Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

​Vicdanın sözü artık geçerli mi?

Neyse ki insanların büyük çoğunluğu, canlı bir vicdan sahibi. Bu, yaratıcının insanlığa bahşettiği en büyük nimet. Azınlık ise bünyesinde ölü bir vicdanı taşıyor. Araplar arasında vicdan sahibi insan, dürüst, güvenilir, inançlı, iyiliksever, merhametli ve düzgün insandır. Diğer bir deyişle yolsuzluk, nankörlük ve suç namına olan her şeyi reddeden kimse.
Vicdan için ‘yüreğin sesi’ de diyebiliriz. Irak’ta ve bazı Körfez ülkelerinde birine ‘vicdansız’ demek en ağır itham olarak kabul edilir. Bu kelimedeki ‘sız’, Türkçe bir ektir ve bir şeyin yokluğuna işaret eder. Merhume Mari Münib, ‘İlla Hamse’ adlı tiyatro oyununda merhum oyuncu Adil Hayri’ye ‘edep yoksunu’ anlamında ‘edepsiz’ diyordu ya hani, onun gibi.
Harvard Üniversitesi eğitimcilerine göre vicdanı canlı tutmak, bir diğer deyişle ağırlıklı olarak vicdanın izinden gitmek, sağlık üzerinde olumlu bir etki bırakıp ömrü uzatıyormuş. Bununla birlikte ölü bir vicdana sahip olmasına rağmen ölümün kendisini epey yaşlı bir zamanda ziyaret ettiği pek çok insan örneği de mevcut. Ölüm adeta onları unutuyor. Bakınız Siyonist katil Ariel Şaron, 2006 ve 2014 yılları arasında sekiz sene daimî olarak komada kaldı. Ölmeden önce neredeyse canlı bir çürüğe dönüşmüştü.
İçinde bulunduğumuz doğadan, güzellikten, çirkinlikten, iklimden, toplumdan, kültürden, mirastan ve kalıtımdan etkilenen şahsiyet kalıplarına dair pek çok görüş söz konusu. Bu görüşlerin en bilineni, kişilik türlerini beş gruba ayırıyor: Uzlaşmacı kişilik, vicdanlı kişilik, dışa dönük kişilik, asabi kişilik ve açık kişilik.
Bu makalede amacımız bilimsel görüşleri ele almak değil. Ya da ben insan davranışları alanında uzman olduğumu ve vicdan okuması yapabildiğimi falan iddia etmiyorum. Bu yüzden şahsiyetin, çocukluk çağında oluşmaya başlayıp ergenlik döneminde bu oluşumun devam ettiğini söyleyen bilim insanlarına atıfta bulunuyorum. Bununla birlikte şahsiyet, taştan bir kalıp değildir, belirli koşullar bireyin şahsiyetinde farklı özelliklerin ortaya çıkmasına yol açar. Aynı şekilde şahsiyet, yaşın ilerlemesi ile birlikte değişir. Araştırmalar, açıklığın gençlik döneminde zirveye ulaştığını, çoğu insanın yaş ilerledikçe ve geçmişe karşı tövbekâr olduktan sonra canlı vicdan sahibine dönüştüklerini ortaya koyuyor.
Bilim adamları, sağlıklı olma durumuyla diğerlerinden daha fazla ilişkili olan kişilik tipinin, ‘vicdanlı kişilik’ olduğunu belirtiyor. Araştırmalardan birinde yer alan bulgulara göre sekiz yaşında anne-babası ve öğretmenleri tarafından değer eğitimi gören kişiler, canlı vicdan sahibi ve genelde uzun ömürlü oluyormuş. Bundan her yaşlının vicdan sahibi olduğu anlamı çıkmaz elbette. Nitekim bazıları torunu yaşındaki kızla evleniyor! Biri de çıkmış memnuniyetsiz bir eda ile bu karmaşık çağda vicdanın miadının dolduğunu söylüyor!
İnsanların canlı vicdan sahibi olmaları ile sağlıklarının daha iyi bir durumda olması arasındaki ilişki, sahip oldukları düzenli ve sağlıklı alışkanlıklar ile açıklanabilir. Bazı araştırmalar böyle bir çıkarımda bulunuyor. Nitekim canlı vicdan sahibi kimselerin yeme, uyuma ve çalışma konusunda sağlıklı alışkanlıklara bağlı kalma eğiliminde oldukları ortaya çıktı.
Gerginlik, sağlığı bozabilir, asabi bir kişiliğe sahip olan insan gerginliğe doğru çekilirken canlı bir vicdanı taşıyan kimse gerginlikten kaçınabilir. Aynı şekilde vicdan sahibi kimse mesleki tercihlerinde, arkadaşlıklarında, evlilikte ve hayatın sağlık ile ömrü etkileyen başka pek çok alanında netlik göstererek başarılı olabilir.
Küresel araştırma merkezleri ve dünyanın en prestijli üniversiteleri arasında zirveyi tutan Harvard Üniversitesi hocalarına itibar etmekle birlikte bu konu pek çok soru doğuruyor. Bunlardan biri de şu: Hastalıkların artışı, ölü bir vicdanı taşıyan insanların sayısında bir artışa yol açtı mı? Şu soruyu soran da var: Bu teori, nasıl oldu da Arap dünyasında yerle bir oldu. Nitekim orada canlı vicdan sahipleri depresyon, tansiyon, şeker ve kalp hastalıklarından çekiyorken ölü vicdan hamallarının sağlık durumu iyi ve insan hayatını ilgilendiren ticaret, müteahhitlik, reform, tesisatçılık, elektrikçilik ve siyaset gibi alanlarda insanlara işkence ediyorlar.
Şimdi, nedir bu vicdan? Fransız roman yazarı Victor Hugo ne demişti: “Vicdan, insanın içinde Allah’ın hazır bulunmasıdır. Ve vicdanın gaflet halinde olmaması; ruh yüceliği, şeref ve ölümsüzlüktür. Ben yalnızca vicdanımın beni affetmesini diliyorum.” Vicdanın insanın doğru ile yanlış, hak ile batıl arasında ayrım yapma gücü olduğuna dair bir görüş birliği mevcut. Buna göre vicdan, kişinin yaptıkları ile ahlaki değerleri arasında bir çelişki görmesi halinde pişmanlık hissetmesini; eylemleri ile değerleri örtüştüğünde ise istikamet üzere olmasını sağlar. Vicdanın kalıtsal bir özellik olmadığının, insanın toplumdaki konumu, hayat ve eğitim koşulları ile belirlendiğinin altını çizelim.
Ay’a komşu olan Feyruz, ‘Eski Kudüs’ adlı şarkısında şöyle diyor:
“Bu şarkı gürültülü bir fırtına olsun
Ey sesim vicdanları harekete geçir
Onlara olanları anlat
Belki vicdanları sızlar”
Bazılarının kahvehane koltuklarında ve ihtiyaç kuyruklarında söylediği gibi insanların gerçekten vicdanı kalmadı mı?