Söylenebilecek ilk şey, ABD Başkanı Donald Trump'ın ikinci ziyaretinin ilkinden tamamen farklı olduğudur. İlkinde tavrı öfkeli ve tehditkardı, sanki 2001 olayları dün yaşanmış gibi, Körfez'in savunmasındaki Amerikan rolünden söz etmişti. Amerikan ordusu da DEAŞ ve el-Kaide ile mücadele için Irak ve Suriye'ye geri dönmüştü. Bu nedenle Krallığın bir araya getirme ve net öneriler sunma konusundaki üstün yeteneğine rağmen, o dönemde Suudi Arabistan’ın Arapları ve Müslümanları Trump ile bir araya getirmesi, büyük beklentilere rağmen, sınırlı bir etki yaratmıştı.
İkinci ziyarette ise durum tamamen farklıydı; Başkan yatırım ve ortaklık arayışıyla geldi. Sadece yatırım alanlarında değil, Krallığın ve Körfez ülkelerinin gündem ve çözümlerini belirlediği bölgenin sorunlarının çözümü için iş birliğinde ortak bir gelecekten bahsetti. 2001'den itibaren sorunların odak noktası bizim topraklarımızdaydı ve ABD küresel terörle mücadeleye odaklanmıştı. Öncelikli gördüğü konuları ele almak için İsrail, Türkiye ve İran ile ortaklık kurmuştu. İkinci ziyarette tüm bunlar sona erdi ve bölgenin restore edilmesi gereken rolleri ve yapısı doğru şeklini aldı. Körfez Bölgesi, Arap Bölgesi'nin kararlarında birinci konuma yerleşti. (Arap) coğrafyasında yaşanan ve yaşanmaya devam eden yıkımın sorumluları aşırılık yanlıları ile ABD'nin ortaklarıydı ve Körfez merkezli Arap rolü, çöküşün durdurulmasına, yeni bir istikrarın oluşturulmasına, öldürme ve yerinden etme trajedilerinin sona erdirilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
İki ziyaret arasında var olduğunu söyleyebileceğimiz farklardan ikincisi, Körfez ülkelerinin hem muazzam kalkınma planları hem de dünya çapındaki stratejik ilişkiler ve ortaklıklar açısından kaydettikleri önemli ilerlemelerdir. Krallık, on yıldan fazla süredir G20 üyesi ve Kovid-19 salgını sırasında grubu kurtaran odur. Bugün bütün kıtalarda büyük ve orta büyüklükteki ülkelerle onlarca anlaşması olmasının yanı sıra, küçük ve muhtaç ülkelere de el uzatıyor. Güvenliğin sağlanması ve sorunların çözümü için insani ve siyasi anlamda girişimlerde bulunuyor. Bu sebeple, bir anlamda ABD, Avrupa, Rusya, Çin ve Hindistan'ın Körfez ülkelerinin girişimlerine, arabuluculuklarına ve iş birliğine ihtiyacı var. Ekonomi ve yatırım alanları çok önemli; ama en önemlisi fikir, irade, inisiyatif ve takiptir. Çok büyük sorunlarımız vardı şimdi ise dünyaya ilettiğimiz bir mesajımız var. Bölgenin her yerinde büyük çıkarları bulunan ABD Başkanı ve ülkesi, bunu ilk fark edenlerdendi. Bazı gözlemciler, Trump’ın Körfez ülkelerinin liderleri ile ilgili yorumlarının övgü dolu olduğu değerlendirmesinde bulundu. Oysa gerçekte gerek ileri alanlarda büyük yatırımlar gerekse Filistin meselesi başta olmak üzere çözüm bekleyen konu ve sorunlar olsun, taleplerde bulunan ve planlar sunan onlardı.
İki ziyaret arasındaki tabiri caizse üçüncü fark, ilkinde önceliğin terörle mücadelenin sürdürülmesi ve büyük orduya destek olmak için katkıların artırılmasıydı. Bu kez herkes, Körfez Araplarının inisiyatifiyle, öz hazırlık ve iş birliği ortaklıklarının kurulmasından sonra kalkınma ve refah için başarının ikinci şartı olan bölgenin sorunlarını çözmeye yöneldi. Öncesinde ve sonrasında Suriye, Lübnan, Libya, Sudan ve Filistin sorunları vardı. Bunların hepsi, Krallığın kardeş ülkeler (ve ABD ile) birlikte çözüm önerileri getirmek, girişimler geliştirmek ve tüm taraflar nezdinde girişimlerde bulunarak ilerleme sağlamak amacıyla inisiyatif aldığı konular. Başkan Trump bu konuların çoğuna değindi, inisiyatif aldı ve bunu ev sahibinin talebiyle yaptığını gizlemedi. Ahmed eş-Şara ile görüştü, Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırdı. Böylece İsrail saldırıları durdu. İç kargaşa girişimleri yatıştı ve Kürtler, Amerikalıların onları anlaşmak için hükümet ile baş başa bırakacağını görerek müzakerelere geri dönmek zorunda kaldılar. Diğer bütün sorunlar da ele alındı ve takip edilmeye devam edilecek ama herkes için en önemlisi Gazze'deki ateşkes ve soykırımdı. Ateşkes ve soykırımın durması Arap, İslam ve uluslararası bir talepti, şimdi aynı zamanda Amerikan talebi de!
Sorunlar ne zaman başladı? Amerikalılar ve Araplar bu konuda aynı fikirde değil. Amerikalılar, her şeyin el-Kaide'nin ABD'ye saldırmasıyla başladığını söylüyor. Araplar ise ABD'nin Irak'ı işgaliyle başladığını söylüyor. Ancak her iki taraf da bölgede ve ötesinde yaşanan yıkım ve kargaşaya birlikte karşı konulması gerektiği, huzursuzluk ve istikrarsızlığa sebep olan, mezhepçilik ve kaosun yayılmasına yol açan ellerin ortadan kaldırılmasının ardından inisiyatifin bölge halkında olması konusunda hemfikir.
Trump, Suudi Arabistan'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a uyuyabiliyor musun diye sordu. Katar'da Filistin'deki açlığın kabul edilemez olduğunu söyledi. Abu Dabi'de Şeyh Zayed Camii'nden o kadar etkilendi ki, bir cami yaptırmak istediğini söyledi!
Bu umut vadeden yeni bir başlangıç ama devasa deneyimlerin ardından geldi!