Savaş ile barış, güvenlik ile korku, yıkım ile kalkınma, devlet ile milis arasındaki fark, yaşam ile ölüm, ışık ile karanlık arasındaki fark gibi büyüktür.
Humeyni ve onun Arap topraklarındaki yandaşlarından oluşan iki versiyonu ile İran, direnişin iddia ettiği kutsallığı bahane ederek kaos yaymaya, Arapların çıkarlarını sabote etmeye ve devletlerini zayıflatmaya çabalıyor. Ama asıl kutsal olan İran rejiminin bölgedeki çıkarları ve nüfuzudur. İsrail de İran ile savaşıyor ve ölen “Arap” kurbanları, Lübnan, Filistin ve belki de Suriye ve Irak devletinden geriye kalanların da yok olmasını umursamıyor.
Bu büyük, yıkıcı bir savaş ve bazı Araplar bu kutsal İran ateşinin odunu oluyor.
Geçmişte, Velayet-i Fakih rejimi, Saddam'ın, Dini Lider Hamaney'in danışmanı ve İranlı Kayhan gazetesinin baş editörü Hüseyin Şeriatmadari'nin tanımladığı gibi "aptal" Bush'un eliyle devrilmesine sevinmişti. Çünkü bu, Şeriatmadari’nin ifadeleriyle “köktenci” Irak Şii muhalefetinin “olağanüstü yeteneklerinin” ortaya çıkmasına olanak sağlamıştı. Hamaney'in danışmanı bu şahin daha önce kendisi ile yapılan bir röportajda da şöyle demişti: “On yıllardır İran'da sürgünde olan bu insanlar artık Irak'ta iktidardalar. Bu önemli bir avantaj ve lehimize olan üçüncü nokta.”
Bugün Suudi Arabistan, Mısır ve Arapların çıkarlarını düşünen, geleceğe destek veren diğer Araplar bu yangını söndürmenin peşinde ve Allah’tan çabalarının başarı ile taçlandırılmasını niyaz ediyoruz.
Ancak yangın çıkarma konusunda profesyonel ve buna bağımlı olan ile en büyük kaygısı insanların çıkarları, yağmurun, bereketin ve yaşamın devamını sağlamak olanları bir karşılaştırın.
Burada ve yalnızca burada aralarındaki büyük fark açıkça görülüyor.