Lübnan siyasi hayatı cesareti sert bir şekilde cezalandırırken, eylemsizlik ve başarısızlığa aşırı hoşgörüyle yaklaşıyor. Amansızca gerileme üreten ve yeniden üreten bu temel kültürel kriz, daha belirgin ve çözümü zor siyasi ve ekonomik krizlerin ardında kayboluyor.
Kanıt bulmak için tarihin derinliklerine dalmak gerekmiyor; ancak merhum Cumhurbaşkanı Beşir Cemayel ve merhum Başbakan Refik Hariri gibi kalıpların dışında düşünmeye cesaret eden liderlerin kanlı kaderlerini de hatırlatmak gerekiyor. Her ikisinin de sonu toprak oldu!
2019'da enflasyon, yolsuzluk ve iktidardaki seçkinlerin zayıf siyasi ve ekonomik performansına karşı patlak veren Lübnan devriminin ardından, Lübnan'ın kamu borcu, bankacılık reformları, çöken temel hizmetler ve yönetimin, sadece görev sürelerini uzatmak, işleri yönetmek veya kota sistemini yeniden üretmek yerine, sokağın nabzını tutan sorumlu kurallara göre yeniden yapılandırılması konusunda önemli kararlar alması gerekiyordu. Ancak yönetici elit, Dünya Bankası'na göre dünyanın 150 yıldır gördüğü en kötü ekonomik krize yol açan mali, ekonomik ve parasal çöküşü daha da kötüleştiren sembolik, göstermelik adımlar atmayı tercih etti.
2023-2024 Gazze Savaşı'nın, genel olarak Lübnan ve özel olarak Hizbullah üzerindeki etkilerinin, ülkenin neredeyse tamamen İsrail askeri kontrolü altına girmesinin ardından siyasi otorite, kaçınılmaz bir sonuç olarak, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını sağlayacak cesur ve pratik politikalar benimsemekten hâlâ uzak. Hizbullah'ın yenilgisiyle oluşan ve Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın seçilmesini ve Başbakan Nevvaf Selam hükümetinin kurulmasını sağlayan ivme bile hızla kayboldu. Bunun nedeni, Hizbullah'ın zorbalık ve inkâr politikalarına geri dönmesi, siyasi düzenin ise yarı önlemler, uzlaşmalar ve mevcut çerçeve içinde hareket etme mantığına geri dönmesidir.
Liderlikte cesareti ve yenilikçiliği cezalandırmak, başarısızlığı hoş görmek ve ertelemelere tahammül etmek, Lübnan'a özgü bir zihniyetin temelleridir. Bu bir zaman satın alma kültürüdür, yani ülke tarihinde nadiren, hatta hiç olgunlaşmamış koşullar olgunlaşana kadar zaman geçirmektir. Bu kültür, kelimenin tam anlamıyla tüm bir ülkeyi, her krizi patlayana kadar erteleyerek ve her felaketi siyasi söylemlerle güzelleştirerek, zaman tek başına sorunları çözeceği veya “Lübnan terk edilmeyeceği” için her şeyin “yoluna gireceği” yönünde kolektif bir yanılsama yaratarak yönetmek anlamına geliyor.
Öte yandan, Lübnan'da başarısızlığın hiçbir anlamı yok gibi görünüyor. Politikacı başarısız olur, sonra geri döner. Lider bir çöküşe neden olur, sonra yeniden seçilir. Felaketle sonuçlanan kararlar geçer ve kimse sorumlu tutulmaz. Üst düzey bir güvenlik yetkilisi bana Beyrut Limanı’ndaki patlama ile ilgili olarak, bunun arkasında herhangi bir suç kastı olmadığını, ayrıca sebebinin Hizbullah tarafından orada saklanan silahlara yönelik bir İsrail saldırısı olmadığını da vurguladı. Aksine, patlamanın nedeni ihmal, yolsuzluk, idari ve lojistik alanındaki kötüleşme ve talihsizliğin karmaşık bir etkileşimiydi! Ancak üzerinden beş yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen kimseden hesap sorulmadı.
Ruanda, ancak ucuz menfaatler yerine hesap verebilirlik ve kalkınma cesaretini seçtiğinde, soykırımdan çıkmış bir ülkeden, 1994'ten sonra Afrika'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birine dönüştü.1997'de Güney Kore Devlet Başkanı Kim Dae-jung, ülkesini neredeyse iflasa sürükleyen bir mali krizin sorumluluğunu üstlendi ve iki yıl içinde, bankaları kapatmak, işten çıkarmak ve ekonomiyi açmak gibi cesur ekonomik kararlarla ülkeyi eskisinden daha güçlü bir şekilde yeniden inşa etti. Benzer bir cesaretle ve sadece beş yıl içinde, 2003'teki Gül Devrimi'ne liderlik eden eski Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili, yolsuzluk ve çöküşten çıkan bir ülke için en hızlı ve en kapsamlı kurtarma operasyonlarından birini hayata geçirdi. Bunun için yolsuz kurumlar ortadan kaldırıldı, modern kurumlar inşa edildi ve kayda değer bir ekonomik büyüme sağlandı.
Lübnan da toparlanmaktan aciz değil; ama korkaklığı bilgelikle, eylemsizliği stratejiyle özdeşleştiren, eylem yerine söylemi yerleştiren bir kültür tarafından zincire vurulmuş durumda. Ülkenin yaklaşık 35 milyar dolar altın rezervine, yaklaşık 13 milyar dolar banka ödeme gücüne, devletin elinde bulunan ve gerçek değerini hesaplamaya henüz kimsenin tenezzül etmediği milyarlarca dolarlık gayrimenkul varlığına sahip olduğunu söylemek yeterli. Tüm bunlara rağmen, herkes Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) 3 milyar dolar bekleyen iflas etmiş bir devlet mantığıyla davranıyor!
Lübnan ekonomik olarak değil, siyasi olarak iflas etmiş durumda ve bunu kabul etmek gösterilmesi gereken tek cesarettir. Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin yerine getirilmesine, hükümeti özel ve genişletilmiş yetkilere sahip bir kurtarıcı hükümet gibi hareket etmeye zorlayacak bir tür uluslararası mütevelli heyetine acil ihtiyaç var. Bu heyetin misyonu şu şekilde özetlenebilir; yeniden inşayı bir silahsızlanma takvimine bağlamak, İsrail ve Suriye ile sınırları belirlemek ve her iki ülkeyle de güvenlik düzenlemeleri üzerinde anlaşmak, kapsamlı bir mali ve parasal reform programı başlatmak. Lübnan vatandaşlarına kendi kaderlerini belirlemeleri konusunda daha iyi şans tanıyan ve gurbetçilerin oy kullanmasına izin veren bir seçim yasasını kabul etmek.
Kabul edilemez olan, Lübnan'ın devlet içinde devlet olmaktan çıkıp, tamamen anayasal bir kurumsal yapının mevcut olduğu, eylemsizliği veya yarım yamalak önlemleri haklı çıkaran, Lübnan'ı yeni bir aşamaya taşıyabilecek makul derecede cesur siyasi liderlikten yoksun devlet içinde devlet olmayan bir yapıya dönüşmesidir.