Hizbullah'ın ve bölgedeki müttefikleri ile destekçilerinin yaşadığı ve yakın gelecekte telafisi zor olacak askeri kayıplar ve siyasi yenilgiler göz önüne alındığında, bu aşamada Hizbullah’ın gerçekte ne istediğini anlamak aciliyet kazandı. Son ateşkes anlaşmasının sarsıldığı ve İsrail'in ihlallerinin arttığı ortaya çıktıktan sonra Hizbullah ne istiyor? İsrail’in son ihlalleri, suikastların ve Beyrut’un güney banliyösüne yönelik hava saldırılarının geri dönmesi oldu. Tüm Lübnan topraklarında Hizbullah’ın silahsızlandırılması yönündeki açık, belirgin ve uzlaşı içindeki Amerikan ve İsrail baskısı da buna ekleniyor. Hizbullah’ın politika ve kararlarının İran politikasından ve bölgedeki hedeflerinden ayrı düşünülemeyeceği gözlerden kaçmıyor.
Hizbullah, kurulduğu günden bu yana askeri disiplini ve sahada kararlarını kontrol etme gücüyle tanınıyor. Ancak, son dönemde İsrail'in kuzeyine atılan roketlerin sorumluluğunu üstlenmeyi reddederken sıkıntılı bir durumda görünüyordu. Bu durum, Hizbullah’ın karar alma mekanizmasına ilişkin temel soruları gündeme getiriyor. Bu reddetme, gerilimi sınırlamak için yapılan siyasi bir manevra mı, yoksa içindeki gerçek bölünmelerin bir göstergesi mi? Hizbullah, bugün daha önce görülmemiş bir iç meydan okumayla karşı karşıya olabilir. İçindeki akımların pozisyonları, çatışmacı bir yaklaşımı sürdürmek isteyenler ile mevcut koşulların Hizbullah’ın stratejisini yeniden gözden geçirmeyi gerektirdiğini fark edenler arasında farklılık gösteriyor. Bu durumda Hizbullah’ın yapısında, Lübnan ve bölgedeki rolünü yeniden şekillendirebilecek, köklü bir değişime mi tanık oluyoruz?
Yaşananlar, son zamanlarda daha da netlik kazanan içsel hipotezler de dahil olmak üzere bir dizi hipotezle açıklanabilir. Hizbullah şu anda, bölgedeki gelişmeleri ve önümüzdeki dönemde Hizbullah'ın üstlenmesi gereken rolü farklı bir şekilde değerlendiren iki ana akım arasında bir gerginlik yaşıyor. Bir yandan, hâlâ savaşçı kimliğe sarılan geleneksel askeri ve güvenlik kanadı, öncelikli misyonunun İsrail ile savaşmak ve bölgedeki siyasal değişimlere rağmen Hizbullah’ın askeri gücünü artırmak olduğuna inanıyor. Diğer tarafta Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinin, İran etkisinin zayıflamasının ve ABD’nin Husilere yönelik saldırılarının ardından yaşanan jeopolitik dönüşümlerin farkında olan ve bu dönüşümlere uyum sağlamaya teşvik eden akım var.
Öte yandan hem muhafazakârlar hem de ılımlılar, bölgesel ortamın artık yıllar önceki gibi olmadığının farkındalar. Tahran'a yönelik ekonomik baskılar ve Tahran'ın bölgesel rolünün gerilemesi nedeniyle, İran'ın mutlak desteğine güvenemeyeceklerini biliyorlar. Hizbullah ayrıca, İsrail ile yaşanan son yıkıcı savaşın sonuçları, yeniden inşa ve yardım sürecinin sekteye uğraması nedeniyle çevresi içinde benzeri görülmemiş ve artık herkese aşikâr iç meydan okumalarla da karşı karşıya bulunuyor.
Hizbullah içerisinde olup bitenlere ilişkin bilgilerin geçerliliği veya doğruluğu bir yana, belki de çoğunluk, özellikle de ılımlılar, Suriye’deki ana üssünü kaybetmesi başta olmak üzere İran'ın karşı karşıya olduğu eşi benzeri görülmemiş meydan okumaların, Yemen’deki son müttefikin kendisini susturacak ve ortadan kaldırmasa bile rolünü sınırlayacak acı verici darbelere maruz kaldığının farkında. Tüm bunlara ilave olarak, İran'ın kendisi de en azından Tahran'dan beklenenlerin genel hatları konusunda, büyük ölçüde İsrail ile aynı çizgide olan, katı tutumlu ABD yönetimi karşısında acı verici seçeneklerle karşı karşıya. Seçenekler artık, başarılı olursa nükleer projeyi kısıtlayacak müzakerelerle sınırlı. Başarısızlıkla sonuçlanması halinde ise İran’ın ABD veya ABD-İsrail ortak askeri operasyonlarına maruz kalması muhtemel ve bu da rejimi sarsabilir.
Bu gerçekleri -olasılıkları- Hizbullah’ın geri kalan liderlerinin, inat ve kibirlenmeye rağmen bildiklerine şüphe yok. Seçeneklerinin İran'ın Amerikalılarla yapacağı müzakereler sonrasında karşılaşabileceği sonuçlar yahut müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması halinde askeri müdahale sonrası aşamanın sonuçları başta olmak üzere Tahran’ın seçenekleri ile örtüştüğünün gayet farkındalar.
İçeriye Lübnan'a gelince, baskı altında kabul ettiği, Güney Lübnan'dan veya dışındaki herhangi bir bölgeden saldırı eylemlerine izin vermeyecek ateşkes anlaşmasının kuşatması altında. Hizbullah’ın ağır ve hafif silahlarını ağır bir yük ve iç siyasal çekişme kaynağı haline getiren bu durum, Hizbullah’ın çıkarına olmayacaktır. Zira silahsızlandırılmasının gerekliliği konusundaki Amerikan, uluslararası ve bölgesel ton açık ve net.
Hizbullah, hesaplı bir tırmandırmayla ilgilenebilecek dış müttefikleri tatmin etmekle İsrail'in tehdit ettiği yeni bir savaştan, silahların gölgesinde yardımları ve yeniden inşayı engellemeye yönelik Amerikan tehdidinden kaçınmak isteyen ve ekonomik krizle boğuşan dahili Lübnanlı kesimlerin baskıları arasında zor bir durumda bulunuyor.
Lübnanlılar, Hizbullah’ın ne isteyip ne istemediğini ve bu olasılıklarla ve gerçeklerle nasıl yüzleşeceğini sorma hakkına sahip. O (Hizbullah), alışılagelmiş oyalama ve bekleme politikasının artık geçerli olmadığını, bunun onun geleceği için devlet dışı silahlı, örgütlü bir direniş gibi yeni ve çok engebeli yollar arasında seçim yapması gerektiği anlamına geldiğini biliyor.
Hizbullah uyum sağlayıp, değişip militarizmden vazgeçebilecek mi, yoksa içindeki ayrışmalar derinleşecek ve bu da onu daha tehlikeli hale getirip, Lübnan'da durumu ve etkilerini kontrol etme gücünü mü zayıflatacak?