Fahd Süleyman Şukeyran
Suudi Arabistanlı araştırmacı yazar
TT

​Tahir bin Cellun kızına ne tavsiye etti?

11 Eylül sonrasında dünyaya gelen nesil 18 yaşına girdi. İkiz kulelere yapılan tarihi saldırıyı ekranlardan izleyemedi, ancak korkunç kanlı olaylara, yıkıcı terör eylemlerine tanık oldu.
Yeni nesil ekranlara yansıyan olayları pek de umursamıyor, gazetenin ne demek olduğunu dahi bilmeyenler var.
Kitaplara aşinalığı yok. Onlara terörün ne anlama geldiğini anlatmak, önceki nesilden daha zor hale geldi.
Terörizm, tarihi, araçları, dönüşümleri, teorileri ve dalları ile müstakil bir alan haline gelmiştir.
Seyyid Kutup liderliğindeki “65 teşkilatı” ile ilk adımlar atılmış oldu. Sonrasında Salih Siriyya önderliğinde kurulan ‘el-Fenniyyetu’l-Askeriyye’, Mısır'da kurulan ‘İslami Cihad Hareketi’ ve ‘et-Tekfir ve'l-Hicre’ cemaati ve yine sonradan sahneye çıkan ‘İslami Kurtuluş Cephesi’, ‘El Kaide’, ‘Hizbullah’, ‘DEAŞ’, ‘Boko Haram’ ‘İran Devrim Muhafızları’ gibi örgütleri aynı minvalde zikredebiliriz. Bütün bunlar terörizm tarihine ışık tutan örgütlerdir. Dünyadaki yakın tehlikenin anlaşılması bağlamında bütün kuşaklara anlatılması, ortaya koyabilecekleri deliliklerin genç kuşaklara gösterilmesi gerekmektedir.
Tahir bin Cellun’un kızı terörün meydana getirdiği atmosferden dolayı bir korku hissedince babasına terörizmin anlamına dair sorular sorar. Terörizmi gören, ancak anlamayan bir kuşağın halini yansıtan sorulardır. Paris'te 13 Kasım 2015 tarihinde DEAŞ'ın ‘Bataclan’ konser salonuna yönelik terör saldırısı, Cellun’un kızının zihninde teröre dair soruların oluşmasına neden olmuştu.
Merakını ve neler hissettiğini şöyle ortaya koyar: "Kendimi korkmuş hissediyorum, korkuyorum, ‘Bataclan’ konser salonunda ben de arkadaşlarımla eğleniyor olabilirdim. Bunu düşündükçe korku her yanımı kaplıyor, düşünsenize ölmek üzereyim, ancak ölmüyorum da, sanki büyük bir kütle üzerimize düşüyor. Bunlarla yüzleşmek için çok genciz. Boğazım düğümleniyor, boğulma hissi ve denge kaybı yaşıyorum. Yüreğim daralıyor, üzerimde bir ağırlık var, ancak bütün bu olup bitenlerini anlamakta güçlük çekiyorum.’
Cellun, Fransız Devrimi'ndeki çirkin kanlı olaylardan son olaylara kadar terörizm ve kavramıyla ilgili bir yolculuğa kızıyla birlikte çıkıyor. Kızı sorular soruyor, kendisi cevaplıyor.
Gördüğü olaylar karşısında hayrete düşen, ama yaşananları anlamakta zorlanan bir neslin soruları bunlar. Aslında çok basit sorular; insanları bu dünyada savaşmaya, başkalarını öldürmeye, uçakla binaları uçurmaya sevk eden nedir?  Kişi neden masum insanların arasına girip kendini patlatır ki? İbadet eden Müslümanları neden öldürmek isterler? Neden Kilisede ibadet edenlere yönelik intihar saldırıları düzenlenir? Sabırla cevaplanması gereken meşru sorular…
Tahir bin Cellun tüm bu soruların cevaplarını diyalog formatında "Çocuklarımıza açıklamamız gereken terörizm" başlıklı bir kitapta toplamış.
