Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Azınlıklar kelimesinin bazı belirsizliklerine dair

Son yıllarda Suriye ve Suriyelilerle ilgili konuşmalarda “azınlıklar” kelimesi öne çıkan bir yer tutuyor. Esed rejiminin yıkılması ve Heyet Tahrir el-Şam lideri Ahmed el-Şara liderliğindeki Askeri Operasyonlar Odası tarafından yönetilen yeni Suriye döneminin başlamasının ardından, Suriye meselesinin tedavi hattına girdiği aşamada bu kelimenin kullanımı arttı. Kelimenin artan öneminin en belirgin ifadesi gazetelerde, belgelerde, Suriyeli, Arap ve yabancı siyasetçilerin Suriye meselesiyle ilgili konuşmalarında artan dolaşımıdır.

Azınlık kelimesi temelde, çoğunluk içinde sınırlı bir sayıyı ve büyüklüğü ifade ediyor. Ancak Suriye ve onunla bağlantılı kullanımda özellikle Suriyeli grupları kastediyor. Zira bazen Suriyeli Arapların “çoğunluğuna” kıyasla Kürtler, Türkmenler ve Çerkezler gibi etnik kökenli gruplardan azınlıkları ifade etmek için kullanılıyor. Bazen de dini açıdan çoğunluğu oluşturan Müslümanlara kıyasla tüm mezhepleri ile Hristiyan azınlık gibi din-mezhep kökenli “azınlıklara” atıfta bulunmak için kullanılıyor. Yahut Müslümanlar arasında Sünni çoğunluğa kıyasla azınlık olan Aleviler, İsmaililer ve Dürziler için kullanılıyor.

İster Suriyeliler ister başkaları ve özellikle de Batılılar olsun, azınlık kelimesinin kullanımı çoğu zaman kendisini tekrarlayanların ve dillendirenlerin, korkuları ve ihtiyatlılıkları ile ilişkilendirilmektedir. Bunlar yeni Suriye rejimi altında azınlık haklarının ihlal edilmesine dair korkularına atıfta bulunarak, içeriği ve sınırları hiçbir yerde belirtilmeyen hakların korunmasının gerekliliğini vurguluyorlar. Hakların sınırlarının belirtilmemesi onları geniş bir yelpaze haline getiriyor. Bu hakların minimum sınırı bilindiği gibi dil, ibadet, kılık kıyafet, örf ve adetler de dahil olmak üzere kültürel ve sosyal haklar, maksimum sınırı ise ana oluşumdan ayrılma ve ayrı bir azınlık devleti kurma hakkıdır.

Yukarıda belirtilen tanımlamalarla “azınlık” kelimesinin kullanımı, Suriye ve Arap Maşrık (Levant) bölgesinde yeni bir yaklaşımdır. Zira geçtiğimiz yüzyılın ortalarında İsrail'in bir Yahudi devleti olarak belirmesi ile birlikte kullanımı sınırlı kalmaya devam etti. İçindeki çevrelerin Mart 1963 darbesinde “Baas” bayrağı altında iktidarı ele geçiren Askeri Komite'nin temelini oluşturduğu Baas otoritesinin mezhepçi doğası üzerinde yoğunlaştığı Suriye başta olmak üzere, Maşrık’ı vuran askeri darbelerle birlikte kullanımı arttı. Bu otoritenin çoğunluğu Alevi, Dürzi ve İsmaililerden oluşuyordu ve Esed rejimi ile İslamcı gruplar, özellikle de Savaşan Öncüler grubu, Suriye'deki Sünni çoğunluk ile Alevi azınlık arasındaki mezhepçi eğilimleri güçlendirdi. Son yetmiş yılda Suriye’deki rejimlerle bazı Kürt liderlikler de ortak bir şekilde Araplar ve Kürtler arasındaki ilişkilerde milliyetçi kökenli çatışmaları tırmandırdılar.

Azınlık kelimesinin kullanımını çevreleyen arka plan, Suriyelilerin azınlıklara karşı ihtiyatlılığını ve korkusunu şekillendirdi. Batılı yazarların, gazetecilerin ve politikacıların azınlık kelimesini, azınlık olarak tanımladıkları bazı Suriyelilerin hükümet politikaları veya DEAŞ, el-Nusra benzeri radikal İslamcı gruplar gibi, bazı radikal siyasi ve sosyal tarafların tutumları sonucunda hayatlarında karşılaştıkları zor koşulları belirtmek için kullanmaları ışığında bu eğilim daha da güçlendi. Bütün bunlar bölgede ve özellikle Suriye'de azınlık kelimesinin kullanımına ilişkin korkuları ve ihtiyatı pekiştirdi.

Ancak 1970'lerin ortalarında Lübnan, 2002'de Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra Irak gibi siyasi ve güvenlik sorunlarının ortaya çıktığı veya özellikle Beşşar Esed'in 2000 yılında iktidara gelmesinin ardından Suriye’de olduğu gibi rejimin şiddetli sarsıntılar yaşadığı ülkelerde de azınlık kelimesine yönelik korku ve ihtiyatlılık hali güçlendi. Bu ülkelerin tamamında varlıklarını güvence altına alma çağrıları ve haklarının korunması talepleri arasında azınlıklara ilişkin konuşmalar devam etti. Bu çağrılara hem Arap hem de Batılı ülkeler katıldı. Hatta Esed rejimi bir yandan 2024'teki düşüşünden önce yaklaşık 15 yıl boyunca Suriyelilere karşı kapsamlı savaşını sürdürürken, diğer yandan kendisini azınlıkları koruyan bir rejim olarak sundu ve ilan etti.

Garip ironi şu ki, Avrupa’daki Batılı ülkeler, ABD ve dünyanın çoğu ülkesi kendi ülkelerinde azınlıklar kelimesini Suriye örneğinde ele aldıkları ve ilgilendikleri gibi ele almıyor ve ilgilenmiyorlar. Hem de kendi ülkelerindeki azınlıklar, Arap kriz ülkeleri veya Arap Ortadoğu haritası dışındaki benzer ülkeler ile karşılaştırılamayacak kadar çeşitli olmasına rağmen. Bu durum, Batı'nın azınlıklar kelimesi ve bu kelimenin kullanımının temel işlevi konusundaki çifte standardının nedenleri hakkında hakiki ve ciddi soruları gündeme getiriyor. Batı bu kelimeyi bazen sanki kriz ve zayıflık içinde olan ülkelerin zayıf noktası gibi ve belki de sosyal yapı açısından gelişmiş Batı ülkelerine göre bu ülkelerin daha alt seviyede olduklarını belirtmek için kullanıyor.