Bir gazeteci her yerde yazacak bir konu arar. Ve konuyu her yerde bulur. Ama bunun için her zaman azim göstermeli ve çaba harcamalı. Konu nadiren size kendiliğinden gelir ve altında yattığınız ağacın dallarından da düşmez. Lübnan'da uzun zaman önce, Çingeneler veya Romanlar adı verilen bir göçebe grup vardı. Bir yerden bir yere taşınır, köylerin veya mezraların etrafına çadırlarını kurar, şarkı söyler, rebab (bir tür telli çalgı) çalar, dans eder ve çevredeki kadınlarla arkadaşlık kurarlardı, ancak kendi etnik gruplarının dışından biriyle evlenmeyi reddederlerdi. Ayrıca doğan çocuklarını herhangi bir şekilde kaydettirmeyi de reddederlerdi. Suriye'de “çalgı çengi halkı” olarak adlandırılırlar ve Ürdün'de de büyük bir toplulukları vardır.
Romanlar, yaşam tarzları nedeniyle birçok hikâyeye konu olmuşlardır. Avrupa'da ise sanatsal ve şiirsel yaşamın bir parçasıydılar. Biz hâlâ sigara içerek intihar ederken, Fransa'da mavi kutusu ve siyah tütünüyle Gitanes adlı bir sigara markası vardı. Bu, şairlerin, sanatçıların, bohemlerin ve taklitçilerinin sigarasıydı.
En büyük pişmanlığım boşa harcadığım zamanlardır ama daha büyük ve derin pişmanlığım sigara içtiğim yıllardır. Okuma yazma bilmeyen büyükannem bizden bin kat daha bilgeydi: “Canım hem bedenini hem de paranı yakıyorsun” derdi.
Bu kötü bağımlılık hakkındaki bilimsel uyanış tüm dünyaya yayılana kadar sözlerini ciddiye almadık. Sigara efsanesi, kurbanları tarafından yaratıldı ve bu efsanelerden biri de dumanında ilhamı taşıdığıydı. Ama kendilerini yazar olarak adlandıranlara sigaranın verdiği tek şey göğüs rahatsızlıkları, sarı dişler ve kasvetli bir görünümdü. Allah bizi bundan korusun.
Bir Fransız otelinin lobisinde oturmuş yazacak konu arıyordum. Ama boşuna. Ayrıca, küçük otel lobileri pek de ilham kaynağı sayılamaz. Sonra, bana kardeş gibi görünen iki kadın ve bir erkekten oluşan üçlü bir grup gelip yanıma oturdu. Beni kibarca selamladılar, sonra yüksek sesle konuşmaya başladılar. Yüzleri sıradan olsa da daha önce hiç duymadığım tuhaf bir dil konuşuyorlardı. Ama bu beni ilgilendirmiyor, ben bir konu arıyorum, arkadaşlık değil. Bir süre sonra adam bana dönüp sordu: “Fransız mısınız?” Hayır dedim. “Arap. Ya siz?” “Biz Fransa Romanlarıyız” diye cevap verdi. Sevinçle bağırdım: “Cömertliğiniz için teşekkür ederim! Bana bugün için yazacak bir konu verdiniz!”