Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Amerikan sisi ve İran yılı

Tanıdığım bir diplomat, Washington'u ve karar alma süreçlerindeki etki alanlarını iyi biliyor. Özellikle yeni başkanlık dönemlerinin başlangıcında Washington’a gider, üstlerine sunacağı raporları hazırlamasına yardımcı olacak birtakım cevaplar ve beklentilerle döner. Bu sefer de gitti ve işinin zor olduğunu gördü. Amerikan başkentinin yoğun bir sis altında kalmış ve dünyanın gözlerinin “güçlü adamın” Beyaz Saray'a dönüşüne çevrilmiş olduğunu gördü. Sisin bütün Amerikan topraklarına yayıldığını gördü ve soruların, yarı cevaplar ile ölçülemeyecek kadar çok olduğunu hissetti.

Amerikan evinde ülkenin bir dönüm noktasında olduğu hissiyatı var. Donald Trump’ın, evdeki bazı mobilyaları değiştirmekle yetinmeyip, siyasette, ekonomide ve yönetimde evin çehresini değiştirmeyi hayal ettiği düşüncesi hâkim. Elon Musk'ın yeni yönetime katılması, işten çıkarmalar, istifalar ve hükümet mekanizmasına acı bir şekilde darbe indirilmesi gibi konuşmaları artırdı.

Diplomat, yeni Amerikan pusulasının hem düşmanları hem de müttefikleri şaşırtabilecek kadar titrek olduğunu söyledi. Şu anda Trump yönetimiyle yürümenin, görüşün neredeyse tamamen sıfır olduğu bir sisin içinde, engebeli bir yolda yürümeye benzediğine dikkat çekti. Trump'ın, yalnızca Nobel Barış Ödülü'nü kazanma saplantısından değil, aynı zamanda ve ondan önce, tarihte kendisine selefleriyle rekabet edebileceği ayrıcalıklı bir yer edinmek için Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmeye kararlı olduğu izlenimiyle geri döndü. Bu bağlamda, Vladimir Putin ile arasında var olan, Rusya'nın Ukrayna topraklarını işgalinin kopmasına yol açmadığı eski dostluk bağına güveniyor gibi görünüyor.

Ziyaretçi ayrıca Washington atmosferinde, İran dosyasının kararlı bir şekilde çözülmesi ve Tahran'ın bomba üretmesinin, bölgeyi istikrarsızlaştırmak için “paralel ordular” seferber etmesinin engellenmesi konusunda bir ısrar olduğuna da temas etti. Trump'ın Ortadoğu'da barışı sağlamak istediği sonucuna varmak için fazla çaba sarf etmesine gerek yoktu fakat, Binyamin Netanyahu'nun Trump yönetimiyle yakın ve etkili bir ittifak kurmadaki başarısının üzerinde durdu.

Donald Trump'ın göreve geldiği ilk günden itibaren ABD'de direksiyonun başına geçtiği aşikâr. Ardından dünyayı, “küresel köy”de sisli bir atmosfer yaratan bir dizi açıklama ve tweet ile sarstı. Dünyayı ticaret savaşının habercileri, Ukrayna dosyasına Rusya savaşının dayattığı gerçeklerin tanınması temelinde yaklaşmanın ortaya çıkardığı bir sis kapladı. Bir de Gazze halkını başka bir yere taşıyarak orayı “şahane bir Riviera”ya dönüştürme yönündeki çirkin teklifle Ortadoğu'yu kaplayan sis var. İran nükleer dosyasında ise bu sis yok; Trump yönetiminin geri adım atmaya niyeti yok gibi görünüyor.

J. D. Vance, Münih Güvenlik Konferansı'nda aşırı sağa yönelik muamelelerini eleştirdiği Avrupa ülkelerini “özgürlüklerin bastırılması” olarak saydığı şey nedeniyle azarladığında Avrupa kıtasını yoğun bir sis kapladı. Kısa sürede Avrupa'nın, Ukrayna dosyasının geleceğinin kendisinin yokluğunda ve dosyanın sahibi Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy tam bir ortak olarak görülmeden çözülmesi ihtimalinden korktuğu ortaya çıktı. Vance'in sözleri, Trump'ın ABD'nin Avrupa'yı korumak için sonsuza dek bedel ödemeyeceği yönündeki sözlerine eklendi.

