Meşal bin Fehm Sülemi
Arap Parlamentosu Başkanı
TT

Arap Dünyası'nın güvenliği ve birliği için 'dayanışma' gerekliliktir

9  Şubat 2019'da Arap Parlamentosu, Arap Birliği'nin Kahire'deki merkezinde, başkanların, başbakanların, eski dışişleri bakanlarının, birçok önde gelen entelektüel, aydın, politikacı ve Arap gazetecinin katılacağı üst düzey bir Arap liderleri konferansı düzenleyecek.
Konferans, ‘Dayanışmayı Güçlendirme ve Zorluklarla Mücadele için Arap Belgesi’ başlıklı önemli bir belge yayımlayacak. Sonrasında ise bu belge Arap Parlamentosu tarafından Mart ayında Tunus’ta yapılacak Arap Birliği Zirvesi’nde Konseyin dikkatine sunulacak. Arap Parlamentosu'nun bu önemli konferansı, son derece kritik şartlar, büyük tehditler ve Arap milletini kasıp kavuran büyük zorluklar altında gerçekleştiriliyor.
Bu zorlukların en önemlisi, Arap dünyasının merkezi ve birinci konusu olan Filistin meselesidir. İşgalci Güç (İsrail), güçlü Filistin halkına her türlü düşmanlık ve baskıyı pervasızca yapıyor, Suriye ve Lübnan’daki Arap topraklarını işgal ediyor, Kudüs’ün kimliğini yok etme girişimleriyle ilgili kabul edilemez her türlü eylemi ortaya koyuyor. Filistin halkının en doğal ve tarihi hakkı olan başkenti Kudüs olan bağımsız bir devlet kurmasını engelliyor. Uluslararası meşruiyet kararlarına uymayı reddettiği gibi Arap barışı girişimlerine de mani oluyor.
Konferans, ayrıca Arap ulusal güvenliğinin, Arap milletinin yakasını bir türlü bırakmayan güçlüklerle karşı karşıya kaldığı bir zamanda gerçekleşiyor. Zira bazı Arap ülkeleri, savaşlar, iç çatışmalar ve istikrarsızlıklara tanık olurken, bazıları ise ekonomik krizlerle, güvenlik ve istikrarlarını sarsmaya yönelik müdahalelerle boğuşuyor. Bölgesel bazı komşular ise kullanılmaya elverişli mezhepçilik kozunu devreye sokmak suretiyle nüfuzlarını artırmaya cüret ediyorlar.
Arap ülkelerindeki milislerini ve silahlı gruplarını kullanarak, Arap toplumlarının birliğini bozmak istiyorlar veya terörist gruplarla savaşmak ve ulusal güvenliklerini korumak bahanesiyle, Arap ülkelerine askeri güçler göndererek o ülkelerin otoritelerini zayıflatmayı arzu ediyorlar.
Arap Parlamentosu, Arap dayanışmasını temel taş ve bu ciddi zorluklarla mücadele etmenin de en iyi yolu olarak görüyor. Suriye ve Libya, acil Arap eylemine ihtiyaç duyuyor. Onları bir ihtilaf ve dağılma durumundan, güvenlik ve istikrar durumuna getirecek, egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini güvence altına alacak bir plandan bahsediyoruz.
Yemen'deki meşruiyeti desteklemek için kurulan Arap Koalisyonu, başarılı Arap dayanışma modellerinden biridir. Suudi Arabistan'ın Husi cemaati devlet kurumlarını ve silahlarını zorla ele geçirdikten ve Ulusal Diyalog sonuçlarına darbe yaptıktan sonra Yemen'deki meşru devlet kurumlarını korumak için bir Arap koalisyonu kurduğunu biliyoruz. Hatırlanacağı üzere İran, Yemen'in artık kendi etkisi altında olduğunu açıklamış ve Husiler de Yemen'in komşularını tehdit etmeye başlamıştı.
