Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

El Fetih, Hamas ve affedici halk!

Hamas'ın bugünkü popülaritesi, El Fetih'in 1960'lı ve 1970'li yıllardaki popülaritesiyle karşılaştırılabilir mi? 1960'ların ortalarında yetişkin olan herkes onlarca fark sayabilir. Her iki durumda da büyük ilgi vardı, ancak halk henüz büyük yenilgilere maruz kalmamıştı. Sonra 1967 yenilgisi geldiğinde, tüm gençler şöyle dedi: “Ordular işe yaramıyor, çözüm silahlı örgütler!” 1968'de İsrail taburları Ürdün Nehri'ni geçerek bir El Fetih eğitim kampını ortadan kaldırdı. Filistinliler, bir saldırı hazırlığı içinde olduklarını öğrenince, güçlerini toplayarak Ürdün topçularının desteğiyle Kerame Muharebesi'nde işgali püskürttüler ve İsraillilere kayıplar verdirdiler. 1969'da Lübnan Ordu Komutanı, Cemal Abdunnasır'ın himayesinde Kahire'de Filistinlilerin Güney Lübnan'dan savaşmasına izin vermeyi kabul etti. Böylece bölgenin adı ‘El Fetih Toprakları’ oldu! Ürdün ve Lübnan çok acı çekti ama Filistinli savaşçıların ünü ve kahramanlığı arşa çıktı. Tıpkı 1967'deki gerilemenin onların argümanı haline gelmesi gibi, 1973 savaşının başarıları da onların argümanı haline geldi. Çünkü Mısırlılar ve Suriyeliler Filistin'i özgürleştirmeye değil, 1967'de İsrail tarafından işgal edilen topraklarını geri almaya çalışıyorlardı!

Filistinliler, 1982 savaşına kadar Arap kamuoyu ve küresel sol nezdindeki popülaritelerinin bir kısmını kaybetti. Sadece El Fetih topraklarını değil, Ürdün'den sonra tüm Lübnan arenasını kaybettiler. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Filistin davasından tek başına sorumlu olduğu ve Arap devletlerinin de onu desteklediği 1974 zirvesinden bu yana zihinlerde ve uluslararası ilişkilerde yer etmişti. Yaser Arafat Birleşmiş Milletler'e (BM) bu havayla gitti. Beyrut'tan ayrıldıklarında, ‘şehre’ ulaşan İsrail üstünlüğü karşısında yenilmişlerdi ve auralarını çoktan kaybetmişlerdi. Ancak Filistin'in iç sahasına nüfuz etmişler ve 1987 Taş İntifadası'nda (Birinci İntifada) gücünü kanıtlayan gizli örgütler kurmuşlardı. Arafat, imkânların farkına vararak 1993'te Yitzhak Rabin ile Oslo Anlaşması'nı imzaladı. Anlaşma gereği Tunus'tan sonra kadrolarıyla birlikte Ramallah'a gitti ve Arafat ile Ebu Mazen günlerinde askıda kalmış olan Filistin Yönetimi kuruldu!

El Fetih-Hamas arasındaki kritik sorunun ve meselenin kaderinin belirlenmesinden sonra bu uzamanın sebebi nedir? Zira Hamas'ın ‘cihatçılığı’ Yaser Arafat'ın Ramallah'a girmesiyle başladı. Hafız Esed, FKÖ'nün yetkilerini hiçbir zaman kabul etmedi ve Oslo Anlaşması’na şiddetle karşı çıktı. Ya Arafat daha fazlasını alabilirdi ya da Golan Filistin için kaybedilmişti, bu yüzden Golan işgal altında kalırken Filistinlilerle uzlaşılmamalıydı! Bu yüzden Esed ve ardından İranlılar Hamas'ı ‘direnişe’ itti!

Örgütsel güç açısından El Fetih ile Hamas arasında kıyas yapılamaz. Her iki taraf için de insan gruplarının çıkarları ve menfaatleri, zor zamanlarda bile birlikteliğin garantisidir. Elbette ideolojilerin yanı sıra liderlerin karizması, şehitlerin efsanevi kahramanlıkları da var. Önemli olan başlangıçtaki dış destek ve ayaklanmadan sonraki iç tepkilerdir.

El Fetih iki yenilgiden sonra dersini alırken, Hamas'ın hareketleri bir dizi vur-kaç, İsrail ile ateşkes ve ardından tekrar isyan olarak kaldı. İsrail 2005'te Gazze Şeridi'nden çekildi, böylece Hamas Gazze Şeridi'ni İsrail'den değil El Fetih'ten aldı. Oslo'nun başarısızlığı ve İsrail sağının yükselişi nedeniyle kendi popülaritesi artarken Mahmud Abbas'ın popülaritesi azalınca Hamas, Batı Şeria'da Mahmud Abbas'a karşı Gazze ayaklanmasına benzer bir ayaklanma olacağına inandı. Diğer yandan Hamas'tan çok Abbas'tan nefret eden İsrail, her iki tarafı da saf dışı bırakma yolunda ilerliyor. Ancak Araplar ve uluslararası güçler Mahmud Abbas'tan yana ve sonunda kimin kazanacağını bilmiyoruz!

Hamas, bir buçuk yıldan fazla süren İsrail katliamları ve binlerce Hamas lideri ve kadrosunun öldürülmesinden sonra bile Gazze Şeridi'ni demir yumrukla elinde tutuyor. Hamas'ın Yaser Arafat'tan daha güçlü olduğuna dair bir kanıt var mı? Elbette yok. Dört savaşta yenildi ve Gazze Şeridi ile Batı Şeria'da popülaritesinin kalıntıları var. Ürdün, Lübnan, Suriye ve hatta tüm Arap dünyasındaki dindar gençler arasında popülaritesi yüksek! Hamas, bu coşkulu kitlelere ne sunuyor? Şehitlik arzusu, İsrail'in iğrenç vahşeti ve Filistin davası için korku. Peki, Hamas zafer umudu ya da Filistin davasına adil bir çözüm sunuyor mu? Elbette hayır. Aslında dindar gençlik kitlelerini bazen zorla bazen de baskı yoluyla ağına düşüren Hamas'tır. Muhalifleri şöyle diyor: Silahı ortadan kaldırabilirsiniz ama fikri ortadan kaldıramazsınız! Fikir, yolu sağlam ve sağlıklı olduğu sürece varlığını sürdürür. Peki, bu fikir sağlam mı? Kandan başka bir sonucu yok mu? Bu bir kan nehri…!