Aslında Trump'ın Avrupa'yı koruma bedelini ödememe konusundaki tutumu yeni değil. Siyasette henüz çok önemli bir isim olmadığı 1987 yılında, aleni olarak böyle bir açıklamada bulunmuştu. O yıl bir gayrimenkul geliştiricisi olarak Moskova'yı ziyaret etmiş, fırsatlardan etkilenerek geri dönmüş ve kendi savunmasını karşılayabilecek bir Avrupa'yı korumanın bedeli hakkındaki açıklamasını yapmıştı.

Avrupa, Trump'ın hızla açtığı Ukrayna dosyasının kaderiyle meşgulse, Ortadoğu halkları barış konusunun yanı sıra, bu yılı tam bir İran yılı haline getirme yönelimiyle meşgul olacak. Trump, Tahran'ın nükleer bombaya sahip olmasına izin vermeyeceğini kesin bir dille taahhüt etti. Dışişleri Bakanı Marco Rubio, dün İsrail'de bu sözü yineledi ve aynı söz Binyamin Netanyahu'dan da geldi. İran ile yapılacak yeni bir anlaşmanın, İran'ın füze envanterini ve istikrarsızlaştırıcı rolünü göz ardı etmeyeceği yönünde bir izlenim hâkim. Soru şu: İran Dini Lideri, özellikle Suriye ve Lübnan'daki kayıplarının ardından ülkesinin rolünü azaltacak bu büyüklükte tavizleri kabul edebilir mi?

Yoğun Amerikan sisinin ortasında, Filistin, İran ve Ukrayna dosyalarında yaklaşan sonuçlar birbiri ile yarışıyor. Suriye, Lübnan ve Irak'ın da bu dosyalardaki Amerikan sisi ve seçeneklerinden kaygı duyan ülkeler olduğu söylenebilir. Bu bağlamda Trump yönetimiyle derin ve detaylı bir diyalog yürütülmesi gerekiyor. Zira sadece protesto etmek bir politika değildir, keza istikrarı ve hakları da korumaz. Özellikle barış dosyasında, bu kronik çatışmanın ateşini söndürmenin yegâne yolu olan iki devletli çözüme doğru ilerlemeyi esas alan bir Arap vizyonunun formüle edilmesi gerekiyor.

Bu tür bir rolü oynayabilecek Arap ve İslam ülkelerinin başında, siyasi ve ekonomik ağırlığıyla Suudi Arabistan'ın geldiği açık ve net. Zirve öncesinde ABD-Rusya görüşmelerine ev sahipliği yapması, Washington ve Moskova'nın Riyad’ın Arap, İslam ve uluslararası varlığının önemini takdir ettiğinin bir göstergesi. Bu doğrultuda Trump'ın Gazze planına alternatif bir plan hazırlama yönündeki istişareler de sürüyor. Dahası Suudi Arabistan, Avrupa Birliği'nin yanı sıra Çin ve Hindistan gibi nüfuz sahibi ülkelerle kurduğu uluslararası ilişkilerde sahip olduğu sağlam temelden faydalanabilecektir.

İran yılına hazırlanmalıyız. ABD-İran anlaşmasının sağlanması bölgede büyük bir olay ve dönüm noktası olacaktır. İsrail'in ABD desteğiyle İran'ın nükleer tesislerini imha etmesi de büyük bir olay ve sonuçlarından kaçınmak için hazırlıklı olunması gereken bir tehlikedir. Ülkeler kartlarını iyi hazırlayıp güçlü yanlarından faydalandıkları, Trump yönetimi ile karşılıklı çıkarlar, istikrarın faydaları, yatırım getirisi ve refah temelinde müzakereler yürüttükleri takdirde yoğun sis, güvenli bir sürüşe engel olmayacaktır.