İbrahimi dinlerin tarihi bütünüyle çatışmacı değildi, birlikte yaşamanın güzel örneklerinin verildiği bereketli ve huzurlu dönemler de yaşanmıştır. Özellikle Endülüs döneminde Müslümanlar ve Yahudiler arasında böylesi bir döneme tanıklık edilmiştir. Engizisyonun başladığı 15.yüzyıla kadar bu şekilde devam etmiştir.
Tahir bin Cellun kitabında bu türden bilgileri verdikten sonra ‘nefret’ kavramına yoğunlaşır ve farklı din mensupları arasındaki nefrete dikkat çekerek şu tavsiyelerde bulunuyor: ‘Müslümanlar ve Yahudiler nefretle hep birlikte mücadele etmeliler, çünkü Yahudi veya Müslüman’dan nefret etmek büyük bir afettir. Derinlemesine bir çalışma planı ortaya konması gerekiyor. Nefreti ortadan kaldırmak kesinlikle kolay olmadığı gibi sadece eğitimle halledilebilecek bir mesele de değildir. Bilakis başkalarının kültürüne aşina olmayı, ilgi göstermeyi gerektirir. Çocuklarımızın benliklerindeki hayal ve bilgi gücünü geliştirmeli, onların merak duygularını harekete geçirmeliyiz. İnsani değerleri zedeleyen konuşmalardan ve sloganik nutuklardan onları uzak tutmalıyız.’
Daha sonra yazar hiciv dergisi ‘Charlie Hebdo’ saldırısına dair bazı soru işaretlerini gidermeye çalışıyor. Her kanlı saldırının muhakkak bazı taraftarları olabileceğini dikkatlere sunuyor. ‘Bazı Fransız Müslümanlardan bu saldırıyı destekleyenler dahi olmuş olabilir’diyor. Şu bilgileri de naklediyor: "Evet, basın bazı Müslümanların bu saldırıyı takdir ettiklerine dair bazı açıklamaları yayımlamıştır. ‘Charlie Hebdo’ dergisi çalışanlarından bazılarının öldürülmesine sevinenler dahi olmuştur. “Hepimiz ‘Charlie Hebdo’yuz” sloganına karşılık olarak karşıt bir slogan dahi geliştirilmiştir; “Biz Charlie değiliz, Hepimiz Kouachi’yiz”… Kouachi saldırganın adıdır. Aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin onursal başkanı Mary Le Pen bile şöyle dedi: "Ben Charlie değilim."
Diyalog türü kitapların avantajı, cevapların doyurucu olabilmesidir. Batı’nın toplumsal dokusuyla uyum sağlamış, insani değerleri benimsemiş, Laik düzeni dikkate almış bir Müslüman, Sünniler ve Şiiler arasında neler yaşandığını ya da İslam mezhepleri arasındaki çekişmeleri umursamaz. İlk yüzyıllarda yaşanmış tarihsel katliamları veya İslam'da iktidar mücadelesinin yapıldığı yılları hatırlamak dahi istemez. İşte bu kitap bu türden analizlere yer verirken çok önemli sorulara da doyurucu yanıtlar veriyor. Mevcut neslin henüz tanık olmadığı terör sorununa ışık tuttuğu için, lise döneminde ders dışı etkinlik bağlamında okutulması teklif edilebilir. Tahir bin Cellun kızına bir baba olarak şu tavsiyelerde bulunuyor:’ Bilgi yolunda ilerle ve her şeyi sorgula, eğitim Hayatını aksatma ve uyanık ol, saygılı ve hoşgörülü davran ve bu konuda iyi bir örnek ol. Ötekini tanıma merakını kaybetme.  
Menfur terörist fikirleri-her nereden gelirse gelsin- uzun vadede senden uzak tutabilecek tek unsur kültürdür. Sürekli oku, Müzik dinle, tiyatroya git, seyahat et ve elde ettiğin yeni kültürle bütün önyargıları yok et.’
İnsanın değerini ve bu dünyadaki benzersizliğini özetleyen bir tavsiye…