General Mişel Avn, cumhurbaşkanlığı döneminin son aşamasında Filistinli lider İsmail Heniyye'yi kabul etmişti. Heniyye, Baabda Sarayı'na resmi kıyafet giymeyen, unvan veya resmi rütbe taşımayan adamlarla çevrili olarak girmişti. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, geçtiğimiz çarşamba günü üç günlük resmi bir ziyaret için Beyrut'a geldi. Cumhurbaşkanı Joseph Avn tarafından karşılandı ve her şey resmiydi: başkanlık bandosu, milli marşlar, üniformalar ve yazılı konuşmalar.
Her adım “resmiyet” açısından abartılı, samimiyet açısından ise kesindi. Devlet Başkanı Mahmud Abbas, fraksiyonlar arasındaki ilişkiyi sonlandırıp, her ne kadar bazı egemenlik özelliklerinden yoksun olsalar da “iki devlet” arasında ilişki kurmaya geldi. Beyrut’a ulaştığı anda, iki başkan, Lübnan'ı devlet olarak onurundan yoksun bırakan ve Filistin'e de vatan olma hakkını tanımayan 60 yıllık Kahire Anlaşması’nın (1969) iptalini ilan ediyorlardı.
Kahire Anlaşması, iki otoritenin kurulmasının kapısını açmıştı ve Lübnan otoritesi bunlardan en zayıfıydı. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) de Lübnanlılara itibarlarını korumakta yardımcı olmamıştı. Ebu Ammar daha sonra Lübnan'ı 12 yıl yönettiğini söyleyecekti. FKÖ’den sonra Lübnan’a Suriye, ardından da İran girdi. Şimdi tıpkı 1970'lerde olduğu gibi hararetli bir tartışma dönüyor; silah devletin mi yoksa direniş elinde mi olmalı?
Ebu Mazen'in bu aşamada attığı adım sınırları aşıyor gibi görünüyor. Lübnanlı Filistin ilk kez askeri rolünü terk ediyor. Artık bir Lübnanlının bir Filistinliye kimliğini sorması yasak değil ve bir Filistinli halen devlet içinde kendi devletini kurabilir.
Bu karar neden şimdi bu kadar önemli? Bu, Filistin'deki liderlik düzenlemelerinin bir parçası mı, tüm bölgedeki düzenlemelerin bir yansıması mı, yoksa özellikle Suriye'de yaşanan muazzam değişimlerden sonra Lübnan'daki Filistin askeri varlığını ilgilendiren bir konu mu?
Belki de üçü birden. Filistin Otoritesi de Hamas'ın istediği zaman savaş ateşini yakmasını engelleme konusunda Lübnan hükümetinden daha az istekli görünmüyor. Cumhurbaşkanı Avn'ın bu konudaki sözleri, Cumhurbaşkanı Abbas'ın sözleriyle birebir aynıydı. Hatta iyimser dil bile aynıydı. Lübnan Cumhurbaşkanı siyasi faaliyetlere hızlı bir tempo kazandırdı; ardışık resmi ziyaretler, benzeri görülmemiş iç hareketlilik ve tamamen alışılmadık bir çalışma tarzına ilave olarak, mümkün oldukça ve teamüller izin verdiği ölçüde, Lübnan liderliğinin birinci rolü. Bu, eski cumhurbaşkanının ve kayıp yılların tam aksi bir tablo.