ABD yönetimi, İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bir Hizbullah komutanına suikast düzenlemesinin ardından ortaya çıkan gerilimi kontrol altına almak için elçisi Amos Hochstein'ı İsrail ve Lübnan'a gönderdi. Aslında topyekûn savaş tehdidi yaratan bu gerilim, suikast ve yüzlerce roketin ateşlenmesinden sonra değil, Biden'ın iki hafta önce Netanyahu ile anlaştığını söylediği Gazze'de ateşkes girişiminden sonra meydana geldi. İran, Biden'ın girişimine yanıt verilmesini önlemek için Hizbullah lideri ve muhtemelen Hamas ile görüşmek üzere Beyrut'a gelen Hamaney ve geçici dışişleri bakanı aracılığıyla buna karşı çıkmakta gecikmedi. Şu ana kadar Hamas'ın tepkisi belli değil. Netanyahu ise Benny Gantz'ın istifasıyla Savaş Kabinesi’ndeki çatlakla meşgul. Hizbullah da roketlerini ülkenin kuzeyine ve Golan Tepeleri'ne doğru yönlendiriyor.
İran'ın yarattığı gerilim dalgası birçok cephede ve farklı şekillerde gerçekleşiyor. Lübnan'ın güneyinde, Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Mokha'da ticari gemilere yönelik Husi saldırılarında gözle görülür bir artış var. Yemen'in çeşitli bölgelerindeki fırlatma üslerine karşı Amerikan ve İngilizlerin insansız hava araçları (İHA), radarlar ve sürat teknelerinin şiddetli tepkilerine rağmen gemi vurulmaları arttı. İlginç olan ise ABD ordusunun kısa süre önce yaptığı şu açıklamadır: “Husiler, Lübnan ve Cibuti üzerinden silah temin etmek için yeni yollar keşfetti. El-Vezir ailesinden bir tüccar ise satın alma ve kaçakçılık operasyonlarının odağında yer alıyor.” İlginç olan bir diğer husus da ABD ordusunun vardığı sonuçtur. Kızıldeniz ve okyanustaki gemilere yönelik Husi savaşına karşı yürüttükleri kampanyayı yeniden gözden geçirmek zorunda kalan ABD ordusu, bölgesel müttefiklerin bu savaşa katılması gerektiği sonucuna vardı. Bölgedekilerin büyük zarar gördüğüne şüphe yok. Ancak Amerikalıların, İngilizlerin ve diğer Avrupalıların sahip olduğu gelişmiş savaş araçlarına sahip değiller! Bu imkanlarla Husilerin zarar görmesini engelleyemedilerse, diğerlerini nasıl engelleyecekler?!
ABD’liler, Husilere silah kaçakçılığının bazen yaptırım uyguladıkları Çin'e ait gemilerle (!) yapıldığını, ancak Çinlilerin de denizdeki ve okyanustaki saldırılardan zarar gördüğünü ekliyor.
Avrupalı ve Amerikalıların şikâyetçi olduğu üçüncü cephe ise nükleer cephe. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi, İran'la yapılan anlaşmaya artık kimsenin uymadığını, İran'ın son zamanlarda denetime izin vermediği Fordo sahasında uranyum üretimi açısından tüm sınırları aştığını söylüyor. İran'ın ihlallerine karşı gayretli olan Avrupalılar, İran'daki taraflara görünürde hiçbir etkisi olmayan karşı yaptırımlar uyguluyor!
Yaklaşık dokuz ay önceki Aksa Tufanı’ndan bu yana ABD, filoları, üsleri, uçakları ve istihbaratıyla açıkça İsrail'in yanında yer aldı. O zamanki argüman, Nasrallah'ın çağrısını yaptığı ‘arenaların birliği’ yoluyla savaşın İran tarafından genişlemesini önlemekti. Şam'daki konsolosluğu ve görevlileri vurulduktan sonra İran doğrudan müdahale etmek zorunda kaldığında bile bu genişleme gerçekleşmedi. Ancak ABD sık sık müdahale etmeye devam etti, ta ki sonunda bir Amerikan özel timinin Gazze Şeridi'nde dört İsrailli mahkûmun serbest bırakılmasına katıldığını öğrenene kadar!
ABD'nin İran'a yönelik politikaları on yıllardır çevreleme şeklinde olmuştur, yani her zaman çatışmaya çatışmayla karşılık vermemiştir. Saldırılara karşılık vermez ya da sınırlı bir şekilde karşılık verir. Sonuç olarak İran tüm hedeflerine ulaşamamış olsa da her zaman kazanmıştır. Şu anda dikkat çeken şey, İran'ın bir yüzleşme anında olduğudur. ABD ise yüz yüze görüşmeye rağmen sindirme ve çevreleme politikalarına geri dönüyor: Umman'a arabulucular gönderiyor, Hochstein'ı İsrail ve Lübnan'a gönderiyor, İran'ın nükleer ilerlemesiyle yüzleşme konusunu Avrupalılara bırakıyor ve Husilerle çatışmada yeni destekçiler aramayı düşünüyor. Bir yandan da sadece savunma amaçlı saldırdığını ve saldırı planlarına karşı koyduğunu iddia ediyor!
İran'ın şu anda gerilim için nedenlerini bilmek kolay değil. Amerikalıların ‘bilgeliğine’ gelince, eğer filoların harekete geçirilmesi işe yaramazsa, bunun nedeni başkanlık seçimleri ve yanı başında büyük bir savaştan kaçınma ihtiyacı olabilir. Ayrıca stratejik durumun hassasiyeti ve Ukrayna, Filistin ve Çin Denizi arasındaki cephelerin çokluğundan da kaynaklanıyor olabilir. Ancak ABD'nin temkinliliğine İran'ın cesareti ve eli boş dönmeme isteği eşlik ediyor. Acaba İran ne umuyor ve Amerikalılar ne verebilir ya da ne sunabilir?