Lübnanlılar, büyükelçilerin tavsiyelerinden ve uluslararası finans kuruluşlarının diktelerinden şikayetçi. Yabancı güçlerin kendi yollarını çizdiğini, hedeflerini koyduğunu ve araçlarını belirlediğini düşünüyorlar. Ülkelerinin, uçurumdan çıkma yeteneğine dünyanın güvenmediği küçük, aciz bir varlık gibi görünmesinden rahatsızlar. Doktorların çokluğu ve tedavilerin çelişmesi bazen hastanın kafa karışıklığını ve kaybolmuşluk duygusunu daha da kötüleştirir.
Hiç şüphe yok ki, Lübnanlılar da diğer tüm halklar gibi, bugünlerini iyileştirme ve geleceklerini şekillendirme hakkına sahipler. Ancak bu hak, insanlara temel doğrular hatırlatılarak geri kazanılamaz. Vesayetler genellikle devletler bölünmelerin ve müdahalelerin ağırlığı altında çatırdadığında başlar. Lübnan'ın bölünmeleriyse uzun süredir devam ediyor ve aynı şey müdahaleler için de söylenebilir.
Bir ülkenin başına gelebilecek en tehlikeli şey, karar alma gücünü kaybetmesidir. Bu gücün yokluğu, bağımsız ve egemen bir ülkenin sahip olması gereken korumadan geriye kalanları da tüketir. Ülkenin dahil olma veya çıkma kapasitesinin ötesindeki savaşlar ve çatışmalarla çevrili olması sorunu daha da karmaşık hale getirir. Böylece ülke hem içeride hem de dışarıda bir tutsağa dönüşür. Gerçek şu ki, hasta Lübnan aniden kendisini Aksa Tufanı kıvılcımından sonra patlak veren savaşlar girdabının içinde buldu. Ardından kendisini Tufan’ı gerçekleştirenlerin veya destek cephesini başlatanların umduğunun aksine, bu savaşların zor sonlarıyla karşı karşıya buldu.
Bölge halkının İsrail'in saldırganlığını ve askeri uygulamalarının vahşetini tanımak için yeni deneyimlere ihtiyacı yoktu. Ancak yaşananlar, İsrail'in ölüm makinesine yıkım ve öldürmede daha ileri gitme, soykırım noktasına varma fırsatı tanıdı. İsrail'in Gazze, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan'a yönelik davranışlarını gözlemleyen herkes, güç dengesinin gerçek ve açık bir şekilde bozulduğunu hissediyor.
Gazze'deki gıda dağıtım merkezlerinin yakınlarında dökülen kanı hatırlatmaya gerek yok. İsrail ordusunun Beyrut'taki binalar konusunda sakinleri uyarmasının, tahliye etmelerini istemesinin ve sonra da bombalamasının anlamını açıklamaya gerek yok. İsrail insansız hava araçlarının Lübnan'da gerçekleştirdiği günlük suikastlar, eski Suriye ordusunun kapasitesinin tamamen yok edilmesi kadar derin anlamlar taşıyor.
Bölge halkına Suriye halkasını büyük bir depremin vurduğunu açıklamaya gerek yok. Esed rejiminin sonu, özelliklerde ve rollerde bir değişikliğe yol açtı. Direniş adıyla bilinen eksenin halkaları koptu ve Tahran'dan başlayıp Bağdat ve Şam'dan geçerek Beyrut'a uzanan yol kesildi. Bu ilgilileri son derece zor seçimlerle karşı karşıya bırakan muazzam bir değişim.
