İyad Ebu Şakra
Siyasi analist, tarih araştırmacısı
TT

Büyük küresel değişimler ortasında Bereketli Hilal’in durumu

Ortadoğu ve dünya medeniyetlerinin beşiği olan “Bereketli Hilal” bölgesi, şu anda hızla değişen bir dünyada çeşitli düzeylerdeki etkilerini tahmin etmenin zor olduğu yapısal değişimler yaşıyor.

Arap Körfezi'nin başından Irak topraklarına uzanan, kuzeybatıya Anadolu tepelerinin eteklerine doğru çıkan, ardından Suriye Çölü'nün batı sınırı ve Akdeniz'in doğu kıyısı boyunca ilerleyip güneye dönen ve Sina Yarımadası'na ulaşan topraklar, toplu bir şekilde doğum sancıları yaşıyor.

İran'ın gözetiminde, Irak'taki parlamento seçimleri, şeffaflığı, dürüstlüğü ve faydası ile ilgili şüphelerle birlikte düzenleniyor.

Suriye'de de benzer bir seçim deneyimi yaşanıyor, ancak sınırlı katılımla ve endişeler ve korkularla çevrili. Lübnan'da ise “meşru silah” ve “direnişin silahı” konusundaki eski-yeni tartışma ile karşı karşıyayız.

Filistin'de ise elbette kan, yıkım ve gözyaşlarıyla çizilmiş soru işaretleri birikiyor.

Kısacası bu, çöküş ve direniş, devlet inşası ve oluşumlar ile bileşenlerin dağılmasıyla birlikte yaşamak için gereken asgari düzeyin pratik ve gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi, kimliklerin hem iç hem de dış yıkıcı etkileri arasında bir yarışa tanıklık eden bir bölge.

Dün, son anda, Hamas'ın -belki de Arap desteğiyle- ABD Başkanı Donald Trump'ın tüm kusurları ve taraflılığıyla birlikte onun “girişimini” kabul etmemesi halinde, Gazze Şeridi'ni “dayanılmaz bir cehenneme dönüştürme” yönündeki uyarısının patlayıcı fitilini söndürmesiyle, bilinmeyene doğru kaymayı önlemek mümkün oldu.

Gerçekte, Hamas'a veya İsrail ile normalleşme fikrine ilişkin tutumu ne olursa olsun, aklı başında herhangi bir insan, uzun deneyimlerden Washington'un İsrail ile herhangi bir Arap taraf arasında tarafsız bir arabulucu olamayacağını anlamaktadır.

Ancak buna rağmen, Nobel Barış Ödülü'nü hayal eden ve daha kazançlı anlaşmalar peşinde koşan ABD Başkanı Donald Trump'ı, İsrail aşırı sağının baskısına daha az bağımlı kılacak kadar etken bu kez mevcut.

Bu noktada, Trump'ı iki kez Beyaz Saray'a taşıyan “seçmen ve finans tabanında” bugüne kadar yaşanan parçalanma, ABD Başkanı’nın Yahudi sağının kuşatmasından “kurtuluşunda” rol oynamış olabilir.

Amerikan finans, medya ve siyasi çevrelerinde Beyaz Hristiyan sağ akım içindeki bazı radikallerin “Yahudi-Hristiyan kavramlarının birliği” söylemini “reddettikleri” ve bu söylemin “destekçilerine” karşı durdukları açıkça görülmeye başladı. Bu destekçilerin en ön saflarında ise “İsrailli lobiler” ve onlarla bağlantılı güçler ve figürler yer alıyor.

Bu lobiler, güçler ve figürler, nüfuzlarını dayatmak konusunda eski, bilindik yöntemlere artık tam olarak güvenmiyor olabilirler. Bu nedenle, son zamanlarda stratejilerini finansman ve doğrudan medya savaşlarından siber kuşatma, bilgi kontrolü ve veri manipülasyonunu da kapsayacak şekilde genişlettiler.

