Gazze savaşı Lübnan'a taşındığından beri, İsrail'in bir apartman dairesini, bir binayı, bir köy meydanını veya bir bina kompleksini bombalamadığı veya havaya uçurmadığı bir gün geçmedi. Bu hedeflerden bazıları o kadar küçük veya bilinmiyor ki, resmi haritada kaydedilmemiş ama sanki kiralık ya da satılık bir mülkün detaylarıymış gibi İsrailli haritacıda kayıtlılar.
Bütün bunlar elbette şaşırtıcı ve ürkütücü. Uydular ile yerdeki casuslar ve hainler arasındaki böyle bir dikkat karşısında Lübnanlılar korkabilir, endişelenebilir ve tiksinti hissedebilir. Ancak bilinmeyen bir köydeki küçük bir evi gözetleme ya da bir güvenlik veya aile toplantısı sırasında bir orta katı bombalama becerisi, meseleyi bütünüyle geçen yılın 7 Ekim’ine geri götüren bir soruyu gündeme getiriyor.
Sızma konusunda tüm bu olağanüstü bileşenlere sahip bir ülke, Holokost'tan beri bir günde en fazla sayıda Yahudi’yi öldürecek saldırı hakkında nasıl hiçbir şey bilmez?
İsrail çevreleri, tarihinin en acısı olan 7 Ekim başarısızlığına ilişkin birçok açıklama yaptı. Ancak bunların hiçbiri ikna edici ve haklı değildi. Bu açıklamaları daha da kırılgan yapan veya zayıflatan, ister lideri ve genel sekreteri dahil olmak üzere direnişin üst düzey liderlerine, isterse hakkında kimsenin bir şey bilmediği bir grup meçhul insana düzenlenen suikastlar olsun, her gün gerçekleşen dikkat çekici ihlallerdir. İsrail bir istihbarat efsanesi mi, yoksa başarısız bir model mi?
Şu ana kadar dünyaya, özellikle de İsraillilere, 7 Ekim'deki büyük başarısızlığı unutturmak için her şeyi yaptı. Askeri bir devlet ve bir istihbarat rejimi olarak İsrail yenilgiyi kaldıramaz, çünkü ilk yenilgi aynı zamanda son yenilgidir. O sızılamaz ve yenilemez devlet imajını kaybettiğinde, omurgasını kaybeder. Savunmadaki itibarı savaşmaya ve çatışmaya değil, saklanmaya ve suikasta dayanıyor. Bu davranışın ahlaki boyutu ya da devletlerin değil örgütlerin işi olduğu üzerinde bir kere bile durmadı. Suçlular gibi düşmanlarını öldürdüğünde “tasfiye ettiğini” söylüyor ve yargılamadan haklarında ölüm cezasını infaz ediyor. Uyguladığı şey bir “suikast politikası” değil, günlük olarak elbette sıradan kişilerin Lübnan’daki evleri ve konutları dahil her şeyi “hedef” almaktır.