikle Batı'da vicdanların ve karar alma merkezlerinin kapılarını çalmaya başladı. Nekbe sahneleri partilere, üniversitelere sızdı, ekranları işgal etti. Çifte standartlardan ve Batı'nın ahlaki çöküşünden söz edilmeye başlandı. Bölünme toplumlarda açıkça ortaya çıktı ve bu, bileşenler arasındaki mesafenin derinleştiğine dair bir uyarı oldu. Yeni gerçekler, Amerikan yönetimini, yalnızca yardım girişine izin verme ve savaşın genişlememesi gerektiğini vurgulama aşamasından, savaşın durdurulmasını talep etme aşamasına geçmeye zorladı.

İsrail'e sempati bariz bir yük haline geldi. Batı'da, bağımsız Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak çözüme siyasi ufuk açmaya yönelik sağlam bir kararlılığın, herhangi bir kalıcı ateşkese eşlik etmesi gerektiğine dair kanaat giderek artıyor. Savaşla yaşamak bir nevi savaşa ortak olmaya dönüştü. Sessizlik imaja, çıkarlara ve seçim kampanyalarına da pahalıya mal oldu.

Buna paralel olarak, İsrail'in içerideki kafa karışıklığı ve telaşı da arttı. Netanyahu'nun tam zaferi, Hamas'ın kökünü kazımayı ve Gazze'de ertesi günü düzenlemeyi talep eden sloganlarının gerçekçi olmadığı ortaya çıktı. Netanyahu'nun kalmasının bizzat İsrailliler için ağır bir ceza olacağı konusunda uyarıda bulunan İsrailli sesler yükseldi. Güvenlik kurumu, Netanyahu'nun savaşı yönetme yönteminin ve İbrani devletini başlamakta olan fiili uluslararası izolasyona iten sloganlarının sorgulanmasına bizzat katıldı. Biden ile Netanyahu arasında “öfkeli” telefon görüşmesi bu bağlamda gerçekleşti. İsrail'e silah ve mühimmat tedarikinin durdurulması veya teslimatın yavaşlatılması yönünde çağrılar da aynı bağlamda yapıldı. Ama Netanyahu, iç ve dış baskılara rağmen savaşın yeniden başlamasını engelleyebilecek her türlü ateşkes girişimine direndi.

İran, Aksa Tufanı’nı, direniş ekseni liderlerinin ofislerinde konuşulan “büyük darbenin” bir parçası haline getirmekte acele etmedi. ABD'nin hızla uyarıda bulunduğu ve uyarısını filolar göndererek desteklediği geniş çaplı bir savaşa girmemeyi tercih etti. İran, Lübnan cephesi, Kızıldeniz'de Husi insansız hava araçları ve füzeleri ile bazı Iraklı grupların İsrail'deki hedeflerin vurulduğu konusunda ara sıra yaptığı açıklamalarla sınırlı meşgul etme savaşlarını tercih etti. İran'ın hesapları, ABD ile herhangi doğrudan çatışmadan kaçınmaya yönelik eski bir karara dayanıyor olabilir; buna ek olarak, Suriye ve Lübnan'daki dağılmışlık ve çözülmüşlük hali, geniş çaplı savaşa herhangi bir katılımı, kelimenin her anlamıyla felakete dönüştürüyor.

İsrail, Suriye'deki askeri sevkiyatlarını vurup bazı Devrim Muhafızları subaylarını hedef aldığında İran "stratejik sabrını" korudu. “Uygun zaman ve yerde” karşılık vereceğini duyurdu ancak müttefikleri aracılığıyla ve geniş çaplı bir savaşa yol açmama çatısı altında yanıt vermeyi tercih etti.

1 Nisan'da Netanyahu oyunu en zorlu bölgelere taşıdı. Şam'daki İran büyükelçiliğini içindekilere mezar yapan saldırıya izin verdi. Devrim Muhafızlarının üst düzey komutanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi ve aktif üst düzey altı subay öldürüldü. Saldırının yeri, sonucu ve zamanlaması, onu son derece tehlikeli kılan faktörler. Dini Lider başta olmak üzere üst düzey İranlı yetkililer intikam ve İsrail'i bu eyleminden dolayı "pişman etme" sözü verdiler. Dünya, Tufan’ın başlangıcından beri Gazze trajedisi saatine göre yaşarken, büyükelçiliğe yapılan saldırının ardından İran saatine geçiş yaptı.

Geçen hafta dünyanın büyük başkentleri ile birlikte Ortadoğu'nun başkentleri tek bir soruyla meşguldü: İran buna nasıl karşılık verecek? Soru, beraberinde gelen sorularla birlikte ekranlara ve sosyal medyaya egemen oldu. Doğrudan İran topraklarından fırlatılan füzelerin ve insansız hava araçlarının İsrail'deki hedeflere düşüşüne tanık olacak mıyız? Eğer bu doğruysa, darbenin boyutu ne olacak? İsrail'in buna tepkisi ne olacak? İsrail uçaklarının İran topraklarındaki hedeflere saldırdığını görecek miyiz? Peki, ya İran'ın nükleer tesisleri? ABD İran füzelerinin önlenmesine katılacak mı? Ertesi gün nasıl olacak? ABD, İsrail-İran arasındaki doğrudan çatışmanın dışında kalabilir mi?

Altı ay önce başlayan çatışmanın en tehlikeli noktasında olduğumuz açık. Netanyahu, çatışmayı büyütmenin eşiğinde kartları karıştırmaya karar verdi. Herhangi bir doğrudan İsrail-İran çatışması, Gazze dosyasını, bölgedeki rollerin ve nüfuz alanlarının sınırları konusunda bir savaşa sürükleyecek ve bu savaştaki yeni saflaşma Gazze dosyası lehine olmayacak. Gazze saatinden İran saatine geçmek, sınırları kontrol edilmesi zor bir tufana yol açabilir.