Geçtiğimiz pazar günü işgal altındaki Batı Şeria ile Ürdün arasındaki geçiş noktası olan Kral Hüseyin Köprüsü’nde Ürdünlü bir kamyon şoförü tarafından üç İsraillinin öldürülmesinin ardından, Hamas'ın Dış Siyasi Departmanı Başkanı Sami Ebu Zuhri, saldırıyı övdü ve bunun İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısına bir yanıt olduğunu belirtti.
Reuters'e göre, “Kral Hüseyin geçiş noktasındaki eylem, İsrail'in Gazze halkına karşı işlediği soykırım savaş suçlarına karşı doğal bir tepkidir ve ümmetin çatışmaya katılımının yeni bir biçimidir” dedi. Hamas her zaman Ürdün'ü bu savaşa dahil etmeye çalıştı ve bunu teşvik etti ama burada mesele bu değil.
Hamas, dün, ateşkes sağlanmadığı sürece İsrailli rehinelerin bir daha gün yüzü görmeyeceğini söyledi. Burada bunun normal olduğunu söyleyenler ve İsrail Başbakanı'nın uzlaşmazlığı karşısında Hamas'tan temel olarak ne yapması isteniyor diyenler olabilir.
Hamas’tan yapması istenen basit; İran Dini Lideri Ali Hamaney'in düşman karşısında taktiksel olarak geri çekilmenin kabul edilebilir olduğu açıklamasıyla İsrail ile savaştan kaçınmanın ve ateşkes istemenin bir yolunu bulmuş gibi görünen Hizbullah örneğini takip etmesi.
İran merkezli Mehr Ajansı, Dini Lider'in, düşman karşısında “taktiksel bir geri çekilmenin” hiçbir sakıncası olmadığını vurguladığını ve bu geri çekilmenin, askeri veya siyasi alanda olabileceğini belirttiğini aktardı. Dini Lider, düşmanların kullandığı psikolojik savaşın temellerinden birinin de kendilerine daha abartılı bir görüntü çizmek ve kendilerinden korkmak gerektiğini telkin etmek olduğunu söyledi.
“Düşmanın uyguladığı psikolojik savaş kapsamındaki bu eylem askeri alana sızdığında sonucu korkmak ve geri çekilmek olur” diye belirtti. İlerlemek gibi taktiksel bir geri çekilmenin de mümkün olduğunu ve bunda bir sakınca olmadığını vurguladı.
İşte Lübnan hükümeti de savaşı önlemek için İsrail ile dolaylı müzakereler yürütme arzusunda olduğunu açıkladı. Açıkça bu savaştan kaçınmak isteyen Hizbullah'ın onayı olmadan bunun yapılamayacağını hepimiz biliyoruz.
Diğer konu ise İran’ın, Tahran’da suikasta uğrayan eski Hamas lideri İsmail Heniyye'nin öldürülmesiyle ilgili tutumudur. İşte Tahran da İsrail'e askeri bir yanıt vermekten kaçınıyor ve hatta Avrupalılar, Tahran'dan müzakere arzusunda olduğu sinyalini aldıklarını açıkladılar.
Bu sinyal, İran'ın Batı ile müzakere arzusunu ilan etme yolunda attığı ikinci adım. İran Dini Lideri bir hafta veya daha uzun bir süre önce de nükleer dosya konusunda Washington ile müzakereler yürütülmesinde hiçbir sakınca olmadığını açıklamıştı.
Bu durumda Hamas neden Batı Şeria, Ürdün ve Arap ulusal güvenliği için gerçek bir tehlike, keza İran ve Hizbullah müzakere etmeye çalışırken, Filistin meselesi için varoluşsal bir tehdit anlamına gelen bir Ürdün cephesi açmaya çalışıyor?
Hamas bilhassa İran'ın desteği ile övünürken, neden şimdi Ürdün ya da diğer Arap ülkeleri yerine Tahran ya da Hizbullah aracılığıyla İran'dan yanıt vermesini ve askeri olarak müdahale etmesini talep etmiyor?
Sinvar neden Hizbullah örneğini takip etmiyor, İran Dini Lideri'nin tavsiyelerini dinlemiyor ve sadece Gazze'yi değil, Filistin davasından geriye kalanları korumuyor? Düşman karşısında “taktiksel geri çekilme” konusunda İran açısından bir sakınca yokken, Gazze halkına neden yasak? Bunun herhangi bir cevabı var mı?