Başka bir deyişle, ölen şantajcı Jeffrey Epstein gibilerine olan ihtiyaç ortadan kalkmış, hatta azalmış olabilir. Zira bu lobiler ve onlara bağlı güçler artık geleneksel medya üzerindeki kontrollerinin eskisi kadar yeterli veya etkili olmadığına inanıyorlar. Bu nedenle, artık büyük sosyal medya platformları ve gelişmiş uygulamalar üzerindeki kontrollerini genişlettiklerini görüyoruz.

Bugün, bu güçlerin yapay zeka, veri toplama, depolama ve kullanma gibi en gelişmiş teknolojilere fiilen hakim olduklarını görüyoruz. Toplanan verileri, kendilerini finanse eden ve onlarla ortaklık kuran istihbarat teşkilatlarına aktarmalarındansa bahsetmiyoruz bile. Hesaplarına göre, yapay zekanın endişe verici gelişimiyle birlikte, siber gözetim ve kontrol çağında hatalı riskler artık kabul edilemez.

Gerçekten de sosyal medya, neredeyse her gün aşırı sağcı milyarderler Peter Thiel ve Alex Karp ile bilgi güvenliği şirketleri Palantir'in hırsları ve gayeleri hakkındaki hikayeler ve anlatılarla dolu. Bildiğimiz gibi milyarder Larry Ellison, dün TikTok'u satın alarak Paramount Pictures ve CBS'i de içeren medya imparatorluğuna ekledi. Ayrıca, BlackRock ve Blackstone gibi devasa yatırım şirketlerinin, ortalama bir insanın hayal gücünü aşan devasa faaliyetleri, ağları ve operasyonları hakkında bir bilgi seli akıyor.

Buna karşılık, eski ABD çalışma bakanı Robert Reich (Bill Clinton yönetiminde görev yapmıştı) dün X hesabından kısa bir liste yayınladı:

Dünyanın en zengin kişisi (Elon Musk'tan bahsediyor) X'in sahibi, ikinci en zengin kişi (Larry Ellison) TikTok ve CBS'i kontrol ediyor, üçüncü en zengin kişi (Mark Zuckerberg) Meta'nın (Facebook, Instagram ve WhatsApp'ın) sahibi ve dördüncü en zengin kişi The Washington Post'un sahibi…

Eski bakan, “yoğunlaşma” ve finansal hakimiyet hakkında bir başka çarpıcı bilgi vererek,  şunları söyledi:

ABD'nin en zengin 400 kişisinin serveti şu anda yaklaşık 3 trilyon dolara ulaşıyor; bu, Amerikalıların yüzde 60'ının sahip olduğu servetten daha fazla!

Medyacı Tucker Carlson, aktivist Nick Fuentes ve Kongre Üyesi Marjorie Taylor Greene gibi beyaz Hristiyan sağcı radikallerin bir “Yahudi egemenliği”nin varlığına dair söylemlerine gelince, bunlar şimdi İsrail'i ve Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu hedef alma fırsatını kaçırıyorlar.

Hatta yukarıda adı geçen isimlerin çoğunun, yani büyük finans “oligarklarının” ve teknoloji milyarderlerinin, ABD'yi kontrol etmeyi ve onu kendi özel ve ulusal çıkarlarına karşı olan savaşlara “sürükleme”yi hedefleyen Yahudiler olduğunu belirtmekten bile çekinmiyorlar!

O halde, ister ABD'de ister Arap bölgemizde olsun, sahnenin ilginç olduğuna şüphe yok. Hatta dünyanın geri kalanında da karışıklık ve tehlikeden uzak olmadığı söylenebilir.

Avrupa ırkçılık ve Rus “endişesinden” azade değil, Asya önümüzdeki dönemde olası Çin-Hindistan rekabetinin etkileri sebebiyle rahat değil. Ve elbette, Afrika ve Latin Amerika'nın her bölgesi gelecekteki teknolojik, ekonomik ve politik gelişmelerin etkisine karşı savunmasız.

Bana öyle geliyor ki, dünyamız kontrolden ve frenlerden yoksun hale geldi ve ilkelerden, değerlerden ve normlardan da yoksun kalma noktasına yaklaşıyor...