Fahd Süleyman Şukeyran
Suudi Arabistanlı araştırmacı yazar
TT

​Batılılaşmayı yayma efsanesi

Suudi Arabistan Eğlence İdaresi; Yönetim Kurulu Başkanı Türki Al-i Şeyh’in düzenlediği basın toplantısı ile  hayata geçireceği bir dizi projeyi tanıttı.
Bu basın toplantısı ile trenin rayına girdiğini söylebiliriz. Çünkü hedeflerin belirlenmesi ve açıklanması, bu gelişmelerden korkan ve ürken kesimlerin korkularını gidermiştir.
Yaklaşık yarım asırdır bölgemizde “Batılılaşma”ya karşı uyaran söylemler aktif bir şekilde faaliyet göstermişlerdir. Bu savaşa; Mısır ve Şam’daki Müslüman Kardeşler’in (İhvan) önde gelen isimleri önderlik ederken Suudi Arabistan’daki Sururiyye (Uyanış) ve Kutubçular gibi hareketler de onlara uymuşlardır. Enver el-Cundi, Muhammed Kutub, Muhammed el-Savy gibilerin kitapları, hutbeler, dersler ve ses kayıtları duvarların üzerinden ve kapıların altlarından evlerimizi hedef almışlardır.
Bu kampanya; El-Beyan, El-Muctema ve El-Usra gibi büyük tirajlara sahip dergilerin varlığı ile güçlenmiştir.
Bu savaşın amaçları ise şu şekilde belirtilmiştir: “Müslümanları; toplumların batılılaştırmayı, kadınların iffetini bozmayı ardından da onları özgürleştirmeyi amaçlayan bir çabanın varlığına, en büyük tehlikenin seküler kesimlerin eğitim kurumlarını işgal etmesi olduğuna inandırmak ve kalplerine korku salmak.”
Siyasi alandaki aldırmazlığın toplumsal memnuniyet ile birleşmesi; bu söylemlerin yayılmasını ve Müslüman toplumların kafalarının bunlarla dolmasını kolaylaştırmıştır.
Bu süreçte; toplumun tamamı dizilerin, maçların ve sanatsal faaliyetlerin bir davet aracına dönüştürülmesini, büyük ideolojik hedefler içerisinde ehlileştirilmesini hiçbir şey yapmadan izlemiştir.
Siyasi alanda da 1979 yılında yaşanan Cuheyman ve Kabe baskını ile sonrasında yaşananlar nedeniyle bu gibi kişiler ile savaşmak mümkün olmamıştır.
Doksanlı yıllarda yayınlanan en tehlikeli ve o zamanki nesle en çok etki eden kitaplardan biri de geniş kesimlerce okunan Muhammed Kutub’un “Çağdaş Fikir Akımları” kitabıdır. Bu dev kitabında Muhammed Kutub özellikle İslam toplumlarının batılılaştırılma çabalarından bahsetmiştir.
Mekke’de ikamet eden Müslüman Kardeşler’in bu büyük teorisyeni hem içeriden hem de dışarıdan birçok radikal ve siyasal İslam örgütlerine mensup kişiler tarafından ziyaret ediliyordu.
Bu kitabın ucuz bir fiyata yayımlanıp satılması yetmezmiş gibi bir de kadınlarla ilgili olan bölümü “Kadınların Özgürleştirilmesi” adı altında bağımsız küçük bir kitap halinde de yayınlanmıştır.
Bu kitapta çılgın senaryolara ve sadece zihinlerde yer alabilecek planlara yer veriliyordu.
Birçok konferans, forum ve kitaplarda Muhammed Kutub’un bu kitabı kaynak olarak kullanıldı. Elbette bu İslami uyanış yazarları ve düşünürleri; “bilimsel güvenirlik” temellerini tanımadığı için herkes başkalarının düşüncelerini kendi düşünceleri gibi pazarlıyabiliyordu.
Öyle ki birisi adına yayınlanan ve modernite hakkındaki bir kaset bir başkasının kitabının adı olabiliyordu.
Günümüzde de bu İslami uyanış dönemi ürünlerinin ve önde gelen isimlerinin hala bilimsel güvenirlik konusunda büyük eksikleri bulunmaktadır.
Çünkü onlara göre asıl amaç Allah’a davettir. Bu nedenle bir dini gerçeği ortaya koyanın kim ya da adının ne olduğu değil yaygınlaştırılması önemlidir.
Toplumun aşırılıkçı İslami uyanışın kamçısı ile aldığı darbelerin izleri hala durmaktadır.
Yenilikten, batılılaşma canavarından ve toplumun şeriattan uzaklaşmasından korkmak bunun günümüzde de devam eden etkileridir.
Bu korku ve deliliğin sona erme zamana gelmiştir. Yakın bir zamanda açıklanan eğlence projesi de bütünüyle toplumun eğlence kültürüne uygundur.
Bu projenin amacı ne 30 milyonun tamamını müzisyen yapmak ne de bir davetçiye dönüştürmektir.
Bilakis vatandaşlara tüm rahatlık ve eğlence seçeneklerini sunmaktır.
Herkes istediğini seçmekte özgürdür.
Dileyen davet, Kur’an tilaveti ve ezan okuma sanatına yönelirken dileyen de macera, güzel sanatlar, müzik ve sinema dünyasına dalabilir.
Eğlence projesinin açıklanmasının ardından bölgesel şer güçleri, kiralık katiller ve kan dökücüler, amaçları Suudi Arabistan’ı ve mevcut kalkınmacı projelerini karalamak olan terörist örgütler tarafından desteklenen yıkıcı hücreler tekrar uyanmıştır.
Cep telefonları ve tabletlere görünüşte dini koruduklarını, hakkı ve fazileti savunduklarını iddia eden ama aslında Suudi Arabistan’ın ulusal güvenliğini tehdit eden, Suudi Arabistan’ı ve liderlerini kötülemeye çalışan binlerce mesaj gönderildi.  
Bence tüm bu çabalarla mücadelede iki araç kullanılmalıdır.
Birinci araç; toplumun bu tehlikeye karşı biliçlendirilmesidir.
Doğrusu yakın ve uzak düşmana karşı verdiğimiz bu mücadele hakkında toplumu bilinçlendirmesi gereken diyalog ve kültür kurumlarının neden bu görevi yerine getirmediklerini anlamıyorum.
İkinci araç ise Şeriat’ın korunduğunun ve hiçbir şekilde hedef alınmadığının, batılılaşmama iddiaların yalan olduğunun, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın da vurguladığı gibi asıl amacın “Geçmişte olduğumuz gibi olmak” olduğunun sürekli bir şekilde vurgulanmasıdır.
Yine asıl amacın; ölüm kültürü yerine geçmişteki gerçek masumiyetimize ve şeriatin bize sunduğu temel mübah alanlara dönmek olduğunun altının çizilmesidir.
Cehennem kapılarında durup kalkınma projelerine, fikri başlangıçlara insanların şüpheyle yaklaşmalarına neden olan bazı davetçiler bulunmaktadır. Bizim görevimiz ise onların bu karşıt çabalarına daha büyük bir çabayla karşılık vermektir.