Arap koalisyonu, İran projesini başarısız kıldı. İran’ın amacı, Yemen’de İran yanlısı bir hükümet kurmak, saldırgan ve yıkıcı projelerini kullanarak Körfez devletlerini istikrarsızlaştırmak, Arap Körfezi'nde Hürmüz Boğazı'ndaki geçiş rotalarını ve uluslararası ticareti ve Kızıldeniz’deki Babu’l-Mendep boğazını kontrol etmekti.
Arap Parlamentosu, Arap dayanışmasının, özellikle de Arap ülkelerinin iç işlerine yönelik olumsuz müdahalelerin artmasından sonra bir zorunluluk haline geldiğini sürekli vurguluyor. Arap rejimlerini devirmeyi veya Arap liderlerinin saygınlığını ve itibarını sarsmayı amaçlayan medya kampanyalarına şahit oluyoruz. Mevcut ulusal devletlerin otoritesini güçlendirmek ve onları zayıflatma ya da yok etme girişimlerini engellemek için gerekli bütün tedbirleri almamız gerekiyor.
Arap dayanışması, terörle mücadelede de belirleyici bir araçtır. Bu da, ortak Arap politikalarını ve planlarını benimseyerek, terör örgütleri ve cemaatlerle mücadele ederek, bu örgütlerin ortaya çıkmasına neden veren şartları ortadan kaldırarak, devletlerin güvenliğini ve istikrarını sarsan ve toplumsal dokuyu parçalayan o yıkıcı rollerini engelleyerek yapılabilir.
Bu şartlar altında, Arap Parlamentosu, tüm bu zorluklarla mücadele etmede en etkili yolun aşağıdaki ilke ve esaslara dayanan Arap dayanışması olduğuna inanmaktadır;
-Adil ve kapsamlı bir barış, Arap ülkeleri için stratejik bir seçimdir, bunu başarmanın ön şartı, İsrail'in Arap topraklarını işgaline son vermek ve başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurmaktır.
 -Arap devletlerini, işgal edilen topraklarını geri elde etme hususunda -bu onların vazgeçilmez bir hakkıdır- mümkün olan her türlü yolla desteklemek.
-Arap devletlerinin egemenliğine ve anayasal olarak hüküm süren rejimlerine saygı duymak ve içişlerine karışmamak.
-Arap devletlerinin güvenliğini ve istikrarını veya Arap ulusal güvenliğini tehdit eden herhangi bir pozisyon veya politikayı desteklememek.
-Herhangi bir Arap ülkesinin ve liderliğinin itibarını ve statüsünü zedeleyecek herhangi bir pozisyon veya kararın tamamen reddedilmesi.
-Arap ülkelerinde güvenlik ve istikrarı sarsmayı amaçlayan cemaatlere ve organizasyonlara destek sağlanmaması.
-Arap devletlerinin toprak bütünlüğünü güvence altına almak ve herhangi bir Arap ülkesindeki ayrılıkçı eğilimi reddetmek.
-Arap-Arap ihtilaflarının üstesinden gelmek, bölünme ve dağılma nedenlerini ortadan kaldırmak için Arap atmosferini oluşturmak.
-Arap medyasında bir uzlaşma kültürü yaratmak, aralarındaki krizleri çözmek, bölünme ve kargaşayı ortadan kaldırmak ve nefret söyleminin yaygınlaşmasına izin vermemek.
Arap Parlamentosu, hazırlanacak ‘Arap Belgesi’nin Arap dayanışmasını güçlendireceğini umuyor. Yeni bir dayanışma ve işbirliği temellerinin atılmasına, bu konferansta karşımıza çıkması muhtemel zorlukların aşılmasına, Arap ülkeleri ile halklar arasında yakınlığa, işbirliği ve beraberliğe vesile olmasını temenni ediyor. Umarız ki bu belge, Arap ülkeleri ve toplumlarının mevcut zorlukları aşmalarına, güvenlik, istikrar ve birlikteliklerini korumalarına, kendilerine yönelik tehditleri savuşturmalarına, kalkınma ve ilerleme yeteneklerini geliştirmelerine katkı sağlar.