Son zamanlarda Kuzey Kutbu bölgesinde, küresel büyük güçler arasında yaşanan çatışma soğuk mu yoksa sıcak mı?
Kuzey Kutbu'nun askerileştirilmesi süreci hızla devam ediyor ve bu süreç büyük askeri çatışmalara işaret ediyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın Grönland’a olan ilgisini ve ülkesinin bu ada üzerinde hakimiyet kurma konusundaki ısrarını takip etmek, yakın gelecekte her an patlayabilecek sıcak bir mesele olduğunu anlamak için yeterli.
Kuzey Kutbu'nun sahibi kim?
Uluslararası antlaşmalar, Kuzey Kutbu'nun kimsenin mülkiyetinde olmadığını belirtiyor. Lakin 1982 Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre, beş kıyı ülkesi (ABD, Rusya, Kanada, Danimarka ve Norveç) sadece 200 deniz mili genişliğinde bir bölgeyi kendi karasuları olarak kabul ediyor. Ancak kesin olan gerçek, hiçbirinin bu yasal hakla yetinmediği ve hepsinin 15 milyon kilometrekareyi aşan bu bölgede en büyük payı elde etmek umuduyla daha fazlasını ve daha ötesini aradığıdır.
Kuzey Kutbu çevresindeki çatışmanın nedeni ne?
Aslında bunun iki nedeni var: Birincisi, karların altında binlerce, hatta belki yüz binlerce yıl öncesine dayanan gizli zenginlikler yatıyor. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'nun bir raporuna göre, dünyadaki petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 25'i burada bulunuyor. Daha ayrıntılı olarak, ABD gibi büyük bir ülkeye 12 yıl boyunca yetecek yaklaşık 90 milyar varil petrol bulunuyor. Buna ek olarak, 50 trilyon metreküp gaz ve muazzam miktarda elmas, platin, kalay, manganez, nikel, kurşun ve belki de bizim bilmediğimiz diğer çok değerli ve önemli maddeler de karların altında yatıyor.
İkincisi: Günümüzde kaynama noktasına gelen küresel ısınma, yüzyıllar boyunca biriken karların erimesine neden olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bu da uluslararası deniz taşımacılığına uygun alternatif ticaret yolları fikrinin önünü açmaktadır. Bunlardan bir örnek olarak, Rusya'dan Avrupa'ya giden bir koridor, yolu 21 bin km'den 12 bin km'ye kısaltmakta ve süreyi sadece iki haftaya indirmektedir.
Rusya, Kuzey Kutbu'nu lojistik ve ekonomik açıdan bir can simidi olarak görüyor. Bu nedenle, Rosatom şirketine ait nükleer buz kırıcılar, bir yandan coğrafi izolasyonunu kırmak, diğer yandan 2014'ten beri uygulanan ekonomik ambargoyla mücadele etmek amacıyla, biriken karların ortasında yollar ve geçitler açmaya çalışıyor.
Uzmanlar, Rusya'nın kuzey kutup bölgesindeki maden kaynaklarının toplam değerini 22,4 trilyon dolar olarak tahmin ediyor. Bu da bizi şu soruyu sormaya itiyor: “Bu nedenle mi Moskova, gelecekteki servetinden payını korumak için bölgedeki askeri varlığını güçlendirmeye çalışıyor?”
Askerileştirme konusu, dünyanın bu uzak ve karlı bölgesinde yeni bir konu değil. Sovyetler Birliği döneminde bu bölgede nükleer deneyler yapılıyordu ve bugün Rus Silahlı Kuvvetleri, devasa havaalanları, radarlar ve gemilerle varlığını yoğunlaştırıyor. Havaalanları inşa etmeye çalışarak bölgede söz sahibi olmaya çalışıyor. Bu durum NATO'nun, Rus askeri genişlemesini bir tür tehlike olarak algılamasına neden oldu.
Rusya, Kuzey Kutbu'ndaki askeri varlığını artırmaya kararlı görünüyor. Bu nedenle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'ya ait bölgeyi geliştirmek ve 2035 yılına kadar Rusya'nın ulusal güvenliğini sağlamak için bir planı onayladı.
Washington bu duruma seyirci kalacak mı?
Kesinlikle hayır. Rusya'nın sahip olduğu gibi nükleer buz kırıcıları olmasa da bazılarını kiralamaya çalışıyor. Ayrıca, sahip olduğu donanma gemileri, temiz su bölgesinden Barents Denizi'ne ulaşabilir. Öte yandan Washington'un Alaska bölgesinde 27 bin askeri bulunuyor.
Washington sürekli askeri devriyeler düzenliyor ve tatbikatlar yapıyor. Grenada Adası’nı ele geçirme konusundaki ısrarı sadece Ruslara karşı askeri saldırı ile ilgili değil; Grenada, gözetim açısından stratejik öneme sahip ve buzların erimesiyle ulaşım yolları için önemli.
Çin ise Kuzey Kutbu'na kıyısı olmamasına ve ondan yaklaşık bin 450 kilometre uzakta olmasına rağmen, nüfusunun dünya nüfusunun beşte birini oluşturduğunu, bu nedenle beş kıyı devletinin 200 deniz mili ötesindeki Kuzey Kutbu'nun zenginliklerinin beşte birinde hak sahibi olduğunu düşünüyor. Çin ayrıca, yükselen geçitlerden yararlanmak için 90 milyar dolar yatırım yaptı ve yedi yıl önce buz kırıcı filosunu genişletmeye başladı.
Şimdi soru şu: Kuzey Kutbu'nun zenginlikleri insanlık için bir nimet mi, yoksa milyonlarca yıl boyunca donmuş halde bekleyen virüsler, bakteriler, mikroplar ve zombiler aniden uyanıp bu nimeti insanlık için bir felakete dönüştürebilir mi?