Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Devletin ahlakı ile halkın ahlakı

Devletin kendi ahlakı, halkın da kendi ahlakı vardır. Bunlar hemen hemen her açıdan iki farklı dünyadır; oluşum, gerekçeler, güç kaynakları, eylem araçları, eylemin değeri, eleştiri ve gözden geçirme normları vb. Devlet, ülkeyi yöneten bir grup insan değil, parçalanamayan sağlam bir oluşumdur. Bu haliyle üyelerinin toplamından farklıdır. Genel açıklamalarda boğulmamak için otomobilinizde kullanılan madenler ile otomobilinizin kendisini karşılaştıralım. Bu madenlerin değeri (toplansa) belki 5 bin riyal etmez, otomobilinizin kendisi ise 100 bin riyalden fazla olabilir. Bunun nedeni otomobiliniz, birbirine entegre edilmiş ve düzenlenmiş bir dizi madenden ziyade, farklı çalışan, farklı standartlarla ölçülen, farklı değerlere göre hesaplanan başka bir şey olmasıdır. Bir makine olarak otomobil bağımsız bir evrendir ve onu oluşturan madenlerin toplamı değildir. Aynı şekilde devlet de ofislerini işgal eden bir grup insan değildir. Basitçe söylemek gerekirse devlet, kendine has özellikleri olan, kendi kendine yeten bir dünyadır ve başka hiçbir şeye benzemez.

Siyaset bilimcilere devletin işlevinin ve rolünün net tanımını sorarsanız, muhtemelen Max Weber'in tanımını hatırlatacaklardır. Weber’e göre devleti diğer her şeyden ayıran temel özellik, “meşru olarak şiddet uygulayan tek kurum” olmasıdır. Max Weber, modern sosyolojinin babalarından biri olarak kabul edilen bir Alman düşünürdür. Devletin gerçekliğinin, kamu gücü kaynaklarına sahip olmasıyla ve bu kaynakları gerekli ve yararlı gördüğü taraflara yönlendirme yetkisiyle bağlantılı olduğuna inanır.

Peki meşru şiddetin keyfi, yani gayri meşru şiddete dönüşmesini engelleyen nedir?

Aslında geçen hafta değindiğimiz “siyaset ahlakı” tartışmasının anahtarı da budur. Sorunun cevabı iki kelimede yatıyor; “hukukun üstünlüğü.”

Hukukun üstünlüğü basitçe, devlet görevlilerinin mevcut kanunlara uygun olmak dışında herhangi bir şekilde hareket etme hakkına sahip olmadığı anlamına gelir. Görevli ister bakan olsun, ister yardımcı, ister genel müdür ya da başka biri olsun, meclis, bakanlar kurulu veya devlet başkanı gibi yasama yetkisine sahip organ tarafından çıkarılan bir yasaya uygun olmadıkça, kişilere para cezaları, harçlar veya mali maliyetler dayatamaz. Ayrıca kişisel eğilim ve arzuları ne olursa olsun, idaresinin fonlarını devletin genel bütçe kanununun belirlediği çerçeve dışında harcamasına da izin verilmez.

Şimdi sıradan bir insan ile bir belediye başkanı arasındaki farka bakalım, örneğin; sen ve ben kimseden izin istemeye gerek kalmadan paramızı dilediğimiz gibi kullanabilir, kendimiz için harcayabilir, bağışlayabilir, bankaya yatırabilir, yatırım yapabiliriz. Belediye başkanı ise yazışmadan ve talepte bulunmadan, mali idareden izin almadan makamı için ilave koltuk satın alamaz.

Bu prosedürler, Weber'in “bürokrasi (büro yönetimi)” olarak adlandırdığı şeyin kurulmasına yol açtı ve bunun sonuçları da işlerin aksaması ve karmaşıklaşması oldu. Bu bir yandan kötü, ancak diğer yandan her şeyin yasalara göre kayıt altına alınmasını ve sınırlandırılmasını sağladı, dolayısıyla bir devlet çalışanı - konumu ne olursa olsun - para, silah vb. hükümetin güç kaynakları söz konusu olduğunda kendi keyfine göre davranamaz. Eğer bunu yaparsa, her şey kayıt altına alındığı ve insanlar şahsi eylemlerin “hukukun üstünlüğü” ilkesine aykırı olduğunu bildikleri sürece şimdi ya da bir süre sonra kendisinden hesap sorulacaktır.

Bu açıklama -sanırım- siyasi ahlaktan kastedilenin hukuka bağlılık, devletin kaynaklarını ve yetkilerini kişisel çıkarlar için kullanmamak veya devletle veya vatandaşlarla ilişkilerde kişisel kaprislere uymamak olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

O halde artık bir devlet adamının ilişkilerinde alçakgönüllü, nazik ve kibar olmasının çok iyi olduğunu söylemenin zamanı geldi. Çalışanlarını insanlara karşı sert davranmak yerine nazik olmaya yönlendirmesi onun için daha da iyidir. Ancak siyasi ahlakın asgari düzeyi “yasalara bağlılık” ve kişisel kaprislere göre yönetmemektir. Hukukun üstünlüğü, siyasi ahlakın geniş başlığıdır ve buna bağlılık, ahlaka bağlı bir politikacıyı bağlı olmayan bir politikacıdan ayıran husustur.