Şemsan bin Abdullah Menai
TT

İran kendi ayağına kurşun sıkıyor

Komşu ülkelerin içişlerine müdahale etmesinin, komplolar kurmasının ve ayaklanmaları finanse etmesinin ardından İran rejimini bekleyen kasım ayı ve kritik zaman geldi.

Hem bölgede hem de dünyada kaosu ve terörü yaymadaki iğrenç komplolarından dolayı İran’a yönelik sert yaptırımların yürürlüğe gireceği 5 Kasım 2018 Pazartesi tarihi geldi çattı.

İran’da meydana gelecek ilk değişim belirtilerinin Suriye’de ortaya çıktığını biliyoruz. Zira Rusya’nın Esed rejimini kurtarmak için Suriye’ye müdahale etmeye başladığından beri İran’ın Suriye’deki nüfuzu azalmaya başladı. İsrail istihbarat servisleri, Suriye’nin kuzeyinde patlak veren savaşlarda aldığı ağır yenilgilerin ardından İran’ın Devrim Muhafızları’na bağlı birçok unsuru Suriye’den çektiğini belirtti.

Bu gelişme, Suriye’de sahadaki denklemin değişmesinin ardından meydana geldi. Nitekim Fransa ve ABD’nin çoğunu Kürtlerin kontrol ettiği Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) destekleyerek sahaya girmesiyle ve İsrail’in İran üslerine yönelik roket saldırılarıyla birlikte uluslararası çıkarlar kesişti. Zira İsrail, İran’ın füzelerle Golan Tepeleri’ni hedef almasının ardından İran milislerine bağlı çeşitli mevzilere hava ve füze saldırıları gerçekleştirdi. Bu tehlike, İran’ın müttefiki Lübnan’daki Hizbullah’ı da endişelendirdi. Çünkü Hizbullah, İran gibi bataklığın içine girdiğini hissetmeye başladı. Şöyle ki İsrail merkezli Yedioth Ahronoth gazetesindeki analist Roi Kais, gerçek şartların Hizbullah’ın yanıt verme gücünü engellediğine işaret ederek “Hasan Nasrallah, binlerce unsurun öldüğü Suriye bataklığına girdi” ifadelerini kullandı. İsrail askeri kaynaklarından Hizbullah’ın şu ana kadar Suriye içerisindeki çatışmalarda iki bin unsurunu kaybettiği ve binlerce askerinin de yaralandığı bilgisi aktarıldı.

Politik düzlemde ise İran, Suriye meselesiyle ilgili devlet başkanları düzeyinde Türkiye’de düzenlenen son iki zirveye davet edilmedi. Böylece İran, Suriye’deki siyasi oyunun dışında kaldığını hissetmeye başladı.

Aynı şekilde stratejisini sonuçları araştırılmamış yayılmacı bir ilke üzerine inşa etmesi, İran’ın içine düştüğü temel yanlışlardan biriydi. Hizbullah’ın yanı sıra Irak’ta oluşturduğu milislerle ve Yemen’de Husilerle ittifak kurarak Afrika’ya kadar uzanan bu yayılmacı ilke, İran’ı lojistik destekten uzaklaştırdı. Bu, bize İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in içine düştüğü yanlışı hatırlatıyor. Sahip olduğu güce rağmen lojistik kaynaklardan uzaklaşması ve büyük alanlara yayılması, Hitler’in yenilmesinin en önemli sebeplerinden biriydi.

Bu da halk oluşumlarının ayaklanmaya geçtiği İran içerisinde durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Zira İran halkı, sloganlar ve talepler eşliğinde işsizliği, yoksulluğu ve fiyat pahalılığını protesto etmek için gösteriler düzenledi ve Tahran’daki merkezi yönetime karşı insanları ilk başta “pahalılığa hayır” olarak nitelendirilen gösterilere katılmaya çağırdı. Ayrıca İran’ı bekleyen ABD yaptırımlarının ikinci aşaması bugünden itibaren uygulanacak. Öyle ki petrol, enerji, dolar, bankalar, petrol satışını kuşatma ve İran rejimiyle işbirliği yapanların kara listesi gibi pek çok alanda büyük ekonomik yaptırım paketi yürürlüğe girecek. Bu da büyük bir ekonomik çöküntünün habercisidir. Böylece İran’ın zulmü ve terörü karşılıksız kalmayacak.

İran rejimi, bölgede meydana gelen bütün çalkantıların sebebidir. Bütün terör saldırılarının arkasında İran rejiminin olduğu anlaşılınca kendi ayağına kurşun sıkan biri gibi İran da birçok devletin kendisine karşı düşmanca davranmasına neden oldu. İran rejiminin terörü, bölgeyle sınırlı kalmayıp Avrupa’ya ve dünyanın farklı yerlerine kadar uzandı. Danimarka İstihbarat Servisi Başkanı Finn Borch Andersen, İran rejimini İskandinav ülkesinde yaşayan ve İran istihbaratıyla bağlantısı olan İranlılarla birlikte Danimarka’daki İranlılara yönelik terör saldırısı planlamakla suçladı. Böylece Danimarka’da yaşayan Ahvaz Ulusal Direniş Cephesi liderine yönelik suikast girişimi de ortaya çıkarıldı. Aynı şekilde Kürdistan Demokrat Partisi lideri Abdurrahman Kasımlo’nun 1989 yılında Viyana’da öldürülmesinde de İran terör rejiminin parmağı vardı. O dönemde Avusturyalı yetkililer, bazılarının diplomatik pasaport taşıdığı İran rejimiyle bağlantılı kişileri tutukladı.

İran terör rejimi Almanya’da ise 1992 yılında 4 Kürde yönelik suikast eylemi düzenledi. O dönemde Alman mahkemesi, terör eyleminin düzenlenmesi emrini veren İran istihbarat başkanı hakkında hüküm çıkarttı. Ayrıca 2012 yılında Kıbrıs’ta turistlere yönelik terör eylemi ve farklı Avrupa ülkelerinde İran rejimine muhalif kimseleri öldürmeye yönelik birçok suikast girişimleri de bulunuyor.

Burada Avrupa topraklarındaki terör eylemlerinden dolayı İran’a yönelik Batı merkezli yeni yaptırım talepleri gündeme geliyor. İşte Total, Peugeot, Siemens ve Daimler gibi Avrupa’nın büyük şirketleri İran’dan çıkıyor. Zira 100’den fazla şirket, İran’dan çıkacağını açıkladı. Dünyanın pek çok bölgesine terör izlerini bırakan İran rejimini kritik ve zor günler bekliyor. Uluslararası alandaki ülkeler tarafından İran rejiminin kaderinin belirleneceği zaman geldi. İşte o zaman biz “Rüzgârlar, gemilerin arzulamadığı yönden eser” diyeceğiz.