Şemsan bin Abdullah Menai
TT

​Suriye’de Arapların rolü

Bir zamanlar İsrail’e karşı Arap direnişinin en büyük ülkelerinden ve en güçlü Arap ordularından biri olan Suriye Arap Cumhuriyeti, bugün marjinelleştirilmektedir. Aynı şekilde  Araplar da; Suriye meselesi ve Suriye’de yaşananlar konusunda oynamaları gereken rolü bir kenara itmiş bulunmaktadırlar. Suriye, yıllardır halkından milyonlarca kişinin göç etmesine neden olan kanlı bir savaşın altında ezilmektedir.
Günümüzde Suriye; İran, Türkiye, Rusya ve ABD gibi kaderine hükmeden, anayasasını hazırlayan, geleceğini belirlemek için müzakereler ve konferanslar düzenleyen ülkelerin tutsağı olmuştur. Arap ülkelerinin hiçbir şekilde açıklanamaz yokluğunda bu ülkeler; Arapların gözü önünde ve alenen Suriye pastasını paylaşmaktadır.
Arap ülkeleri olarak bugün, anlaşılmaz ve ilginç bir durum ile karşı karşıyayız. Arap ülkeleri olarak iş işten geçip, Suriye yabancı devletler arasında paylaşıldığı, İran, Türkiye, Rusya ve ABD’den her biri kendi özel nüfuz bölgelerini belirlediği zaman kaybettiğimiz şey için ağlayıp dövünmek istemiyoruz.
Arap nesiller kimliksiz bir hale geldiğinde, zaten bölünmüş olan Arap ülkelerini daha küçük parçalara ayırmak ve bölmek isteyen yeni bir Sykes-Picot Antlaşması ile karşı karşıya kaldığımızda pişmanlıkla gözyaşı dökmek istemiyoruz.
Tek umudumuz; Yemen’de İran nüfuzunun genişlemesini durduran ve Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Bahreyn’i kapsayan Arap Koalisyonu’nun temsil ettiği aydın, ılımlı ve akıllı eksendir. Neredeyse tamamen İran’ın kontrolü altına girecek olan Yemen’e zamanında müdahale eden bu eksen, tam anlamıyla saygı ve takdire şayandır. Bu eksen; Arap krizlerinin ortak faktörü, Arapları tamamen denklemin dışına itmeye çalışan ve Lübnan, Suriye ile Irak’ta bunda başarılı olan ama Yemen’de başarısız olan İran’a karşı mücadelede sahip olduğumuz en önemli araçtır.
Arapların hem kendi sorunlarında hem de uluslararası sorunlarda rollerini yeniden kazanmalarının ve varlıklarını kanıtlamalarının zamanı gelmiştir. Bunun için ve kurtarılabilecekleri kurtarabilmek için belki de son bir çabayla aralarındaki dayanışmayı ve işbirliğini yeniden sağlayıp ortak hareket etmeleri gerekmektedir. Bu nedenle Arap Koalisyonu’nu korumalı ve genişletmelidirler. Mevcut Arap politikalarının ve metodlarının işe yaramaz olduğu göz önüne alınarak tüm sorunlarla yüzleşebilecek ve çözebilecek yeni bir Arap politikası ve metodu ortaya koymalıdırlar.
Şam’daki büyükelçiliğini yeniden açarak BAE, bu konuda cesur bir adım atmış ve Arapların Suriye’ye dönebilmeleri için gerekli zemini hazırlamıştır. BAE Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Karkaş, ”BAE’nin Şam’daki politik ve diplomatik eylemlerine yeniden dönme kararı; gelişmelerin dikkatlice takip edilmesinin ardından gelmiştir. Suriye ile halkının egemenliğini, topraklarının bütünlüğünü korumak için Suriye meselesinin bir sonraki aşamasında Arapların varlık ve iletişimine ihtiyaç duyulduğu kanaatinden doğmuştur” sözleri ile bu adımı değerlendirmişti.
Evet, toprak bütünlüğünün korunması için Suriye’nin bugün birleşik bir Arap tutumuna ve geleceği için plan yapan tüm yabancı ülkelerin varlığına ihtiyacı bulunmaktadır. Arap ülkeleri olarak derin bir politik bilince sahip olmamız, tutumumuzu geliştirmemiz ve Beşşar Esed’in iktidarda kalıp kalmamasına takılıp kalmamamız gerekmektedir. Çünkü önemli olan toprağı ve halkı ile Suriye’dir. Esed kalsa da gitse de geride kalacak olan ulusal kimlik ve Suriye devletidir. Bu nedenle tutumumuzu sahada yaşanan gelişmelere ve gerektirdiği politikalara göre belirlemeliyiz.
Bu aşamada cevaplamamız gereken soru ise şudur: Bu konuda Arap Birliği’nin rolü ne olmalıdır? Eğer Arap Birliği bu aşamada kendisinden istenilen rolü oynayamakta başarısız olursa Arapların geleceğinde etkin bir rol oynama şansı var mıdır ? Bu bağlamda Arapları bir araya getirecek başka bir çatı bulmamız gerekmez mi?
Zira sahada yaşanan gelişmeler biz Arapların da kendimizi geliştirmemiz gerektiğini göstermektedir. Dolayısıyla karşı karşıya olduğumuz bu gerçeklik karşısında en azından Arap Birliği’nin mevcut şeklini, yasalarını ve sistemini değiştirmeliyiz.
Gelin Arap ülkeleri olarak, sadece Suriye meselesinde değil genişlemeci emelleri nedeniyle Arap krizlerinin temel nedeni olan İran rejimine karşı da ortak ve birleşik bir tutum benimseyelim. Çünkü İran sadece bir Arap ülkesinin varlığı için değil genel olarak bütün Arapların varlığını tehdit eden bir tehlikeye dönüşmüştür. Arap ülkelerindeki bütün terör olaylarının planlayıcısı, finansman kaynağı ve düzenleyicisi İran’dır. Acaba Araplar geleceklerini tehdit eden bu faktörün artık farkına varıp gerekli adımları atacak mı yoksa bazı Arap ülkelerinde şimdi olduğu gibi hükümetler bile İran rejimi tarafından kurulmaya devam mı edecek?
Ne ABD ne de büyük devletler bize yardımcı olacak ve bizleri İran’a karşı koruyacaktır. Bu nedenle Arap ülkelerinin birliği; güvenliklerinin ve geleceklerinin tek garantisidir.