Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Arap Erdemliler Topluluğu?!

Erdemliler Topluluğu, İslam’ın vahyinden önce bir emsal teşkil etmiş, ancak daha sonra İslam tarafından da onaylanmıştır. Bir ziyaretçi ticaret yapmak için Mekke'ye geldiğinde, güçlü bir adam ona haksızlık eder. O da bir tepeye çıkar ve uğradığı haksızlığı anlatan bir şiir okur. O zaman Mekke soyluları bir araya gelerek şehre gelen hiçbir ziyaretçinin haksızlığa uğramaması gerektiğini ve söz konusu ziyaretçinin uğradığı haksızlığın giderileceğini belirten bir anlaşmaya varırlar. Tarihsel olarak, Erdemliler Topluluğu (MS 590), Arap kabilelerinin haksızlığa uğramış birine yardım etmek için kurdukları ittifaklarla anılır, bunun için “Bu insanlar erdemli bir işe giriştiler” denirdi. Hikâye bu şekliyle, bölgemizde hak sahiplerine yapılan haksızlıkları telafi etmeye yönelik ortak bir mirası temsil eder.

Batı dünyasında da benzer örnekleri vardı. Camelot Kralı Kral Arthur efsanesinde, haksızlığa uğrayanları savunmakla görevli şövalye liderlerinin yer aldığı yuvarlak bir masa kurduğundan bahsedilir. Her halükarda, ittifakların uluslararası ilişkilerde tarihi gelenekleri vardır. Yunan-Pers Savaşları (MÖ 499-449) iki büyük ittifak arasındaydı. Benzer şekilde, Peloponez Savaşı'nda (MÖ 431-404) Atina'nın arkasında bir ittifak, Sparta'nın arkasında bir başka ittifak toplanmıştı. Bu kadim tarihten ve daha önceki dönemlerden, ittifaklar modern çağa kadar uzandı. Avrupa ülkeleri, Napolyon Bonapart'ın Avrupa'yı işgal edip Moskova'ya kadar ulaşmasının ardından bir ittifak kurdular. Bonapart, Waterloo'da püskürtüldü ve yenilgiye uğratıldı. İkinci Dünya Savaşı'nda, Hitler Avrupa'ya hakim olduktan sonra, onu yenmek ve yeni bir dünya kurmak için bir ittifak kuruldu. Bunun ardından barışı sağlayan bir “güç dengesi” kuruldu. Soğuk Savaş (1949-1989), NATO ve Varşova Paktı arasında yaşandı. Kuveyt’i işgalden kurtarma savaşı sırasında, Kuveyt devletini kurtarmak için en başarılı Arap, İslam ve Batı ittifakları kuruldu.

21. yüzyılın üçüncü on yılının başında, dünyanın, yaygın küresel bölünmeler, iç savaşlar, halk ayaklanmaları ve dünya sakinleri arasında nefret ve şiddeti körükleyen popülist kimlik politikalar konusunda daha iyi durumda olacağı algısı hakimdi. Küreselleşmenin tüm dünyayı, ticaretin, teknolojinin ve değerlerin kolayca ve sorunsuz bir şekilde taşındığı “küçük bir köye” dönüştürdüğü görüşü hakim olmuştu. Dahası çoğu Hindistan, Çin, Asya ve Güney Amerika ülkelerinden olmak üzere 1 milyardan fazla insan yoksulluktan kurtulduğunda, dünya nüfusu daha mutlu hale gelmişti. Doğu Avrupa, komünist şiddetin tahribatından kurtulmuştu, hatta iç savaşlar ve katliamlar yaşayan Afrika bile yavaş yavaş toparlanıyordu. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden itibaren, kıtlıklar ve salgın hastalıklar gibi şiddet ve uluslararası savaşlar da gerilemişti. Üçüncü milenyumun başlangıcına genel olarak iyimserlik hakimdi ve insanlık arasında barış içinde bir arada yaşama mümkün görünüyordu. Birçok uluslararası sorunun devam ettiği doğruydu, fakat çeşitli resmi ve gayrı resmi küresel mekanizmalar bu sorunları ele alıyordu.

Ne yazık ki içinde bulunduğumuz on yıl, yukarıda bahsettiğimiz umutların tam aksi oldu ve başlangıcına, milyonlarca insanın sağlığını tehdit eden Kovid-19 pandemisi damga vurdu. Pandemi, COP konferansları aracılığıyla insani dayanışmaya davet etse de yaşananlar 2022'deki Rus-Ukrayna savaşıyla başlayan ve kendisini Afrika ve Asya'da bir dizi savaş veya savaş projesinin takip ettiği büyük bir patlamaya yol açtı. Ancak 7 Ekim 2023'te bu savaşların en adaletsiz ve saldırgan olanı, yani beşinci Gazze Savaşı başladı. Hamas, Filistinlilerin çektiği acıları, Filistin davasını İsrail'in yüzünde patlayan bir bombaya dönüştürmek için kullandı ve İsrail de yedi cepheye yayılan bir savaşın fitilini ateşledi. Ardından bu savaş ABD'nin de katıldığı, İsrail ve İran arasında bölgesel bir savaşa dönüştü ve Husi milisleri Kızıldeniz'deki uluslararası ticareti tehdit etti. Ortadoğu, tıpkı Avrupa gibi bir çatışma yuvası haline geldi. Bölgemizde iş birliğinin, refahın, Filistin devletinin kurulmasına yönelik barışçıl yaklaşımın yayılması için barışın genişlemesi beklenirken, tüm bölge, milislerinin silahsızlanmayı reddettiği ülkelerde patlamaların yaşanması ihtimaliyle yanıyor.

En tehlikelisi ise İsrail'in perişan bir durumdan, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan'da yeni savaşlar başlatmaya yönelen ve İran ile savaşı yeniden başlatmaya hazırlanan bir güç fazlalığıyla çıkmasıdır. Aynı derecede tehlikeli olanı ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme niyetini açıklamasıyla, İsrail'in liderleri aracılığıyla yeni bir kibir dönemine girmesidir. Hitler daha önce işgallerini Alman “yaşam alanı” (Lebensraum) bayrağı altında şekillendirirken, Netanyahu bunları birçok Arap ülkesine yayılmayı da içeren “Büyük İsrail” bayrağı altında şekillendirdi. Böyle bir durum göz ardı edilemez veya görmezden gelinemez. Saldırganları caydırmak, savaşı önlemek ve herkes için barış ve adaleti tesis etmek için yeni bir Arap Erdemler Topluluğuna ihtiyaç var.