Ortadoğu'da şu anda devam eden yangının en tehlikeli yanı, içindeki güçlülerin aynı zamanda zayıf olmasıdır. Savaş başlatma ve sürdürme yetenekleri var ama savaşı ölümcül bir darbe ya da yaşayabilir bir uzlaşı ile bitirme yeteneklerinden yoksunlar.
Krizin derinliği ağrı kesicilerin faydasız olduğunu doğruluyor. Daha önce de denendiler ve daha şiddetli savaşlara yol açtılar. Gerçek çözümler, tarafların verme gücünü veya arzusunu göstermediği, acı verici ve sevilmeyen kararlar gerektiriyor. Bu nedenle bölge, sıcaklık derecesi ne olursa olsun bir tehlike ve açık çatışma tuzağına düşmüş gibi görünüyor.
Ortadoğu sakinleri bu acı verici ve anlamlı sahneleri izliyorlar. ABD’nin gücünün yeni kanıtlara ihtiyacı yok. Ortadoğu'nun çöküşlerinde Rusya'nın rolünün sınırlı olduğu kısa sürede görüldü, Çin ise uzak görünüyor. Kimse ABD ile liderlik koltuğu için rekabet etmiyor. Ama ABD kendisine tamamen güvenmek kadar, karşı çıkılması da zor devasa bir cisim. Değişen derecelerde de olsa hem müttefiklerini hem de düşmanlarını endişelendiriyor.
ABD, Aksa Tufanı'nın ardından bölgeyi yok edecek, dünya güvenliğine ve ekonomisine zarar verecek geniş çaplı bir savaşın çıkmasını önlemek için filolarını ve heybetini ortaya koydu. Bu görevinde başarılı oldu ama Kızıldeniz sularında ve güney Lübnan cephesinde başlatılan “eskort savaşları” engelleyemedi. Iraklı Haşdi Şabi’nin İHA’ları ile Golan’dan verilen mesajları da unutmayalım.
Başka yerlerde olduğu gibi Ortadoğu'da da Amerikan askeri makinesi göz ardı edilemez. Karada ve denizde birlikte konuşlanır ve göklerde uyanık kalır. Önleme ve caydırma konusunda olağanüstü bir güce sahiptir. ABD Tahran'ı, İsrail'in Şam'daki konsolosluğuna yönelik acı verici saldırısına yanıt vermemeye ikna edemedi. Ancak İran füzelerinin ve insansız hava araçlarının İsrail'e acı bir darbe indirmesini engellemeyi başardı. İran, ABD'nin mesajını bizzat aldı. Saldırının tarihini açıkladı ve “hafif” olmasını kabul etti. İran'ın İsrail'e yönelik saldırısını engelleyen ABD, bu kez İsrail'i yanıt vermemeye ikna edemedi. Ama “İsfahan darbesinin” anlamları ile değil, alanıyla sınırlı olmasını sağlamayı başardı. Her iki tarafın da büyük bir darbe indirmesini engelledi, ancak karşılıklı sıcak mesajlar vermelerini engellemeyi başaramadı.
Putin Rusyası Ukrayna topraklarındaki savaşına dalmış durumda. Suriye topraklarındaki askeri varlığı ne bir “Rus Suriyesi”nin kurulmasını, ne de “Suriye arenasının” etkisiz hale getirilmesini garanti etmedi. Şi Cinping Çini'nin karmaşık ve uzun vadeli hesapları var. Bir gözü ekonomisinin performansında, bir gözü de Tayvan'da. ABD ile düelloya girişmekte acele etmiyor.
Böylece Ortadoğu halkları kendilerini büyük ve tek bir gölge, Amerikan gölgesi ile karşı karşıya buldular. Ancak Ortadoğu'daki çatışmanın özü söz konusu olduğunda, güçlü ABD aynı zamanda zayıf. Filistin devleti meselesine yaklaştıkça, kongre savaşları ve kurumlarının koridorlarındaki derin İsrail etkisi karşısında zorluk ve şaşkınlığa düşüyor. Binyamin Netanyahu önceki Amerikan başkanlarına meydan okumaktan çekinmemişti. Mevcut başkana da meydan okumaktan çekinmiyor. İsrail'in Beyaz Saray tarafından yönetilen bir Amerikan eyaleti olmadığını, her zaman Amerikan cephaneliğine güvenen İsrail ordusunun, Washington'un eylem kurallarını ve kırmızı çizgilerini belirlediği bir Amerikan milis kuvveti olmadığını açıkça dillendiriyor.
