Önceki dönemde Arap bölgesel sistemi artık pek çok zorluğa direnemeyecek durumdaydı. İdeolojik çığlıklar ve baba-oğul Esed rejimi yönetimi altında sistem dışındaki başka bir unsurla ilişkilenmeyi seçen Suriye’nin durumu sebebiyle, neredeyse çökmüş bir sistemdi. Mısır ve Suudi Arabistan ile birlikte Suriye, Maşrık (Levant) Arap sisteminin temelini oluşturuyor. Eğer bu eksen yapıcı bir şekilde iş birliği yapmayı başarabilirse, diğerleri de eşitlik ve ortak yarar temelinde ona katılabilir.
Bu üçlü süreç, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden ve büyük ülkelerin bölge ülkelerini yanlarına çekip, küresel çatışmalarına dahil etme girişimlerinden birkaç yıl sonra başladı. O dönem “Bağdat Paktı” olarak bilinen, İran, Türkiye, Pakistan, İngiltere ve ABD'nin yer aldığı ve 1955 yılında Merkezi Antlaşma Teşkilatı olarak ilan edilen bir ittifak kuruldu.
Sonra üç ülke, Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye, birbirine çağrı yaparak Körfez kıyısındaki Doğu bölgesine bağlı Zahran kentinde bir araya geldi. Merhum Kral Suud bin Abdulaziz, Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır ve Şükrü el-Kuvvetli'nin katıldığı toplantı, siyasetle uğraşanların yeni Arap sisteminin temelleri olarak bildikleri şeyin doğuşuydu. Bu, uluslararası eksenlerden ve çatışmalardan uzak durmak, Arap çıkarlarını savunmak esasına dayanıyordu. Bu, bölgeyi kalkınma için ihtiyaç duyduğu kaynakların tüketilmesinden ve o dönemde Batı ve Doğu kampları olarak bilinen uluslararası çıkar çatışmalarından uzak tutmayı amaçlayan bir yaklaşımdı.
Bağdat 1958'in sonlarında ittifaktan ayrıldı.1961 yılı sonunda Mısır-Suriye birliğinin çökmesiyle de Suriye bir iç çatışmaya, ardından Esed ailesinin yönetimine girdi. O tarihten bu yana ve yaklaşık yarım asırdır, Suriye halkının tüm arzularına aykırı bir şekilde, Arap ekseninden uzaklaşarak bölgesel bir eksene yaklaşıyor.
Bu dönem, 8 Aralık'ta Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriyeli muhalif güçlerin Şam'a girmesiyle kesintiye uğradı veya neredeyse kesintiye uğramak üzere. Son yıllarda “Esed iktidarı olgunlaşmış ve devrilebilecek hale gelmişti.” Bunun sayılması zor birçok nedeni var. Rejimin toplumsal kuluçka merkezi olarak bilinen kesimler de dahil Suriye'nin neredeyse tüm unsurlarını etkileyen iç baskılar ve saçma dış politikalar da bu nedenler arasında. Her ne kadar rejimi birden fazla aşamada batmaktan kurtarmaya çalışsalar da inkâr hastalığı onu ele geçirmişti ve bu ölümcül bir hastalıktı.
Suriye, Arap sisteminin tabanını sağlamlaştırması açısından önemlidir. Bölgede yaşanan gelişmelerin ardından Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye üçlüsü, yani Körfez ve küresel çevresiyle sıkı bağları olan Krallık, insan kaynağıyla Mısır ve Arap dünyası ile dünya arasındaki bağ olmasıyla Suriye yeniden Arap bölgesel sisteminin temeli olabilir. Dolayısıyla son devrimden doğacak sistemin, Suriye halkının bütün bileşenlerinin ödediği kanlı derslerden yararlanarak bölgede yaşanan bütün gelişmeleri dikkate alıp, Mısır-Körfez ekseniyle uyumlu olması önem taşıyor.
Birçok gözlemci Suriye'deki değişimi memnuniyetle karşılıyor, ancak alınması gereken bazı önlemler var. Bunlardan biri, bölgesel ve uluslararası değişimler ortasında Suriye'ye tek bir unsurun yön veremeyeceğidir. Aynı şekilde Suriye, Arap çevresinde daha güvende ve uluslararası alanda daha fazla eylemde bulunma kabiliyetine sahiptir.
Yeni rejimin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk, Suriye'yi baskı, yoksulluk, korku ve izolasyona sürükleyen önceki rejimin yaptığı hataları yapmamaktır. Bu çıkmazdan kurtulmanın “reçetesi” şu dört temeldir; birincisi, tüm Suriye vatandaşları ve bileşenleri için özgürlükleri garanti altına alan ve otoriteleri düzenleyen bir siyasal sistem. İkincisi, totalitarizm ve tekelcilikten uzak, insana yakışır bir yaşamı garantileyen bir ekonomik sistem. Üçüncüsü, ekonomik sistemi, insani adalet ölçeğinde hakları garanti altına alan bir hukuk sisteminin çevirmesi. Dördüncüsü, çağdaş yasalar çerçevesinde özgür bir medya sistemi.
Tek taraflılığa kaymak, küçük ve önemsiz şeyler, zamana ve akla uymayan formalitelerle ilgilenmek, kırılgan olan yeni sistemi karanlık girişlere sürükler. Başkalarını ona karşı kışkırtır, kapıdan çıktıktan sonra pencereden içeriye atlamaya hazır bölgesel güçlerin avı haline getirir. Zira önceki dört temelle çelişen yollar, başkalarının Suriye halkının imkânları üzerine atlayabileceği “pencereler”dir.
Gelinen aşamada, rejimin devrilmesinden iki hafta sonrasına kadar Suriye'de yaşananlar, trafik ışıkları kurallarını örnek olarak alırsak, “yeşil ve sarı” olarak tanımlanabilir. Konuşmalarda ve vaatlerde yeşil, bazı eylemlerde ise sarılar. Kadınların yargıdan soyutlanmasına ilişkin söylenenler “doğruysa”, ayrıca yapılan benzer açıklamalar sarı durumun daha da büyümesine yol açacaktır. Bu da kaçınılmaz olarak kırmızının yanmasına neden olacaktır ki, bunu hiçbir Suriyeli vatansever veya Suriye'yi seven hiçbir Arap istemez.
Son söz; her değişimin bir balayı dönemi vardır, bu dönem uzun veya kısa olabilir. Siyasi körlük, bazı insanların balayının sonu olmadığını düşünmesidir!