Arapların, Müslümanların ve uluslararası toplumun yoğun çabaları, sabrı, ıstırabı ve kararlılığı sonrasında, ABD Başkanı’nın Gazze Şeridi ve Filistin'de barış projesini yeniden başlatacağına inanmıyorduk. Asıl mesele çatışmaları ve cinayetleri durdurmaktı; Hamas ve müttefikleri, planı incelediklerini açıklayarak bizi onurlandırdılar. Evet, onlar planı ‘inceliyorlar’, ancak İsrail'in ateşi Gazze Şeridi, Batı Şeria, Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı yakmaya devam ediyor. Bu şiddetli savaşı başlatanların hiçbiri Filistinlilere, Araplara ve dünyaya bunun neden olduğunu ve neden devam ettiğini açıklamaya tenezzül etmedi. Yenilgiye uğrayan ve sonra “Şimdi hesap sorma ve muhasebe zamanı değil, düşman bundan yararlanır” diyenlerin bize alıştırdığı alışkanlıkları değiştirmeliyiz! Ey şanlı ‘mücahitler’, Siyonistleri bizden daha iyi tanıyorsunuz, onların elinde yenilgiyi tattınız, öyleyse neden aynı riskleri alıyor, kan dökülmesini ve açlığı tekrarlıyorsunuz? Siz şehit olma isteğinizle övünürken, Araplar ve insanlık bu süreçte, iki yıl süren katliamlar ve kabuslar sırasında ne kadar acı çekti? Binlerce Filistinli çocuğun, onların güvenliğini, hayatlarını ve geleceklerini feda ederek kahraman olmaya karar verdiğiniz için ölüme doğru yürümek istediğini kim söyledi size?
Bu iki korkunç yıl boyunca Netanyahu'ya, Gazze Şeridi, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan'da bir yok etme savaşı başlatma fırsatı verdiniz. Sosyal medyayı takip etmiyorum, ancak takip eden meslektaşlarım, Müslüman Kardeşler ve İranlıların, Hamas ve İslami Cihad Hareketi’ni Trump’ın planını kabul etmemeleri, intiharlarına devam etmeleri ve Filistinli çocukların katledilmesine neden olmaları için kışkırtmalarını bana bildirdiler. Bu kayıp zihin, bu hayal ve aldatma psikolojisi nereden geliyor?
Kışkırtan ve provoke edenler arasında, Hamas'ın mücadelesine devam etmesi gerektiğine dair garip bir nedeni olduğu bilinen biri var. Ona göre bu neden, Hamas'ın kurtuluş savaşında yanında durmak yerine savaşı durdurmak için çaresizce çabalayan Arap ülkelerine karşı intikam almak!
On yıllardır Hamas, Hizbullah ve DEAŞ gibi silahlı gruplar, kaybettikleri savaşları sürdürmekten vazgeçmediler. Bu savaşların çoğu, istikrarı bozmak için ülkelerimize karşı yürütülüyor, çünkü kurtuluş da bunu gerektiriyor!
Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), ABD Başkanı’nı etkilemek, Gazze Şeridi’ne yardım sağlamak ve dünyayı savaşı durdurmaya çağırmak için muazzam çabalar sarf ettiler. Uluslararası kampanyaları başarılı oldu, dünyanın çoğu ülkesi onlarla birlikte durdu ve bu sayede ABD Başkanı’nın tutumu değişti. Yalnızca ateşkesin sağlanması için çalışmakla kalmadılar, aynı zamanda küresel ortaklıklar kurup iki devletli çözüm projesine girerek, bunu uluslararası forumlara taşıdılar. Gazze Şeridi’nin yeniden yıkılmasını engellemek, bölgeyi yeniden inşa etmek ve Gazze’nin çocuklarını, yaşlılarını, kadınlarını ve gençlerini korumak için ellerinden gelen her çabayı gösterdiler.
Bu çabaların sonucunda, şu anda Trump'ın önderliğinde geniş çaplı bir barış planı yürütülüyor. Elbette bu zor bir iş. Ancak bunun nedeni Netanyahu'nun yok etme savaşında ısrarcı olması ve Filistin devleti projesini reddetmesi değil, projenin adım adım ilerlemesi ve her adımın bir sonrakini gerektirmesidir. Herhangi bir nedenle adımlardan biri aksarsa, birçok şey ters gidebilir. Bu kez barış, savaşla başlayan bir macera değil; sabır, güven ve dünyayla ortaklık üzerine inşa edilen bir yapı.
Hamas'ın kabul etmekte isteksiz olduğu anlaşmanın şartlarına geri dönelim. Anlaşmanın tek faydası Gazze halkını ateş ve savaştan kurtarmak olsaydı, bu bile yeterli olurdu. Ancak anlaşma, Filistin’in geleceğini 2007’den beri bölgeyi bir gettoya dönüştüren silahlı yapı ile bağlamayı bırakma yaklaşımının da zaferini içeriyor. Bu yapı, kanlı ablukayla, Filistin’den kopmayla, İran’ın kararlarını beklemekle ve Gazze çocuklarının barışını her yıl ya da iki yılda bir pazarlık konusu yapmakla adeta bir getto oluşturdu!
Silahlı milislerin devri çoktan sona erdi ve mesele devletlere ve uluslararası ilişkilere geri döndü. Dünya genelinde işler böyle yoluna girdi, ancak Ortadoğu olarak bilinen bölgede durum farklı. Bunu anlamamız için topluluklarda ve ülkelerde onlarca katliamın yaşanması gerekti. Belki de artık Filistin davasını yeniden canlandırmak ve milislerden kurtulmak Arap devletlerinin görevidir.