Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Heniyye'den sonra

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'ye düzenlenen suikastın yöntemi, yeri ve zamanlaması asıl hikaye ve mesajdır. Suikasttan sonrası başka, öncesi başkadır. Heniyye'nin öldürülmesine İran kendisi ya da milisleri aracılığıyla yanıt versin önemli değil, gerçekler artık Netanyahu'nun istediği yönde değişiyor.

Sevgili okuyucularımız, ne demek istediğimizi anlamak için şu alıntıyı dikkatlice düşünsünler; “ABD bir süper güç. Ancak dokuz ay boyunca İsrail ile Hamas arasında ateşkes sağlanmasına aracılık edemedi. Şimdi, Hamas lideri İsmail Heniyye'nin çarşamba günü suikasta uğramasıyla birlikte, ikisi arasındaki kanlı husumet derinleşiyor ve Amerikalı barış yapıcılar kenarda duruyor gibi görünüyorlar.”

Bu alıntı ne Filistinli taraflardan biri tarafından söylenmiş ne de benim görüşüm; Washington Post gazetecisi David Ignatius'un bir makalesinin giriş bölümünden alıntılanmış. Bu, daha önce 28 Temmuz'da, bir hafta önce burada yayınladığım yazının başlığını da teyit ediyor: “Şimdi gözünüz Netanyahu'nun üzerinde olsun.”

Önceki yazımın özeti, Netanyahu’nun son Washington ziyareti ve Biden'ın başkanlık yarışından çekilmesinin ardından artık kimseyi, hatta Amerikan yönetimini bile umursamadığı ve önümüzdeki 5 Kasım ABD başkanlık seçimlerine kadar istediği gibi hareket edeceğiydi.

Netanyahu, Biden'ın çekilmesiyle Washington'daki dengelerin bozulduğunu fark etti ve artık kendi iç liderliğini öne çıkarmak, bir sonraki Amerikan başkanına yeni bir yol haritası çizmek, daha doğrusu dayatmak da dahil olmak üzere birçok hedefi var. Bu da eğer başkan Kamala Harris olursa onun yüzleşmesi gereken bir oldu bitti ile karşılaşacağı anlamına geliyor.

Başkan Trump olursa Netanyahu kendisine uygulayacağı bir eylem planı hazırlamış olacak. Netanyahu'nun Trump'ın düşünce tarzından, özellikle de Kasım Süleymani suikastından çok şey öğrendiği açık; Heniyye gibi kırmızı çizgi olduğuna inanılan beklenmedik bir şahsiyete hem de İran'da suikast düzenleyerek onun izinden gitti.

İran'dan ya da bölgedeki İranlı milislerden bir karşılık gelebilir ama bu Netanyahu için hiç de önemli değil, zira bu tamamen kendi amaçlarına hizmet ediyor. En önemli amacı ise gerilimi yükseltmek, çünkü Netanyahu'nun şu andaki net stratejisi daha önce de söylendiği gibi "ahtapotun kollarını” vurmak.

Bu durumda İran ya "stratejik sabrını" ya da formalite yanıtlar vermeyi sürdürecek veya Washington ile Tahran askeri bir çatışmaya sürüklenecek ve bu Netanyahu için şu anda her zamankinden daha önemli bir hedef. Bu nedenle, özellikle de Tahran'da Heniyye'ye suikast düzenleyerek İsrail'in daha önce riske atmadığı istihbarat gücünü açığa çıkarma riskini aldı.

Şimdi soru şu; Hamas ne olacak? Sayın Abdurrahman Raşid'in cevabı "Heniyye Sinvar'ın kurbanı" makalesiyle ustalıkla özetlediğini düşünüyorum. Raşid makalesinde medyada yok sayılan bir gerçeği, yani Sinvar ve Heniyye'nin rekabet ve çekişme içinde olduğu gerçeğini hatırlattı. Ancak sözün özü makaleden yapılan aşağıdaki alıntıdır.

Raşid şöyle diyor: “Hamas'ın geleceği Netanyahu ve Sinvar tarafından yok edildi ve hem Hamas hem de Gazze Şeridi radikallerin ve onlarla birlikte, geçen yılın sonlarında Filistin oyununun kurallarını değiştirmeye ve bölgesel uzlaşma trenini engellemeye karar veren Tahran’ın hesaplarının kurbanı oldu.”

Bu kesinlikle doğru ve Netanyahu'nun 5 Kasım'a kadar istediği de tam olarak bu. Dolayısıyla Heniyye suikastı sonrası, öncesinden tamamen farklı.