Gazze'deki durum, tüm Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi İngiltere’de de yüreğimizi parçalıyor.
Kendimizi Arap devletlerinin ve İsrail'in yakın dostları olarak görüyoruz, bu yüzden şunu söylüyorum: Rotamızı değiştirmeliyiz. Mevcut yol sadece daha büyük şiddete ve daha derin acılara yol açıyor. Bu yüzden rotamızı değiştirmeli ve barışa dönmeliyiz.
Bu nedenle ve iki devletli bir çözüme dair sönmekte olan umutları canlandırmak için pazar günü Birleşik Krallığın Filistin Devleti'ni tanıdığını duyurdum.
Bu açıklamada söylediklerim, tarihin yankılarını ve atalarımızın taahhütlerini içeriyor. Bu, Filistinlilerin devredilemez kendi kaderini tayin hakkının yanı sıra İsrail'in güvenlik ve emniyet ihtiyacını da ifade ediyor. Daha iyi bir gelecek için çabalama vaadini içeriyor. Ancak, tanıma tek başına sahadaki durumu değiştirmez. Bu nedenle, bu çabalara olan bağlılığımızı yineliyoruz.
7 Ekim'deki acımasız saldırılar, rehinelerin devam eden kötü durumu ve Gazze'de giderek daha vahim hale gelen katliam, yıkım ve açlık karşısında dehşete düştük. Bu akıl almaz bir şey. Bu durum sona ermeli.
Kalıcı bir ateşkese ihtiyacımız var. Hamas teröristleri rehineleri derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmalı. İsrail hükümeti de Gazze'deki askeri operasyonlarını durdurmalı, çatışmayı daha fazla tırmandırmamalı, Batı Şeria'daki yasadışı yerleşim yerlerinin genişletilmesine ve toprak ilhakına, yerleşimciler tarafından uygulanan korkunç şiddete son vermeli.
Birleşik Krallık, Gazze'ye sağladığı yardım miktarını artırmaya devam ediyor. Ancak, çaresiz durumdaki sivillerin eline ulaşan gıda ve ilaç miktarı son derece yetersiz. Bu nedenle, İsrail hükümetini bir kez daha bu acımasız taktiklere son vermeye ve Gazze'ye yardımların ulaşmasına izin vermeye çağırıyoruz.
İngiliz halkı Gazze'deki acıları, özellikle de Filistinli çocuklar üzerindeki korkunç etkisini görüyor ve yardım etmek istiyoruz. Hasta ve yaralı çocukları tahliye ettik ve tedavi için Birleşik Krallığa getirdik. İlk grup geçen hafta geldi ve bu çabalar devam edecek.
Ayrıca iki devletli çözümün temellerini yeniden inşa etmek için de çalışıyoruz.
Bu nedenle, barış çerçevemiz konusunda bölge ve dışındaki liderlerle fikir birliğine varmaya çalışıyoruz. Katar, Mısır ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ateşkes müzakerelerinde ilerleme sağlamak için gösterdikleri çabaları takdir ediyorum.
Çerçevemiz alternatif bir eylem planı değil, İsrail, Arap ülkeleri, ABD ve diğerleri gibi çeşitli tarafları bir araya getirerek ortak bir vizyonu, Gazze'de ateşkesten, savaşın kalıcı olarak sona ermesi ve bölgede normalleşme için müzakerelere geçişi sağlayabilecek bir dizi adımı desteklemeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı bir plandır.
Açıkça belirtmek isterim ki, bu, hem Filistinliler hem de İsrailliler tarafından kabul edilen Filistin tarafının önemli taahhütlerini içermelidir. Barışçıl demokratik bir sürecin yenilenmesini, önemli reformların uygulanmasını, devlet inşasını desteklemek için birlikte çalışmayı içeren bu konuyu Başkan Abbas ile derinlemesine görüştüm. Başkan Abbas, Filistin devletinin silahsız olmasına dair haklı bir söz verdi. Bunun için kritik olan, Hamas'ın yönetim veya güvenlikte hiçbir rolünün olmamasıdır. Zira bu çözüm, kanlı eylemlerinin bir ödülü olamaz.
Hepimiz, sıradan vatandaşların barış içinde yaşayabileceği ve hayatlarını şiddet ve terörizmden uzak bir şekilde yeniden kurabileceği bir gelecek istiyoruz. İsrail ve tüm Arap devletlerinin normal ilişkilerin tadını çıkaracağı bir gelecek, Filistinlilerin, yaşayabilir, barışçıl ve yeniden inşa edilmiş bir Filistin devletinde insan haklarına ve kendi kaderlerini tayin hakkına sahip olduğu bir gelecek istiyoruz. İsrail ve Filistin'in -ve bölgenin tüm çocuklarının- güvenlik ve emniyet içinde gelişebileceği bir gelecek istiyoruz.
Gerçekleştirmek için çalıştığımız gelecek işte budur. Filistin Devleti'ni tanımak, bu yolda hayati bir adımdır.