Esed sonrası Suriye'de, özellikle mahkumların serbest bırakılmasından ve cezaevlerinin boşaltılmasından sonra, çocuklarının ve akrabalarının akıbetini hâlâ bilmeyen ailelerin yaşadığı insani acılar devam ediyor. Bazı ailelerin çocukları ile birlikte akıbeti bilinmiyor. Bu, çirkin Esed rejiminin muhaliflerine yönelik işkence, baskı ve ezme yöntemlerinde nasıl ustalaştığını doğruluyor.
Keyfi tutuklamalar ve savaş suçları, 2014 yılında rejimden ayrılıp kaçan askeri fotoğrafçı Sezar tarafından ortaya çıkarıldı ve ifşa edildi. Sezar, Rusya'ya kaçan Esed'in hapishanelerinde işkence gören ve öldürülen tutukluların parçalanmış bedenlerini belgelemişti. Esed bu feci trajedinin birincil sorumlusu olduğu için hukuk peşine düşmeden önce insanlar, insanlık ve toplum onun peşini bırakmayacaktır. Sezar’ın belgeleri Tedmur, Sednaya ve kendi cezaevleri olan istihbarat şubeleri dahil 100'den fazla bilindik cezaevi ile bilinmeyen sayıda tutuklama merkezleri olduğunu ortaya çıkardı. Hepsinde de mahkumlar hiçbir şekilde haklarında bir dava açılmadan ve yargılanmadan, infaz ediliyor, sürüklenerek veya kazığa oturtularak öldürülüyorlardı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre Esed'in güvenlik güçleri, insanları yasal izin almadan, hatta yargılamadan tutuklama yetkisine sahipti. Onlara istedikleri gibi kötü muamelede bulunabilirlerdi. Bu nedenle mahkumlara karşı fiziksel ve ahlaki her türlü şiddet, aşağılama ve baskı eylemlerinde bulundular. Tutuklular ayrıca cinsel saldırılara da maruz kaldılar, hatta onların önünde ailelerine, kızlarına ve eşlerine tecavüz edildi ve bunu izlemeye zorlandılar. Dahası mahkumların ifadesine göre çocuklar babalarını ölene kadar engebeli ve sert zeminde sürükleyip çekmeye zorlandılar.
Esed rejiminden ayrılan fotoğrafçı Sezar, bu rejimin pençesinden kurtulmadan önce Esed hapishanelerinde 7 binden fazla tutuklunun ölümünü belgeledi. Bu da sayının, kaçan fotoğrafçının belgelediğinden çok daha fazla olduğu anlamına geliyor. Yolsuz Esed rejiminin birkaç gün içinde devrilmesinden sonra ortaya çıkana kadar vahşetinin boyutlarını kimse hayal edemiyordu. Onun aylarca, yıllarca savaşarak dayanacağını düşünürken, gerçekte sadece “kartondan bir aslan”dan ibaret olduğu, her şeyini bırakarak hızla kaçtığı açığa çıktı. Öyle ki, iç çamaşırlarını ve yokluğunda sarayına girenlerin kurcalamaması gereken kendisine ve ailesine ait kişisel fotoğrafları bile ardında bıraktı. Dahası Esed ve ailesine ait uygunsuz fotoğraflar sosyal medyada yayınlandı. Tüm bunlar onun aceleyle kaçtığını doğruluyor, öyle ki gururlu ve saygın bir kişinin herkesin görmekten utanacağı kişisel atıklarından kurtulmak için bile yeterli zamanı yoktu.
Esed kaçtı. Rejimi, en ufak bir merhamet veya insani acıma göstermeden 5 binden fazla çocuğu ve 10 binden fazla kadını tutukladı. Dahası bu çocuklara ve kadınlara vahşet ve baskı uyguladı. Vücudu sigara izmariti yanıklarıyla kaplanan, gardiyanlarının Esed’in fotoğrafına secde etmesi emrini reddedip dahası üzerine işediği için cinsel organı kesilen, rejimin Şebbihası tarafından öldürülerek sonu trajik olan Hamza el-Hatip adlı çocuğun hikayesi belki de bunun en bilinen örneği.
Uluslararası kınamalara ve eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, Hatip'in işkenceye maruz kalması hakkında “sadece onun ölümünün boşa gitmemesini umduğumu söyleyebilirim” yorumunu yapmasına rağmen, Esed rejimi acımasız işkenceler yapmaya devam etti ve mahkumları en temel insan haklarından yoksun hapishanelerde istifledi. Mahkumlar, gardiyanların üzerine işedikleri yemeği yemeye zorlandılar. Dahası büyük bir acımasızlıkla mahkumların yiyecekleri, dışkılama için kullanılan kaplara konulup kendilerine verildi.
Kaçan Esed ve rejimi, 1982'de baba Esed döneminde yaşanan Hama katliamından bu yana bu tür suçlara alıştı. O dönemde Hama şehri uçaklarla vuruldu, muhaliflerin evleri sahiplerine mezar oldu, onlar, çocukları ve aileleri öldürüldü. Baba Esed rejimi, peşinde oldukları kişileri yakalayabilirdi ama bunun yerine, vahşice bastırmayı ve Hama şehrinde saklanan birkaç düzine muhaliften kurtulmak için 20 binden fazla sivili öldürmeyi tercih etti. Şehri bombalama emrini yerine getirmeyi reddeden vatansever pilot bile Esed ailesinin hapishanelerinde kırk yıldan fazla kaldı.
Kaçan Esed’in suçları, ABD Senatosu'nun Aralık 2019 ortasında bir yasa çıkarmasına neden oldu. Yasaya Esed rejiminden kaçan ve daha önce 2011-2014 yılları arasında belgelediği Suriye'deki “işkence” kurbanlarına ait bilgi ve fotoğrafları sızdıran fotoğrafçıya atfen Sezar adı verildi.
Sezar Yasası, Suriye hükümeti ve onun askeri ve istihbarat servisleriyle iş yapan kuruluşlara yaptırımlar getirdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Sezar'ın raporunun soruşturulması yönünde çağrıda bulundu. Ardından, bu suçların çirkinliğini kanıtlayan ve Holokost ile kıyaslayan fotoğraflar sunduğu, Esed'in suçlarını etkili bir şekilde ifade eden “Ölüler Konuşabilseydi” başlıklı ek bir rapor yayınladı.
Esed kaçtı, rejimi düştü ve ortadan kayboldu, ancak suçları geçiş döneminin adaletini bekliyor. Suriyeliler ile Esed rejiminin kurbanları yargı yoluyla onun, rejiminin, yönetiminin temel direklerinin ve bu savaşa katılanların peşini bırakmama hakkına sahip. Kurbanlar için geçiş döneminde adalet sağlanmadan ve zararları tazmin edilmeden, Suriye asla sona ermeyecek kalıcı bir intikam hali içinde yaşayacaktır.