İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve arkadaşlarının helikopter kazasında hayatlarını kaybettiklerinin duyurulmasının ardından Dini Lider Ali Hamaney, İranlılara seslenerek, cumhurbaşkanının öldüğünü, kendisinin ve arkadaşlarının şehit olduğunu, ama devletin sağlam ve güçlü durmaya, kurumları ve dayanıklılığı ile var olmaya devam ettiğini açıklamıştı. Adeta bir sayfanın kapanıp diğerinin başladığını ve kendisinin Cumhuriyetin Dini Lideri olmaya devam ettiğini söylüyordu.
Kimin İbrahim Reisi'nin halefi ve cumhurbaşkanı olacağı meselesine İran sokağının hiçbir önem vermediği aşikar. Zira cumhurbaşkanı makamının yetkilerinin ülkenin günlük işlerini yönetmekten öteye geçmediği, cumhurbaşkanının ilk günden itibaren adayları belirleme kararı ile otoritenin ellerinde olduğu rejim ve diğer iktidar yapılarının sorumlularına borçlu olduğu biliniyor. Bu nedenle ve arzularının, emellerinin seçimler yoluyla gerçekleşmeyeceğini bildiklerinden 2021’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine İranlıların yalnızca yüzde 23'ü katılmıştı. Bu kez seçmen katılımının yüzde 20'nin de altına düşmesi bekleniyor.
Aynı durum, cumhurbaşkanının seçilmesi sürecini yalnızca bunun Hamaney'in halefini nasıl etkileyeceğini tahmin etmek için takip eden İran meseleleri ile ilgili gözlemciler arasında da geçerli. Kaynaklardan biri, yalnızca haleflik sürecinin uluslar arası alanda ilgi gördüğünü, geri kalan değişkenlerin olayları etkilemediğini ve medyada büyük yer kaplamayacağını söylüyor.
İran'ın ikilemi, genç nesilleri temsil etmeyen bir rejim olmaya devam ediyor. Gençler onlarca yıldır nüfusun yüzde 47'sini aşmış olan yoksulluk sınırının altında acı çekiyorlar. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 22,8'e, enflasyon oranı ise yüzde 45,2'ye ulaşmış durumda.
Reisi'nin Dini Lider'in halefi olması bekleniyordu; Hamaney, Reisi'yi dikkatle hazırlamak için yıllarını harcadı ve onun ölümü İran'ın geleceği hakkında bazı belirsizlikler yarattı. Ama Reisi'nin helikopteri düşüp kendisi ve arkadaşları ölmeden önce Hamaney'in Reisi'yi destekleme konusunda fikrini değiştirdiğine dair spekülasyonlar da var (geçen haftaki makaleye bakınız).
Hamaney, oğlu Mücteba’yı potansiyel halef olarak pazarlamak isteyebilir. Ancak halefin kendi ailesinden seçilmesini açıkça yasaklayan özel bir yasa bulunmamakla birlikte, İran'ın siyasi, ideolojik ve tarihi bağlamı bu hamleyi oldukça tartışmalı hale getiriyor. Ciddi bir tartışma yaşanmadan bu adımın kabul edilmesi pek olası değil.
İran yasalarına göre, cumhurbaşkanının birinci yardımcısı geçici cumhurbaşkanı olarak görev yapıyor ve yeni cumhurbaşkanı seçimlerinin 50 gün içinde yapılması gerekiyor. Buna dayanarak, İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir, Dini Lider Hamaney'in onayıyla geçici cumhurbaşkanı rolünü üstlendi.
Muhbir radikal olarak biliniyor ve İsrail ile çatışmasında Hamas'a verdiği desteğin yanı sıra ABD ve Avrupa'ya karşı katı duruşuyla da tanınıyor.
Muhbir, Rusya ile ilişkilerin yönetilmesi de dahil olmak üzere İran'ın dış ilişkilerinde önemli sorumluluklara sahip. Yeni silah sevkiyatına ilişkin anlaşmalar imzalamak üzere üst düzey İranlı güvenlik yetkilileriyle Moskova'ya gitmişti. Muhbir'in kendisini milyarlarca dolarlık bir finans imparatorluğu olan Setad'ın başına bizzat seçen Dini Lider ile yakın ilişkileri de var.
İran'ın bir sonraki cumhurbaşkanı birçok zorlukla karşı karşıya kalacak. Enflasyon hızla yükselirken ekonomi zor durumda. Uluslararası alanda İran, ABD, Avrupa ve birçok Ortadoğu ülkesinde bölgedeki istikrarı bozan milislerine ve vekillerine sürekli destek verdiği için sevilmiyor.
Bu, herhangi bir yeni politikacının yönetimi veya iktidarı devralması için zor bir zaman. Ancak İran'da seçimler, bir sonraki cumhurbaşkanının veya dışişleri bakanının kim olacağını belirlemiyor; nihai kararları rejimi yönetenler ve diğer güç yapıları alıyor. İran'da cumhurbaşkanı adaylarının öncelikle Anayasa Koruma Konseyi tarafından onaylanması gerekiyor. Bu popüler adayların sıklıkla reddedildiği anlamına geliyor ve bu da İran halkının iradesini boşa çıkarıyor.
Cumhurbaşkanının potansiyel alternatifleri tartışılırken, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın öldürüldüğünü ve yerine birisinin atanması gerektiğini de belirtmek önemli. Emir Abdullahiyan'ın, General Kasım Süleymani ile olan yakın ilişkisinden kendisine miras kalan Devrim Muhafızları ile yakın ilişkileri vardı ve nükleer anlaşmayı sona erdirmekle suçlanıyordu. İran'ın Hamas lideri İsmail Heniyye ile temaslar için görevlendirdiği kişi oydu.
Emir Abdullahiyan'ın siyasi işlerden sorumlu yardımcısı Bakiri Kani, geçici dışişleri bakanı seçildi. O da bir başka Batı karşıtı radikal.
Ancak İran'ın Ortadoğu'daki merkezi rolü, Rusya ve Çin ile büyüyen bağları göz önüne alındığında, yeni liderin küresel meseleler üzerinde önemli bir etkisi olacak. Ancak cumhurbaşkanlığı, dışişleri bakanlığı için en muhtemel adayların ve hatta Dini Liderin halefinin İran'ın mevcut politikalarını sürdürmesi bekleniyor. Bu kişilerden İran toplumunu özgürleştirmeleri ya da dünyayla, ABD ya da Batı ile ilişkileri geliştirmeleri beklenmiyor. Bunun zamanı henüz gelmedi, Suriye rejiminin yaşadığını ve yaşamakta olduğunu İran rejimi yaşamadıkça da gelmeyecek.