Son olarak Kuzey Suriye'yi kasıp kavuran olayların tüm arka planını ortaya çıkarmak için belki de biraz zamana ihtiyacımız var. Ne yazık ki bu olaylar ne izole edilmiş ne de bağlam dışı. Sudan'da, Filistin'de, Lübnan'da, Yemen'de, Libya'da, Somali'de kimi fırtınalı kimi felaket olaylar yaşanıyor ve bu karmaşanın bir kısmı uzun süredir devam ediyor. Savaşlar ve iç çatışmalar nedeniyle öldürme ve yerinden etme dışında; bütün ülkelerde hâkim olan olgu, ulus- devletin zayıflaması ya da şiddetle çatırdamasıdır. Durumun daha da kötüleşeceği korkusuyla Arap ülkeleri, son dönemde Suriye'de yaşananları hemen kınadı. Suriye topraklarının birliğine, güvenlik ve istikrarın geri dönmesine destek beyanını yineledi.
Dalgaları, fırtınaları dinmeyen bu çalkantıyı çoğumuz nasıl anladık? Bazıları bu çalkantının kökenlerini el-Kaide'nin 2001'deki ABD “saldırısına” ve ABD'nin “İslami” terörizme karşı küresel bir savaş açarak verdiği yanıta dayandırıyor. Ancak jeopolitikle daha çok ilgilenenler, son dönemdeki fırtınaları 2011 yılına, ABD'nin desteklediği Arap Baharı olarak anılan olaya dayandırıyorlar.
Bu iki tarih ve olayda dikkat çeken husus, konunun dönüp dolaşıp ABD'nin ve her iki durumda ve özellikle de Ortadoğu'daki küresel stratejisinin kucağına dönmesidir. Zira Amerikalıların bu çatışmaların tamamının içinde askeri ve siyasi olarak doğrudan ve dolaylı bir şekilde yer aldıkları dikkatleri çekiyor. Her krizdeki Amerikan parmağına, koluna temas etmemize gerek yok. Bunun yerine, şu anda Filistin ve Lübnan'a karşı yürütülen acımasız savaşı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bu konudaki tutumunu ve hatta katılımını hatırlatmakla yetineceğiz.
ABD dünyanın diğer bölgelerine aynı ölçüde ve aynı şekilde müdahale etmezken, neden tüm krizlerimize müdahale etti? Hadi diyelim ki, İsrail ile ABD ve Batı arasında bir “göbek bağı” var ve müdahale etmeleri gerekiyor, o zaman Suriye ve ondan önce Irak, Libya, Sudan, Yemen, Lübnan ile başkalarına neden müdahale edildi? Terörle mücadele etmek, Rusya ve Çin ile rekabet etmek, İran'ın nükleer silahlara sahip olmasını ve milislerini konuşlandırmasını engellemek gibi bariz ve yetersiz nedenler dışında ABD'nin müdahalesini gerektiren stratejik çıkarları olmalıdır. Peki, bu gerekçeler doğru olsa bile tüm bu müdahalelerin çıkarlara ve istikrara etkileri ne oldu?! Terörizmle mücadele etmek, İran'a karşı durmak, Rusya ve Çin'le rekabet etmek, Kürtleri, hatta İsrail'i korumak için 25 yıldır süren müdahalelerden sonra, bu olgular halen mevcutlar ve artıyorlar. Bunlar ABD'yi Irak ve Afganistan'dan çekilmeye zorladı ve sürekli Suriye'den de çekilme tehdidinde bulunuyor. Rusların ve Çin'in etkisi sadece Ortadoğu'da değil her yerde artarken, ABD her zaman İran'ın “nükleer” gücü nedeniyle, İsrail için endişe duyuyor.
Bütün bu krizleri sıralama ve Amerikalıların bu krizleri aşma veya üstesinden gelme konusundaki başarısızlığını anlatma amacımız nedir?
Amaç, bölgeye verilen en büyük zararın Arapların çıkarlarını ve aynı zamanda ABD'nin çıkarlarını tehlikeye attığını söylemektir. Söz konusu zarar, Amerikan savaşlarının ve Amerikan politikalarının Arap ulusal oluşumlarda ve devletlerde yarattığı ciddi zayıflıktır. Bu bilinçli zayıflatmanın yarattığı ağır hasarın bir yönü de İsrail, İran ve Türkiye gibi bölgesel aktörlerin devletlerin egemenliklerini hedef almaya cesaret etmeleridir. Topraklarını, halklarını koruyamaz hale getirerek onları bölünmeye, kendilerine tabii olmaya, onlardan güç alma yanılsamasına kapılmaya veya bunların hepsine itmeleridir. Bunun için de kendi ulusal güvenliğini (Türkiye), sınırlarını (İsrail) korumak, ya da (İran'ın Irak, Suriye ve Lübnan'da yaptığı gibi) direnişçi ulusal rejimini güçlendirmek gibi çeşitli bahaneler öne sürmektedirler.
Birkaç gün önce gerçekleştirilen Körfez İşbirliği Konseyi'nin son zirve toplantısında üstünlük ve kutuplaşma sorunları genel ve detaylı olarak ele alındı. Her ne kadar katılımcılar en büyük zorluğun Filistin'e yönelik savaşı sona erdirmek ve Filistin ulus-devletini kurmak olduğunu düşünse de yıllarca ülkeleri zayıflatan çatışmalar da öncelikli konular arasında yer aldı. Arap Birliği ile Körfez ülkelerinin, içindeki çatışmaları bastırmak, uluslararası ve bölgesel politikaların ülkenin güvenliğine ve topraklarına müdahalesini engellemek için müdahalede bulunmadığı parçalanmış hiçbir ülke kalmadı. Ancak o dönem savaşların, kutuplaşmanın, ABD ve komşu ülkeler arasında nüfuz paylaşımının yapıldığı bir dönemdi. Trump'ın tüm savaşları sona erdireceğini açıklaması, istikrarı yeniden sağlamak ve ulus-devletleri kurtarmak, ülkelerin içindeki ve çevresindeki çatışmaları durdurmak için Araplarla iş birliği olasılığının habercisi mi? Araplar buna hazır olduklarını defalarca gösterdiler, Amerikalılar ve bölgesel liderler de nihayet bölgedeki ülkelere ve halklara yönelik savaşları durdurmaya hazır olacaklar mı?