Beşşar Esed'in hapishaneleri hakkında çok şey ortaya çıktı ve söylendi. İki yüz bine yakın tutuklu ve kayıp insan var ama gerçek şu ki, ülkeyi kontrol etmek için şiddeti bir politika olarak kullanmaya başlayan kendisi değildi, fikri, işlevi ve kurumları babasından miras almıştı.
Baba Hafız Esed, Doğu Almanya ile birlikte kendisine yardım eden ve ona sistematik baskı tekniğini aktaran Sovyetler Birliği ile stratejik bir ilişkiye dayandı.
Esed'in demirden rejiminin Irak'ın eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin'in rejimine benzemesi tesadüf değil. Her iki rejim de Baasçıydı ve bu iki adam, partilerine karşı darbe yaparak iktidara geldiler ve yoldaşlarını tasfiye ettiler. Saddam ve Hafız Kahire'de yaşıyorlardı ve Abdunnasır'dan etkilenmişlerdi. Her iki rejim de baskı ve zulümleriyle tanındı ve iki Baas rejiminin hapishanelerinde yüz binlerce kişi öldü.
Esed'in iktidara gelmesiyle ilgili birçok açıklama ve komplo teorisi var. Zira kısa sürede tümgeneral rütbesine yükseldi, ardından Hava Kuvvetleri komutanı ve savunma bakanı oldu. 1967’deki yenilgi yaşandığında, ordu onun komutası altındaydı. Mısırlı mevkidaşı Mareşal Abdulhakim Amer intihar ederken ve büyük ihtimalle yenilgiden sonra bir hücrede öldürülürken, Esed yenilginin sorumlusu olmasına rağmen, nasıl başbakan ve ardından cumhurbaşkanı oldu.
O döneme ilişkin pek çok gizli Batılı belgenin gizliliği kaldırıldı ama bunların içinde Hafız'ın İsrail'in ya da Batı'nın desteğiyle iktidara geldiği teorisini destekleyecek hiçbir şey bulamadık. Ancak rejimin kendisi daha yüksek düzeylerde sızmalara tanık oldu; bunların en ünlüsü, Hafız'ın başkan olduğu yıl Kamil Emin Sabit adı altında faaliyetlerine başlayan İsrail ajanı Eli Cohen'in hikayesidir ve dört yıl sonra yakalanmış ve idam edilmiştir.
Siyasi düzeyde Esed, Soğuk Savaş sırasında Amerikan nüfuzuna karşı Sovyet kampında rolünü oynadı. Filistin'in özgürleştirilmesi adına, eylemlerinin çoğu Amerikalılara yönelik olan ve muhalif Filistinli liderleri, Washington'a yakın Arapları hedef alan karmaşık bir terör örgütleri ağının inşasını kolaylaştırdı. Esed, Londra, Paris ve Brüksel'deki Filistin Kurtuluş Örgütü temsilcilerine düzenlenen suikastların arkasındaydı ve 1974'te Yaser Arafat'a suikast girişiminde bulundu.
Bana göre baba Esed’in İsraillilerle bağlantısı yoktu ama onların gücünü hesaba katıyordu ve İsrail'e düşman olduğunu en çok iddia eden rejim olmasına rağmen, sınırlarından İsrail'e tek kurşun atılmadı, peki neden? Bu, ya onlarla ABD Bakanı Henry Kissinger'ın tasarladığı “Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması”nın ötesine geçen bir anlaşmaydı ya da İsraillilerin bir saatte -ki bu, Golan sınırından başkente olan mesafedir- Şam'a girip rejimini devirebileceğinin farkındaydı.
Hayatının çoğunu yalnızca tek bir projeye hizmet ederek geçirdi; bu proje, Filistin davasını kullanmak dahil olmak üzere, her türlü yolla iktidarını korumaktı. Karşı suikastlar ve propaganda yoluyla Filistinlilerin kendi devletlerini kurma çabalarını engelledi. Ancak ölümünden önce Cenevre'de müzakere edilen bir barış projesinin önünü açtı ama Beşşar iktidara geldiğinde İsrailliler ona güvenmedikleri için geri adım attılar.
Hafız, dış ilişkilerinde kurnazlığıyla tanınıyordu ve bölgesel, uluslararası hesaplar konusunda daha bilinçliydi. Saddam, bilgisizliği ve gücünü rakiplerine karşı sergilemeyi sevmesiyle biliniyordu. 1979'da partili yoldaşlarına yönelik ünlü tasfiye operasyonunun videosunu partilere ve büyükelçiliklere göndermişti.
Beşşar Esed'e babasından sefil bir rejim miras kaldı. O da kalkınma başarıları veya idari reformlar olmadan neredeyse çeyrek yüzyıl boyunca başkan olarak görev yaptı. İç ve dış politikasında feci kararlar aldı. Tatmin edici bir cevap bulamadığım soru ise İran ile ittifakıyla ilgilidir.
İlişki neden ve ne zaman başladı? Lübnan'da Hizbullah lehine düzenlenen yaygın suikastlardaki rolü neydi? Buna devam edeceğiz.