İran, bölgede büyük ve güçlü bir ülke. "Stratejik sabır", nüfuz etme ve kuşatma konusunda tecrübeli. Ortadoğu'nun en azından bir kısmını değiştirdi. Yıllardır yönetimini üstlendiği dört Arap haritasını harekete geçirebilir ve seçeneklerini belirleyebilir. Birçok cepheden İsrail'e nazır bir konumda. Mobil “küçük orduları” düşük tempolu ve uzun süreli savaşlar yürütme kapasitesine sahip. Ancak bu güçlü İran, İsrail ile ABD'nin dışında kalamayacağı geniş çaplı bir doğrudan savaşa girmek istemiyor. ABD'yi taciz etmek onlarca yıldır sürdürdüğü bir uygulama, ancak onunla doğrudan savaşa girmek bir seçenek değil, çünkü sonuçları biliniyor.
Güçlü İran aynı zamanda zayıf. Yönetme veya yönetimine katılma hakkını koparıp aldığı haritalar sorunlu ve bölünmüş bir durumda. İran'ın bu haritalara yönelik bir çözümü ve bunu pazarlayacak geçerli bir modeli yok. Dahası, paralel savaşlar İsrail'i meşgul etti ve ona maliyetleri oldu ama Gazze'nin kaderini değiştirmedi. İran, Batı'nın kuruluşunu İsrail'i kesin olarak tanımasına bağladığı Filistin devletinin kurulmasını içeren bir çözümün tartışılması söz konusu olduğunda da zayıf. Zira İran devrimi, başarılı olmasından bu yana kullandığı en önemli karttan, “kanserli tümörün yani İsrail’in kökünü kazımak” söyleminden vazgeçemez.
İsrail güçlü bir ülke. Güçlü ve üstün bir cephaneliğe sahip. Gazze'de ordusu, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyada benzeri görülmemiş bir katliam gerçekleştirdi. Uçakları, Ortadoğu semalarında dolaşıyor. İran’ın kollarını kovalıyor, Lübnan ve Suriye haritalarını kana buluyor. İran nükleer reaktörlerine yaklaştığında, o da İsfahan’daki nükleer tesislerine yakın yerleri vurarak yanıt verdi. Batı onun suçlarından usandı ama onu kaderine bırakamıyor.
Ama İsrail de zayıf. Gazze'de yol açtığı cesetler denizi, dünyanın bağımsız bir Filistin devletinin kuruluşunun gerekliliğine olan inancını artırdı. ABD damarlarına silah, mühimmat ve milyarlarca dolar pompalıyor ama İsrail çatışmayı bitiremiyor. Filistinliler ölüyor ama davaları ölmeyi reddediyor. İsrail hakikat anından kaçıyor ama onu sonsuza kadar erteleyemez.
Hamas güçlü. 7 Ekim'de İsrail'e yankı uyandıran ve benzeri görülmemiş bir darbe indirdi. Filistin meselesini yeniden dünya gündemine taşıdı. Hamas, aylarca olağanüstü bir şiddetle savaştı ama İsrail, Gazze Şeridi halkına yeni bir felaket yaşattı. Hamas güçlü ama bedel yüksek ve ufuk karanlık. Rehine kartı yeterli değil ve Refah'ı kurtarmak imkânsız görünüyor. Dahası Filistin devletine giden yol, bu devletin İsrail'i tanımasına ve ona daha fazla uluslararası garanti vermesine bağlı. Yahya Sinvar, İsrail'i yok etme hayalinden vazgeçmek için “tufanı” başlatmadı.
Hizbullah güçlü. Tufan’ın ardından, sınırları veya kontrolleri olmayan kapsamlı bir savaşa girmeden, İsrail’i meşgul etme ve Gazze’yi destekleme savaşı başlattı. Cephaneliği ileri düzeyde ve İsrail ordusuna, tesislerine ve ekonomisine zarar verebilir. Ama Hizbullah da zayıf. Lübnan bölünmüş, parçalanmış ve iflas etmiş bir durumda. Lübnanlıların çoğunluğu İsrail ile açık bir savaşa sürüklenmeyi onaylamıyor. Lübnan'ın çöküşü, Gazze'deki dehşete benzer şekilde Beyrut'ta da geniş çaplı yıkım sahnelerinin yaşanması ihtimalini kaldıramıyor.
Guterres'i beklemenin bir anlamı yok. Anahtarların gücü zayıf ve adeta uzun bir seçim sezonuna gömülmüş olan ABD’nin elinde. Blinken, yangını söndürüp çözüm ufkunu açacak bir formül bulabilecek mi? Kârları ve zararları paylaştıran, yara bantları ve garantiler dağıtan, bölgedeki rollerin ve cephaneliklerin sınırlarını çizen bir halı dokuyabilir mi?