Yarından sonraki gün 2 Ağustos. Bilindiği üzere ağustos ayı “alevli” olarak vasfedilir ve bu, halk arasında kullanılan ya da Arap Maşrık (Levant ) bölgesinde konuşulan lehçelerinin genelinde söylenen bir vasıftır. Ayrıca dünyanın bu bölgesinde her ayın, hava durumuyla ilgili özelliklerine göre kendisine atfedilen bir vasfı olduğu da bilinmektedir. Örneğin; bugün sona eren temmuz ayı için “su kaynatan”, hava durumu çok değişken olduğu, güneşli bir gün bir anda yağmurlu ve fırtınalı bir güne dönüşebildiği veya tam tersi olabildiği için şubat ayına da “dizginsiz” denilmiştir. Ancak ağustos ayı için kullanılan “alevli” vasfı Filistin, Suriye, Lübnan ve Ürdün bölgelerinin çoğunda yaygınlaşmış olmasına rağmen, 2 Ağustos 1990 yangınında Iraklıların başına gelenler göz önüne alındığında, belki de alevli vasfını sadece Iraklılar kullanmalıdır. Ama burada Kuveyt’in işgali yangını alevlerinin, Kuveytliler ve ülkelerinde ikamet eden misafirlerinden başlayarak tüm bölge halklarını dağladığına da dikkat çekmeliyiz.
Komşunun haklarına saygılı olmak, kişinin genel olarak sahip olması gereken ve dinlerin teşvik ettiği güzel ahlaka bağlılığının bir ölçüsüdür. Komşu sevgisi, Hıristiyan dininin öğretilerinin önemli bir parçasıdır. Daha sonra Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed geldi ve o da komşuya iyiliği öyle tavsiye etti ki, Sahabe-i Kiram neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacağını düşündüler. Peki, mademki mantıklı ve alışılagelmiş olan durum bu, komşu kasıtlı olarak ve planlayarak komşusuna, hatta tüm ailesine zarar verecek bir şey yaparsa, ne olur? Böyle olunca komşu komşusuna haksızlık etmiş olur. Masum insanlara haksızlık edip zulmetmek ise Binyamin Netanyahu'nun dokuz aydır Gazze ve Batı Şeria'da sivillere yönelik sürdürdüğü katliamlarında olduğu gibi, savaş suçu işlemekle eşdeğerdir. Her zorbanın, zorbalığında çok ileriye gittiğinde mutlaka sonunu kendi gözleriyle gördüğüne dikkat çekmeliyiz. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin bizzat Irak halkının kaderini zerre kadar umursamadan, Kuveytli komşusuna saldırdığında da buna benzer bir şey yaşandı.
Ancak komşunun komşusuna haksız yere zarar vermesi Saddam Hüseyin örneğiyle başlamadığı gibi onun iktidarının sona ermesiyle de sona ermedi. Bu noktada Filistin hakkında söyleyeceklerim ile bir mayın tarlasına giriyorum ve sözlerim, her kim olursa olsun, Filistinli bir liderin her türlü eleştirinin üstünde olduğuna, çünkü Filistin meselesinin ona başka hiç kimseye izin verilmeyen şeyleri yapmaya “izin verdiğine” inanan hiç kimseyi memnun etmeyecek. Ama bu yanlış ve dahası bir hatadır. Bu tür saçmalıkları dillendirenler, başkalarından önce kendilerine şantaj yapıyor demektir. Birinci Nekbe'de, toprakların üçte ikisi kaybedildiğinden beri Filistinli liderler birbirlerine haksızlıklar ettiler. Haksızlıklar ve adaletsizlikler, ister Gazze Şeridi'nde, ister Batı Şeria'da, ister sığınılan ülkelerin kamplarında, yıllar boyunca durmadı. Filistinlilerin birbirlerine yaptıkları haksızlık ve adaletsizliklerin tüm örneklerinde, en ağır bedelleri, halklarının haklarına inanan, kendilerini bu ve şu liderin ya da rejimin ajandasına kaptırmayan basit savaşçılar ödedi. Evet, şimdi Çin'de imzalanan bir uzlaşma anlaşmasıyla karşı karşıyayız; acaba bu kez niyetler samimi olacak ve Filistinli liderlerin önce birbirlerine, sonra tüm Filistinlilere karşı haksızlıkları ve zulümleri sonsuza kadar sona erecek mi? Gelin iyimser olalım.