ABD Başkanı Donald Trump'ın ABD içindeki ve dışındaki muhaliflerine ve rakiplerine yönelik pozisyonlarını açıklamak mümkünse de Kuzey Amerika'dan Avrupa, Afrika ve Asya'ya kadar kıtaları aştığı için müttefiklerine yönelik tavırları artık tuhaf görülüyor ve pek çok soru işareti yaratıyor.
Gerçek şu ki, Trump'ın Amerikan gemilerinin Süveyş Kanalı'ndan ücretsiz geçişine izin verilmesinin gerekliliği konusunda söylediklerinin önemi, onun düşüncelerinin ciddiye alınması gereken açık bir yönünü yansıtmasında yatıyor. Bu “öylesine” söylenmiş bir söz” veya “dil sürçmesi” değil, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bir yana bunu gerçekten kastediyor.
Trump’ın, kendisine para ödemeyen veya anlaşmalarını paylaşmayan hiçbir müttefiki tanımadığı biliniyor. “Sinematik” bir şekilde sonlandıracağını ve barışı sağlayacağını duyurduğu Rusya-Ukrayna savaşı, ABD'nin Ukrayna'ya yaptığı yardımın bir kısmını geri almak için Kiev ile maden anlaşması imzalamasıyla sonuçlandı. Trump, ayrıntılara ve iki ülke arasındaki ilişkilerin karmaşıklığı konusuna girmeden, gösterişli ve parlak savaşı bitirme sloganına güvendiği için iki ülke arasındaki barış görüşmeleri tökezlemeye devam ediyor.
Avrupa'ya gelince, Trump Avrupa, Kanada ve Meksika mallarına gümrük tarifesi uygulayarak müttefikliğin ve Batı değerlerinin anlamını yeniden tanımladı. Bu ülkeler ABD’nin müttefiki olması gereken ülkeler, fakat tıpkı rakip Çin ve hasım ülkelere yaptığı gibi onlara da vergiler uyguladı.
ABD, Avrupa'dan ihraç edilen ürünlerin çoğuna yüzde 20, otomobillere ise ayrı olarak yüzde 25 oranında gümrük vergisi getirdi. Avrupa Birliği bu önlemlere, ABD’den ithalata yüzde 10 ile yüzde 25 arasında değişen oranlarda gümrük tarifesi uygulayarak yanıt verdi. Trump, ülkesinin Avrupa ile olan ticari ilişkisini “kayıp” olarak niteledi. ABD'nin Avrupa ile olan ticaret açığının 235 milyar doları aştığını belirterek, ABD lehine ticaretin artırılması çağrısında bulundu. Avrupa'nın NATO'daki harcamalarını artırması gerektiğini de söyledi. ABD'nin Avrupa'yı askeri harcamalarını artırmadığı sürece korumayacağını vurguladı. Trump Avrupa ile stratejik ittifakı, ticaret özgürlüğünü, paylaşılan liberal değerleri unutmuş ya da unutmuş gibi davranıyor, Batı'nın bazı değerlerini hedef alma konusunda Çin'den daha saldırgan görünüyor.
Dolayısıyla Trump'ın, Süveyş Kanalı'ndan Amerikan gemilerinin ücretsiz geçmesini istediği açıklaması, Mısır ile ABD arasındaki stratejik ittifakı görmezden geldiği, Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Anlaşması'nı, yaklaşık yarım yüzyıldır pek çok değişime uğrayan Ortadoğu’nun “sabite”lerinden görmediği göz önüne alınarak, kimseyi şaşırtmamalı.
Mısır'ın coğrafi konumu onu Gazze ve İsrail’e komşu yapıyor. Bu nedenle 1978 yılında Camp David Anlaşması’nın imzalanması ve Mısır cumhurbaşkanının bunu barış ve ihtilafların barışçıl yollarla çözümü için örnek alınacak bir model olarak görmesi, bunların hiçbiri Trump'ın, Filistin davasını tasfiye etmesi bir yana, doğrudan Mısır ulusal güvenliğini hedef alan Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri zorla göç ettirmeyi amaçlayan bir plan önermesini engellemedi.
ABD destekli Camp David Anlaşması, Trump'ın zorla göç ettirme planını önermesini ve kabul etmesi için Mısır'a baskı yapmasını engellemedi. Aynı şekilde Mısır'ın Süveyş Kanalı üzerindeki hukuki ve siyasi egemenliği ve ABD ile stratejik ittifakı, Trump'ın ABD'nin Mısır'a yaptığı yardımları durdurmakla tehdit etmesinin veya ABD gemilerinin Süveyş Kanalı'ndan ücretsiz geçişini talep etmesinin önüne geçemedi.
Mısır'ın ABD ile ittifakının ve bazılarının, onun şartlarını kabul edip “sorunlardan kaçınmanın” Mısır'ı veya diğer ülkeleri Trump'ın “tacizinden” kurtaracağı anlayışının pratik olarak yanlış olduğu ortaya çıktı. Zira dünyanın son on yıllarda tanıdığı müttefikliğin anlamı Trump ile birlikte değişti ve başta ticaret anlaşmaları ve finansal kazanımlar olmak üzere yeni standartlarla yönetilir hale geldi. Siyasi, stratejik ve kültürel yönler ortadan kalktı, hatta “dinleme ve itaat etme” politikası bile Trump'ın değişkenliğinden kurtulmak konusunda artık yeterli değil.
Avrupa'da, Arap dünyasında ve dünyanın herhangi bir yerinde ekonomik olarak güçlü ülkeler, Trump'ın değişkenliklerine karşı koymak ve onunla herkes için karşılıklı yarar sağlayan ekonomik ortaklıklara girmek için daha fazla fırsata sahip olmayı sürdürecekler. Aynı zamanda Trump'ın gelişmekte olan ülkelerdeki müttefikleri ve düşmanları da şunu anlamalı ki, ülkelerindeki bazı kesimlerin hukuku hiçe sayarak savundukları güç, Trump'ın önderlik ettiği uluslararası sistemin günümüzdeki bir özelliği haline geldi. Başta ABD olmak üzere büyük ülkeler kendisinden nefret etse ve saygı duymasa bile, zayıf ülkeler uluslararası hukuka sıkı sıkı tutunmalıdır.
Trump'ın müttefiklere yönelik bakış açısının uzun ömürlü mü kısa ömürlü mü olacağından bağımsız olarak, kesin olan bunun ebedi olmadığı ve şu anda bir gerçeklik haline geldiğidir. Doğasının farkında olmanın, mutlaka ABD'ye düşmanlık ilan etmek anlamına gelmediği, aksine ABD ile müttefik olan ülkelerin ABD'nin kendisinden korunamayacağı anlamına geldiği de kesindir.