Mustafa Fahs
TT

Necef'e göç mevsimi

Necef, ruhani gelenekte bir yönetim merkezi değildir ve kuruluşundan bu yana böyle olmayı reddetmiştir. Ancak gereklilik anlarında, ulusal devletin sınırlarının ötesinde büyük ya da küçük bir Şii ülkesi veya topluluğu içinde sınırlı olan her türlü otoritenin üzerindeki pastoral konumundan halka hükmederek, bilgeliğini ve hikmetini gösterir. Güçlerinin fazlalığına kapılan kibirli insanları dizginleyebilecek ve başarısızlıklarından ya da yenilgilerinden dönenlerin yaralarını iyileştirebilecek tek güçtür.

Necef ekolünün öfkeyi dizginleme ve kendi şartlarına göre affetme yeteneği, ona düşmanlık eden az sayıdaki kişinin kafasını karıştırır ve cemaatinden bazı rakiplerini ya da rakip adaylarını utandırır. Bu nedenle, İsrail'in İran'a saldırısı sırasında, Tel Aviv'in İran liderine suikast düzenleme riski ve bunun yansımaları ortaya çıktığında, Şii Müslümanların dünyadaki en yüksek otoritesi Ayetullah Seyyid Ali es-Sistani'nin açıklaması, İsrail'in pervasızlığını frenleyen ana faktörlerden biri oldu. Sistani, “Böyle bir eylem tüm bölge için son derece tehlikeli sonuçlar doğurur ve durumun tamamen kontrolden çıkmasına ve yaygın bir kaosun patlak vermesine yol açabilir” dedi.

Metnin görünürdeki yorumuna göre dini otorite iki şeye atıfta bulundu: Birincisi, Velayet-i Fakih'in takipçileri olmasalar bile, Şii toplumunun dini bir otoriteye yönelik suikasta vereceği tepkidir. Zira böyle bir emsale izin verilmeyecek veya müsamaha gösterilmeyecektir. Diğeri ise İran içinde zaten her an alevlenebilecek olan kaostur. Şayet suikast İran hava sahasının İsrail savaş uçaklarının kontrolü altında olduğu o anda gerçekleşmiş olsaydı, siyasi ve güvenlik kaosu sadece İran için değil, tüm Arap ve İslam ülkeleri için ölümcül tehlikeler doğurabilirdi. Bölgedeki siyasi elitlerin ve karar vericilerin görüşleri de bunu açıkça ortaya koyuyor. Şarku’l Avsat'ın eski genel yayın yönetmeni Abdurrahman Raşid'in kaleme aldığı ‘Dini Lideri hedef almak çılgınca bir düşüncedir’ başlıklı dikkat çekici makalesi de bunu açıkça ifade ediyor.

Sistani'nin sözlerinin en hassas veya önemli olabilecek ve tüm Caferi mezhebi takipçilerini ilgilendiren içsel anlamı ise açıkça, Necef örtüsünün herkesi gölgelediği ve koruduğu anlamına geldiği şeklinde yorumlanabilir. Bu örtü, İran yayılmacılığının tüm coğrafi kapsamından ve ideolojik, politik ve askeri yeteneklerinden manevi olarak daha geniş ve daha etkilidir. Son olaylar, onunla rekabet edebileceğine ya da rolü veya konumu için ona rakip olabileceğine inanan ya da onu kontrol etmeyi veya yeraltı mezarlarına sızmayı planlayan herkesin sonunu getirmiştir.

Necef, medrese dinamizmi ve müçtehit çoğulculuğuyla fıkhi canlılığını üretmekten vazgeçmezken, Tahran'ın ideolojik otoriteleri Kum'daki fıkhi hayatı, özellikle de aydın olanları, sanki mevcut Veliyy-i Fakih sonuncusuymuş gibi alternatifler hazırlayamaması nedeniyle, temel bir meydan okumadan geçen Velayet-i Fakih kurumu lehine tuzağa düşürmüştür.

Necef'e göç mevsimi sadece İranlıları değil, Iraklıları ve Lübnanlıları da kapsamaktadır. 2003 rejiminden geriye kalanların sürdürülmesi imkânsız hale geldiğinden, bugün Irak'taki Şii siyasi sınıfı zorlu bir sınavla karşı karşıya. Para ve silah ikilemi, yarı-devlet ve toplum üzerinde bir yük haline geldi. Bu ikilem, seçimler ya da gösteriler karşısında seçilebilirlik iddiasında bulunan, diğerlerini bağımlılıkla suçlayan, komplo bahanesiyle değişimi reddeden ve 2019'da olduğu gibi bir kez daha reform talep edenleri öldürmeye hazır olanlar arasında yeni bir iktidar mücadelesi sahnesinde gücünü koruyamıyor.

Lübnan'da, özellikle resmi Şii dini kurumunun azalan rolü ve ‘Şii ikilisinin’ bu kurum üzerindeki kontrolü ve bazı figürlerinin hırsları nedeniyle, Şiilerin sosyal, siyasi, ekonomik ve entegrasyon açısından ikilemi büyüktür. Kanlı ‘destek savaşından’ sonra, entegrasyon düzeyini sınırlamaya dayalı etkisini sürdürmek için ideolojik bahanelerle kendini örtmeye çalışan ‘ikilinin’ siyasi performansı nedeniyle neredeyse bir ‘Şii meselesine’ dönüşmüştür.

Necef'e göç, anavatana dönüş, yani Şii Müslümanların anavatanlarının neresinde olurlarsa olsunlar entegrasyonudur. İran'ın ulusal sınırlarına geri dönmesi ve Şiiler üzerinde bir yük haline gelen maliyetli nüfuzundan vazgeçmesidir. Iraklı Şii siyasi evinin ulusal kimliğini ve iktidar yerine devlet fikrini yeniden tanımlamasıdır. Lübnan'daki Şiilerin dikkatlerini çoğulcu, yakın ve uzak çevrelerine çevirmeleri ve hakimiyetin geçici ve maliyetinin yüksek olduğuna inanmalarıdır.

Necef, seyahatleri ve yolculuklarıyla, okullarıyla, görüş ve sessizlik otoritesiyle, halıdan daha zor olanı dokumada ustalaşmıştır. Coğrafyadan daha geniş bir role sahiptir, ancak vatanların ötesine uzanmaz.