Gazze'deki Filistin halkı devam eden acımasız İsrail saldırganlığına, diktatörlüğe, baskıya ve acımasız, mantıksız yönetime karşı ayağa kalkıyor. O, haklarını savunmak için uzun yıllar mücadele veren bir halk olarak biliniyor. İşgal, on yıllardır bu azmini kıramadı ve isteseler de istemeseler de bu haklarını talep etmeye devam edecek. Ancak son 15 yıl boyunca, daha önce hiç bilmediği türden bir Filistin yönetimiyle karşılaştı. Bundan önce 2007 ortalarında kendisine karşı askeri darbe yapılana kadar ulusal mücadelede birleşmiş bir Filistin yönetimi vardı.
Gazze'deki Filistin halkı 15 yıldır, Filistin davasıyla hiçbir bağlantısı olmayan, onu sadece siyasi kontrol sağlayan bir dini slogan olarak kullanan siyasi doktrinlere bağlı silahlı İhvancı (Müslüman Kardeşler) fraksiyonun yönetimi altında. İhvan-ı Müslimin’in öğretisine göre de “vatan” sadece bir “idol” veya “put”tur ya da Seyyid Kutub'un dediği gibi “vatan bir avuç çürümüş topraktır.”
Hamas liderleri bu anlamı pratiğe dökmekten geri kalmadılar ve “Filistin”in Hamas için hiçbir şey ifade etmediğine, onun projesinin bir ümmet projesi olduğuna, akidenin vatandan daha büyük olduğuna dair açıklamalar yaptılar. Bunu yaparken de Seyyid Kutub'un ve ondan önce de İhvan-ı Müslimin’in kurucusu olan Hasan el-Benna’nın teorilerinin izinden gittiler. Benna “insanlar vatanseverlik propagandası ile kandırıldılar” ve “vatanseverlik bir ayartmadır” der. Yine daha açık bir ifade ile “biz anavatanın sınırlarını iman ve inançla çizeriz” demiştir. Ondan sonra grubun ikinci mürşidi olan Hasan el-Hudeybi de aynı anlamın altını çizerek “biz İhvan-ı Müslimin olarak coğrafi sınır tanımıyoruz” dedi. Grubun yedinci mürşidi Mehdi Akif ise “Mısır’a lanet olsun” sözü ile en açık sözlü olanıydı. Dolayısıyla Hamas, Filistin'i bir dava ve halk olarak tanımadığında kendisiyle çelişmiyor. Aksine, düşünce, söylem ve örgütlenme olarak İhvan-ı Müslimin’in yolundan gidiyor.
Gözlemciler ve takipçiler tarafından bilinen ve Gazze'deki Filistin halkı için daha da belirgin olan bir gerçek var ki o da Gazze’nin 15 yıldır demir yumrukla yönetildiğidir. Bu satırların yazarı ve başkaları, Filistin halkına bir seçenek sunulsaydı, Hamas’ı iktidardan uzaklaştırmayı ve tüm bir halkın kaderini kontrol etmesini engellemeyi seçeceklerini defalarca yazdılar.
Gazze'deki Filistin halkı sadece diktatörlükten muzdarip değildi, aynı zamanda Hamas’ın Arap devletlerine ve halklarına düşman bir bölgesel eksene bağlı olmayı, siyasi ve askeri kararlarını kontrol etmesine izin vermeyi seçmesi sebebiyle daha fazla acı çeker oldu. Böylece bu bölgesel eksenin çıkarlarına hizmet etmek için ister insan ister taş ve bitki olsun her şeyi yakıp yıkmaktan kaçınmayan savaşlarla her birkaç yılda bir Gazze Şeridi'ni yakmaya başladı. İsrail de Hamas’ı tamamen ortadan kaldırmıyor, aksine maceralarına devam etmesi için yönetimde tutuyordu.
Siyaset ve “siyasal İslam hareketleri” konusunda derin bilgiye sahip siyasi analistler, Gazze’deki Filistin halkının savaş istemediğini ve FKÖ, Filistin Ulusal Otoritesi ve Arap ülkelerinin desteğiyle barış istediğini yıllardır tekrarlıyor. Bunu yalnızca İsrail sağı ve Hamas Hareketi reddediyordu, çünkü her iki tarafın da çıkarları ya beyhude savaşları tekrarlayarak ya da İsrail’i Gazzelileri yerinden etmeye zorlayarak Filistin davasının tasfiyesinde birleşiyordu. İdeolojik olarak ister milliyetçi ister İslamcı olsun Arap aşırılıkçılar, dünyanın dört bir yanındaki uydu kanallarında boy göstererek Gazze Şeridi'nin ve halkının yakılmasına destek verdiler. Ne bir yararı olan ne de bir işe yarayan boş sloganlar ve süslü ifadelerle İsrail’in onları vurmasına izin verdiler. Bu aşırılıkçılar Hamas'ın demir yumruğunun Gazze halkına görüşlerini ifade etme imkânı vermeyeceğinden emin olduklarından, Gazze halkının kendini ifade edeceği bir günün asla gelmeyeceğine inanıyorlardı. Ancak son savaştan sonra işler değişti.
Geçmişte, çeşitli aralıklarla, Gazzelilerin bedelini ödedikleri bütün ideolojik politikaları ve saçma savaşları reddettiklerini dile getirdikleri videolar yayınlanmıştı. Sonuç her zaman Hamas’ın askeri unsurları ile güvenlik güçlerinin bu çaresiz vatandaşların peşine düşmesi, diğer Filistinlilere örnek olmamaları için tasfiye edilmeleri veya işkenceye maruz kalmaları oldu.
Bu videolar, ses kayıtları ve sosyal medya paylaşımları Gazze'den geliyor ve yaşadığı şiddetli diktatörlükten kurtulmak için her taraftan yardım çağrısında bulunuyordu. Ancak Hamas ve bölgesel eksenin çıkarları uğruna Filistin halkını görmezden gelmeyi tercih eden kanallar, yazarlar ve analistler tarafından göz ardı edildi.
Bugün, gerçek ortaya çıktı; sonuçlarını yanlış hesapladığı savaş sebebiyle Hamas’ın etkisi zayıflayınca, militanlarını tünellerde korumaya ve onlarla birlikte rehineleri yer altında saklamaya odaklanmaya başlayınca, halk üzerindeki kontrolü zayıfladı ve o da fırsatı kaçırmayıp, kitlesel gösteriler düzenlemeye başladı. Katılımcılar yüzlerini gizlemeyip isimlerini açıkça söyleyerek, tek bir ses ile “Hamas dışarı, dışarı” diye bağırdılar. Gazze halkı bu beyhude savaşları, diktatörlüğü açıkça ve acı bir şekilde reddetti, yaşam ve barış konusundaki kesin arzusunu dile getirdi. İşte tüm medya kuruluşlarının odaklanması gereken nokta budur ve Gazze halkının sesini herkese ulaşacak şekilde en geniş kitlelere ulaştırmalıdır.
İsrail ve Filistin halkları savaşa karşı protesto gösterileri düzenliyorlar, ancak Netanyahu hükümeti ile Hamas halkların barış tercihini reddediyor ve savaşa devam etmekte ısrar ediyorlar.