Cemal el-Keşki
TT

Filistin: Uluslar arasında bir yer

İsrail ateşle oynamayı seçti ama alevlerinin kendisini yakmamasını şart koşuyor. Binyamin Netanyahu, her türlü suç ve soykırımı uygulayarak, dinin arkasına sığınıp en çirkin siyaset biçimlerini uygulayarak yok etmeye, yakmaya ve öldürmeye devam ediyor.

Zayıflamış bir küresel düzeni sınadı ve 80 yaşındaki bir bedenin artık müttefiki Washington ile mücadele edemeyeceğine ikna oldu.

Hamas, acı dolu bir gelecek karşısında kendini aklamak için bir araç haline geldi. Anın gelmesini beklemedi, çünkü zaman bir kılıçtır ve haritalar yarışı borsası hızlıdır. Rehinelerden ve İsrail içinin çöküşünden kendisini sorumlu tutan halkına satacak bir şey aradı. Bunu, eylül ayında yapılacak BM Genel Kurulu'nda Filistin'i tanıma sözü veren ülkelere karşılık vermek için zamanla yarışmakta buldu. Suikast planlarını başlattı ve tüm dünyayı şaşırtarak, 9 Eylül'de Katar'ın başkenti Doha'yı hedef aldı. Hamas liderlerine suikast düzenleyerek müzakereler bağını kopardı. Artık rehineleri umursamıyor ve başkalarının elinde rehine haline gelmelerini engellemek yerine, onları öldürmeye izin veren “Hannibal” yasasını uygulamak istiyor.

Tüm kırmızı çizgileri aştı ve verilecek tepkileri görmek için bekledi. İstediği zafere ulaşamadı ve dünya gözündeki imajı daha da karanlık hale geldi. Devletlerin egemenliğini ihlal etmek kabul edilemez ve daha uzun süre sabırlı kalmak düşünülemez. İsrail kaosunun seviyesi tarihsel ortalamasını aştı.

Bir durup düşünmek gerekiyor, çünkü herkes kaybediyor. Netanyahu, İsrail'i çatışmanın en yüksek zirvesine taşıyor, sonra da merdiveni çok uzaklara fırlatıyor.

Sanrısal hesaplar, korktuğu gelecek karşısında ona yardımcı olmayacak. Kendisini uzun süredir destekleyen büyük kamuoyunu ve Avrupa başkentlerini kaybettiğini fark ettiğinde büyük bir şok yaşayacaktır. O zaman imkansız olan gerçekleşebilir ve çıkarlarını kaybetmesine, müttefiklerinin öfkesine yol açarak bir yük haline geldiğini hissederse, Washington'u da kaybedebilir.

Güvenlik Konseyi'nin bir basın açıklamasıyla kınadığı Katar'daki Hamas liderlerine yönelik suikastı girişimini çevreleyen bilgi tartışması ne olursa olsun, eylemler sonuçlarla ölçülür ve bu saldırı tarihe “egemen Arap devletlerine karşı işlenmiş bir suç” olarak geçti. Bu suikast girişimi hedeflerini gerçekleştiremedi, ancak Washington ile Ortadoğu'daki müttefikleri arasındaki güveni zedeledi. Hukukun gücü kayboldu ve güç hukuku yanılsaması yerini aldı.

Kusura bakmayın, ama 1995'te yayınlanan “Uluslar Arasında Bir Yer: İsrail ve Dünya” kitabının yazarının uluslar arasında bir yeri yok. Bu kitapta, Binyamin Netanyahu, zaman ve mekana göre değişmeyen Siyonist düşüncenin içeriğinin en çarpıcı örneğini vurguluyor. Bu, güç mantığına sıkı sıkıya bağlı, tarihi ve coğrafyayı yok etmeye çalışan ve Filistin'i haritalardan silmeye çalışan bir zihniyetin örneği. İsrail sağının, ne kadar uzun sürerse sürsün savaşı ve oluşumunu kurmak için Gazze Şeridi, Batı Şeria ve hatta 1948'de işgal edilen topraklardaki tüm Filistinlileri yerlerinden etmeyi seçeceğini önceden belirlemektedir. Bu fikir ve proje, Netanyahu ve aşırılıkçılarının zihinlerinde ve düşüncelerinde mevcuttur.

Delilik sisi, görüşü engelliyor ve dünyayı uçurumun eşiğine getiriyor. Netanyahu, devlet egemenliği kavramını ihlal ederek yeni cephelerde savaş açıyor. Anılarının bölge haritalarını çizmesinin zamanının geldiğini düşünüyor. Ancak bu hesapları yanlış. Dizginsiz şiddet, stratejik ve diplomatik sabır lambasındaki cini serbest bırakacaktır.

Gergin bölgenin etrafında ve üzerinde kıvılcımlar uçuştuğunu görüyorum ve istikrarlı görünen anlaşmalar, sağcı İsrail mitleri sebebiyle parçalanabilir. Fakat bugün dünyanın, BM'de kritik bir randevusu var; ya Filistin devletinin kuruluşuna tarihi mühürler vurulacak ya da haritayı yakan kaos devam edecek. O zaman uluslararası sahne, nüfuz sahibi olmak, bazı kutuplar doğarken bazılarının yok olacağı küresel bir düzen için yeni mühürler edinmek isteyen güçler arasında stratejik mücadelenin yeni bir aşamasına tanık olacaktır.

O anda, durup İsrail'in en büyük müttefiki ABD'nin çıkarlarını düşünmesi şart.

Washington, Netanyahu uğruna Filistin devletine susamış dünyayı kaybedecek mi? İsrail eylemlerini reddetme dalgalarının Tel Aviv'i tehdit ettiğini görürse, Ortadoğu'daki güç dengelerinden kolayca feragat edebilir mi?

Bu anın kaçınılmaz olarak geleceğine inanıyorum. Tehlikelerin seviyesi artık daha fazla sabır gösterilemeyecek durumda ve İkinci Dünya Savaşı arifesindeki atmosferi anımsatan küresel bir tehdit haline geldiler.

Fark şu ki, yeni savaşın tarafları tarihten alınan dersler ve coğrafyanın kurnazlıklarıyla dolu bir ajanda taşıyor. Bu noktada, İsrail ve müttefikleri dar seçeneklerle karşı karşıya kalacak ve Filistin muhtemelen “güneşin altında kendisine bir yer” bulacaktır. Netanyahu'nun İsraili ise “uluslar arasında kendisine bir yer” bulamayacaktır. BM Genel Kurulu'nda 142 ülkenin iki devletli çözümü onaylaması, Netanyahu döneminin, hayali hırslarını ve yayılmacı fantezilerini durduracak bir zaman geldiğinde biteceğini doğruluyor. Zira bu ülkeler dünya nüfusunun yüzde 90'ını temsil ederken, ret oyu verenler veya çekimser kalanlar yalnızca küçük bir yüzdeyi oluşturuyor. Dahası  Netanyahu güneşi balçıkla sıvayamaz ve Filistin uluslar arasındaki doğal yerini bulacaktır.