Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İdeolojilerin sarsılması

7 Ekim operasyonundan ve Gazze'ye yönelik savaştan itibaren bölgede bugün yaşanan tablo çok kötü ama çok da net. Yaklaşık on ay süren savaştan ve sahne olduğu, sebep olduğu trajik olaylardan sonra sınıflar netleşti ve artık aldatmaya veya hayallere yer yok.

Bugün Hamas'ın aldığı 7 Ekim operasyonu kararı, arkasında kimin olduğu, formalite de olsa hiçbir faydası olmadığı, aksine  Filistin-İsrail çatışmasındaki bir dizi hatanın devamı olduğu konusundaki tabloyu netleştirmeye gerek yok.

Özellikle İsmail Heniyye'nin Tahran'da öldürülmesinden sonra İran'ın pozisyonunu ya da bölgedeki silahlı mezhepçi milislerin pozisyonlarını ve dört Arap başkentine yaptıklarını açıklamaya gerek yok. Hizbullah'ın pozisyonunu, ne olduğunu ve neyi hedeflediğini de açıklamak gerekmiyor.

Burada özellikle Gazze savaşı döneminden bahsediyoruz. Zira İran ve Hizbullah'ın pozisyonları, bazı Arap medya kuruluşlarının ve şimdi de sosyal medya araçlarının tüm kafa karıştırma ve yanlış bilgilendirme çabalarına rağmen, onlarca yıldır açık ve net.

Aynı durum, Gazze savaşını kullanarak kendine bir konum elde etmeye çalışan ancak Tahran'da İsmail Heniyye suikastı nedeniyle zorda bırakan bir darbe alan Müslüman Kardeşler için de geçerli.

Tablonun açık ve net bir biçimde netleşmesine rağmen, şu anda reform ve kalkınma lideri Suudi Arabistan başta olmak üzere ılımlı ülkelere yönelik medyada bir tırmandırma, yanlış ve yanıltıcı sızıntıların olması dikkat çekici. Sosyal medya platformlarında bu ülkelere karşı hakaretler ve ihanet suçlamaları içeren bir kampanya yürütülüyor. Peki bütün bunlar neden yapılıyor?

Kanaatim şu ki, şu anda tablonun belirginleşmesi ve sahnenin netleşmesi sebebiyle, İran gibi Gazze savaşından kendi pozisyonlarını güçlendirmek veya Müslüman Kardeşler gibi yeniden kazanmak amacıyla çıkar sağlamayı amaçlayanların benim “ideolojilerin sarsılması” diye adlandırdığım şeyi yaşadıkları bir noktaya ulaştık.

İdeolojilerin yaşadığı bu sarsıntı bazı ülkelerde siyasi kafa karışıklığına yol açtı. Milislerin ve Gazze savaşından çıkar sağlamak isteyen grupların sinirlerini bozdu. Gazze savaşı sona yaklaştıkça ideolojileri benimseyenler de kayıplarının yakın ve ciddi olduğunu fark etti. Burada Gazze'deki kazanım ve zararlardan değil, Şam'dan Beyrut, Sana ve hatta Bağdat'a kadar bazı Arap başkentlerinde kendisinden faydalanmak için Gazze savaşını kullanmayı planlayanlardan bahsediyorum. Buna bir de Riyad, Kahire veya Amman için planladıkları da eklenmeli.

İdeolojilerin bu sarsıntısı, kamuoyunu, sıradan insanları ve seçkinleri kaybetmekten, yanlış bilgilendirmeye yönelik nafile girişimlerin devam ettiği Avrupa'dan ABD'ye kadar, Batı'da, kışkırtma ve yalan yoluyla elde edilen nüfuzun elden gitmesinden duyulan korkudur.

Bugün herkes Gazze'deki savaşın, Hamas’ın, harekete liderlik etmesi için Sinvar'ı seçerek yaşadığı tökezlemenin, İran'da İsmail Heniyye'ye düzenlenen suikastın şokunun, bilhassa Netanyahu'nun Hizbullah liderlerine yaptıklarına rağmen, sonuçlarından korkulduğu için Tahran ile Hizbullah'ın İsrail'e yanıt verme konusunda yaşadığı kafa karışıklığının sonuçlarını görüyor.

Bütün bunlar benim ideolojilerin sarsılması dediğim şeye yol açtı, çünkü darbenin boyutu birçok yönde zor durumda bırakan cinstendi. Gerçek budur, onlar bu durumdadır ve Gazze’deki kurbanlar onların kaygı ettikleri en son şeydir. Onlardan mantıklı bir ses duyamaz veya düzeltilebilecek bir şeyi düzeltme çabası göremezsiniz, aksine sadece ihanet suçlamaları, hakaretler ve duygusal bir dil ile karşılaşırsınız.