Ahmed eş-Şara Suriye cumhurbaşkanlığı sarayına girdi ve önünde yeni gerçekliklerin közlerini buldu; parçalanmış, ordusu ve kurumları çözülmüş bir ülke. Korku ve yoksulluk içinde boğulan, milyonlarca insanının sınırlara yakın kamplarda yaşadığı bir ülke. Şara'nın bir seçim yapması ve bir karar vermesi gerekiyordu. Fraksiyonlar çağı bitmeyen savaşlar demekti. Suriye'nin parçalanması, daha fazla kan dökülmesi ve daha fazla mezar demekti. Şara Suriyelileri ve dünyayı ikna etmeliydi. Kendine gelmek, güç toplamak ve yardım almak için bir şansa ihtiyaç vardı.
Şara Suriyelileri, bölge halkını ve dünyayı şaşırttı. Önce Suriye seçimini yaptı ve eski reçetelere, katı doktrinlere ve son kullanma tarihi geçmiş ilaçlara teslim olmak istemedi. Bölgesel ve uluslararası güç dengelerini okumaya ve onlarla çalışmaya karar verdi. Onun kaygısı Suriye'yi kurtarmak, onu milislerden ve vesayetlerden geri almak.
Şara net bir mesaj gönderdi; yeni Suriye normal bir devlet olmak istiyor. Meşru kurumları savaş ve barış kararı ile silahı tekeline almış bir devlet olmak istiyor. Bu hiç de basit bir iş değil. Normal bir devlet, hukukun üstünlüğüne ve bileşenleri arasında eşitliğe uymak ve uluslararası hukuka saygı göstermek demek. Yok sayma, zorlama ve özellikleri değiştirmeye dayalı sözlükten kurtulmak demek. Bu Suriye iradesinin netleşmesi, Suriye'nin bölgesel bir istikrar projesine dönüşmesine yardımcı olmaya istekli ülkeleri cesaretlendirdi. Şara, yeni Suriye'nin komşularından hiçbirine tehdit oluşturmak istemediğini de belirtti. İsrail ile çatışmanın askeri yönünden uzaklaşma isteği, el sıkışmaların ve tanımaların kapısını açtı.
Zorluklara rağmen, Şara'nın yolculuğunun bölgesel ve uluslararası destekle başladığı izlenimi hakim. Aynı zamanda, Lübnanlılar da ülkelerinin normal devlete geri dönme yolculuğuna başlayabilmesinin hayalini kuruyorlardı. Bu hayal, General Joseph Avn'ın Cumhurbaşkanı, Nevaf Selam'ın da Başbakan seçilmesiyle canlandı. Lübnanlılar yemin töreni konuşması ile hükümetin kuruluş bildirisinin üzerinde durdular. Ama aylar geçti ve Lübnan yolculuğu başlayamadı. Şara'nın iktidara gelişinin koşulları Avn ve Selam'ınkinden farklıydı. Lübnan'ın yapısı son derece karmaşık ve birleşik bir Lübnan iradesi oluşturmak kolay değil. Hizbullah'ın bölgede olanlara ilişkin okumasının diğer Lübnanlı bileşenlerin, başkanlar Avn ve Selam'ın okumalarından farklı olduğu aşikar.
Dünya, Lübnan'ın güven, yardım ve desteği hak etmek için normal devlet sözlüğüne dönmesini talep ediyor. Avn ve Selam bu görevi tek başlarına üstlenemezler; dini grubu ve devlet içindeki konumu göz önüne alındığında, bu görev eşit derecede Nebih Berri'nin de omuzlarındadır. Bu nitelikteki bir görev, Hizbullah liderliği savaşın nasıl sona erdiğini ve Suriye'de ne olduğunu okuyup anlamadan gerçekleştirilemez. Lübnan'ı İranlı veya İranlı olmayan hesaplara bağlı tutmak, ona yardım etme yönündeki uluslararası ilgiyi kaybetme riski taşıyabilir.
Dünya, yeni Suriye'ye normal bir devlet olma projesi olmasını şart koştu ve o da kabul edip trene bindi. Lübnan'ın ciddi ve birleşik bir karara sahip olmaması ise, potansiyel pek çok sürprizle birlikte onu peronda tutuyor.