Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ramallah'ta Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Merkez Konseyi önünde yaptığı uzun konuşmada, Gazze Şeridi'nde devam eden katliamın sorumlusu olarak Hamas'ı gösterdi. “Halkımız, Hamas’ın esirleri teslim etmeyi reddetmesi nedeniyle her gün yüzlerce kurban veriyor” diyen Abbas, daha sonra tedirgin bir şekilde “İsrailli esirleri teslim edin, bahanelerini ortadan kaldırın ve işimizi bitirelim” dedi.
Konuşmanın tamamını takip ettim, haberlerden ve sosyal medyadan alıntılarla yetinmedim. Filistin davasının emektarlarından Abbas'ın sadece Hamas konusunda değil, değindiği tüm konularda öfkeli ve açık sözlü olduğunu fark ettim.
Ancak siyasette ve siyaset dışında hiciv edebiyatına dönecek olursak, bu sadece bir ulusla sınırlı olmayan eski ve zengin bir mirastır. Siyasi savaşlarda bu silah ya bilinçli olarak hazırlanır ve planlanır ya da her insanda olduğu gibi bir öfke nöbetiyle aniden ortaya çıkar.
Hiciv edebiyatında okuduğum en zekice, en çirkin ve en komik şeylerden biri, İngiliz siyasetinin dehası Winston Churchill hakkında anlatılan hikayedir. İngiliz Avam Kamarası'nda İşçi Partili bir kadın ona hakaret etmiş ve sarhoş olmakla suçlamış. Churchill ise şöyle cevap vermiş: “Sen çirkinsin ve hayatının sonuna kadar da öyle kalacaksın. Bana gelince, ben sarhoşluğumdan ayılacağım. Sen ne kadar uğraşırsan uğraş çirkin kalacaksın.”
Arap edebiyatımız hiciv sahasında da kendini göstermiştir. Buna Bedîüzzaman el-Hemedânî’nin ünlü el-Makâmetü’d-Dinariyye'si de dahildir. Şair, bu eserinde rakibiyle kimin daha çirkin ve daha belagatli hakaretlerde bulunacağını görmek için yarışır. Ta ki harikulade dinarı kazanana kadar!
El-Hemedânî rakibine şöyle dedi: “Ey soğuk yaşlı kadın, ey temmuz sıkıntısı, ey testinin pisliği, ey haram dirhem, ey uğursuzluk gezegeni, ey ağrıyan göz, ey ayrılık sabahı, ey sevgililerin ayrılığı, ey Hüseyin'in öldürülmesi, ey borç yükü...”
Hasmı ise şöyle cevap verdi: “Ey maymun kenesi, ey Yahudi pisliği, ey aslan kokusu, ey varlıktaki hiçlik, ey yağ dumanı, ey gözyaşından daha utanç verici, ey ‘keşke’ kelimesi, ey şöyle böyle...”
İsa ibn Hişam dedi ki: “Vallahi, iki adamdan hangisini tercih edeceğimi bilemedim. İkisinin de konuşması güzel, duruşu güzel ve kavgası şiddetliydi. Böylece onları bıraktım, dinar aralarında paylaşıldı ve zamanın onlara ne yaptığını bilmeden oradan ayrıldım.”
Bu nedenle, hakaretler bazen mesajı kısa ve öz bir şekilde özetleyen güçlü bir belagat biçimi olabilir. Görünüşe göre Abbas, faydasız şeyler hakkında bitmek bilmeyen dedikodulardan bıkmış, bu yüzden daha belagatli ve acı verici bir dile başvurarak tartışma kısmını insanlara bırakmış.