Şemsan bin Abdullah Menai
TT

​Kritik bir kavşakta Arap Birliği Zirvesi

Tunus'ta düzenlenen 30. Arap Birliği Zirvesi kanaatimce en zor Arap zirvelerinden biri olacak, çünkü Arap ülkelerinin modern tarihi, Arap duruşu bakımından şu anda olduğu gibi bir parçalanma ve zayıflığa şahit olmadı.
Bu siyasi durum bu şekilde devam ederse, Arap dünyası şu anki durumundan çok daha fazla bir parçalanmaya şahit olacak. Tunus, kuruluşundan bu yana Arap Birliği zirvesine üçüncü kez ev sahipliği yapıyor.
Bu zirvede ele alınacak çok sayıda konu ve Arap sorunu olsa da, en önemli konulardan birisi Arapların içişlerine yabancı müdahale konusu olacak. Belki de bazı Arap ülkelerinin içişlerine en fazla müdahale eden ülke İran'dır, zira Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak'ı ahtapot gibi sarmış, buralarda mezhepçi ve ırksal ihtilafları körüklemiştir.
Bu zirvenin ciddi değişikliklerin gölgesinde gerçekleştiğine hiç şüphe yok. ABD Büyükelçiliği Kudüs'e taşındı ve Yahudi yerleşim yerleri Filistin toprakları pahasına her gün genişliyor. Suriye’ye gelince, ABD, İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki egemenliğini tanıdı. Lübnan’da ise, Hizbullah hala Lübnan’ın siyasi kararlarına etki ediyor. Yemen'de, Husiler kendilerin de imzaladıkları Stockholm anlaşmasını uygulamamakta ısrar ediyorlar. İran rejimi bu konuda Husileri destekliyor ve Hudeyde’den çekilmeme çağrısı yapıyor. Libya'da ise tam bir güç mücadelesi var; Libya halkı tarafından kabul görmeyen Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütü –ki sayıları oldukça azdır- Trablus'a çökmeye, devleti de felç etmeye çalışıyorlar. Bu ülkede güçlenmek için dış güçlerden sınırsız destek alıyorlar. Filistin-Filistin çatışmasına hala çözüm bulunamadı.
Bir de –önceki Arap Zirvesi’nde ele almıştım-bu ülkelerde yaşayan Arap vatandaşlarının hakları meselesi var. Çünkü içişlerinde istikrar olursa devlet güçlenir, siyasi ve sosyal istikrar sağlanır, yönetişim mekanizmalarına ve kurumlarına katılım daha da güçlenir, vatandaşların hakları ve onurları korunmuş olur, iyi yönetim kuralları iyice kurumsal bir hal alır, tüm vatandaşlar arasında eşitlik ve hakkaniyet duygusu yaygın hale gelir, sosyal adalet sağlanmış, önyargılar da kırılmış olur. 
İçinde yaşadığımız çağ, içişlerinde değişiklikler yapmayı bize dayatıyor. Suudi Arabistan bunu gerçekleştirdi, zira yolsuzluğa karşı savaş ilan etti ve yasalara, adalete, eşitlik ve insan haklarına saygı duyulan sivil devleti öne çıkardı. Arap ülkelerini yetenekli ve yaratıcı insanlara kucak açan bir hale getirmek de oldukça önemlidir, çünkü bunlar ulusun gerçek zenginlikleridir.
Arap ortamını yetenekli Arap gençleri için cazip hale getirmeliyiz. Gelecek kuşaklar için ortak bir vizyon geliştirmeliyiz. Zira ancak bu şekilde İnsana yakışır bir hayat yaşayabiliriz. Radikal akım ve düşüncelerle yüzleşmeliyiz.
Sonrasında ise tüm dünyaya, barış ve huzur içinde bir arada yaşamaya çağrı yapan bir ümmet olduğumuzu ispatlamalıyız. 
Dünyada güvenli bir alan oluşturmak için tüm dünya halklarıyla iletişim kurmak istediğimizi herkese göstermeliyiz.
Tüm zorlu uluslararası şartlara rağmen, bu zirvenin hayırlara kapı aralamasını, Arap vatandaşının beklentilerine cevap verecek ve onu memnun edecek olumlu sonuçlara vesile olmasını temenni ediyoruz.