Fahd Süleyman Şukeyran
Suudi Arabistanlı araştırmacı yazar
TT

Hayalet tahminler: Huntington, Lewis ve Hobsbawm

Haçlı Seferleri, İslam ve Avrupa arasındaki ilişkiyi inceleyen birçok araştırmacı ve bilim adamı için bir çıkış noktasıdır.
Bu ilişki tek düze devam etmedi. Bu kanlı savaşları öne çıkaran, korkunç kanlı sonuçlarının olmasıdır.
Kanlı Yeni Zelanda olayından sonra, Haçlı Seferleri, Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması" tezi, Bernard Lewis'in tartışma yaratan araştırmasında olduğu gibi Müslümanlar hakkında ortaya konan "oryantalist izlenimler" ve bunların neticeleri yeniden gözden geçirilmeye başlandı.
Yine bu köşede 1 Aralık 2016 tarihinde "Huntington Hayaleti... Dünya Bir Köy Değildir" başlıklı yazıda şunları yazmıştım;
“Küreselleşmenin ekonomik ve teknik alanlarda zirveye ulaşmasıyla beraber, medya makineleri dünyayı sürekli küçük bir köy olarak nitelemeye başladılar. Bu, serbest ekonomik faaliyetlerindeki artış, uydu üzerinden iletişimin her yeri kaplaması, İnternet devriminin patlaması, uluslar arasındaki sınırların kalkması nedeniyle birbirlerini daha yakından tanıyan toplumlarda oluşan iyimserlik ve coşkunun yükselişidir. Ancak Huntington, dünyadaki küçülmenin, yakınlaşmalara neden olacağını, bunun da farklılıkların anlaşılmasında bir katalizör görevi göreceğini, daha sonra kişisel kimlik ve başkalarının kusurlarını ortaya koyma arayışlarının artacağını ifade etmiştir.”
Rusya Bilimler Akademisi’ne bağlı Doğu Bilimleri Enstitüsü Başkanı Vitaly Naumkin'in "Huntington’ın hayaleti dünyayı dolaşıyor" başlıklı yazısı bağlamında konuyu yeniden tartışmak gerekiyor.
Yazar şunu ifade etmişti: "Huntington’ın teorisi baştan beri bana gerçeklikle ilgisi olmayan bir tez gibi görünüyordu. Zira hoşgörü, iş birliği, yakınlaşma ve medeniyetlerin –zenginlik anlamında- karşılıklı etkileşiminin baskın hale geleceğini, kısa bir süre sonra etnik ve dinler arası çatışmaların barışçıl bir şekilde çözüleceğini düşünmüşümdür. 2007 yılında Rusya’da yayınlanan ve "Medeniyetler Düellosu" başlığı altında geniş çapta popüler olan makalemde bu bakış açısını işledim. Bernard Lewis de çatışma tezini "İslam'a Son Saldırı?" olarak niteleyerek bana destek verdi. Haçlı Seferleri, “İslami Arap Doğusu'nun cihad genişlemesine” “yarı cihatçı” bir Batı tepkisiydi.”
Yazar makalesinde şu sonuca vardı; Huntington’ın teorisinin gerçeklikle ilgisi olmadığı gibi yaşanan fiili durumu da izah etmiyor. Bunun da ötesine geçerek sadece karamsarlık pompalıyor, hoşgörü ve diyalog ortamının oluşma ihtimaline hiçbir şekilde yer vermiyor!
Ne var ki Huntington'ın tezi, 11 Eylül olayları esnasında tüm tezahürleriyle zirve yaptı, uçaklarla yapılan dalışlar medeniyetler arası savaşın ilanıydı.
Huntington bu tezini -hatırlatmak babında- ilk defa, 1996 yılında yayımlanan kitabından önce 1993 yılında “Foreign Affairs” dergisinde yayınlandı.
Makale şimdi “Küreselleşme... Afet mi yoksa kurtuluş mu?” başlığı altında Arapça bir kitap olarak yayımlandı. 59. sayfada şöyle diyor: "Bu yeni dünyadaki temel çatışma nedeninin öncelikle ideolojik veya birincil olarak ekonomik olmayacağını varsayıyorum. İnsanlar arasındaki büyük bölünmeler ve saldırı nedenleri kültürel olacaktır. Ulus devletlerin dünya meselelerinde en güçlü taraflar olarak kalacağı doğrudur. Ancak, dünya siyasetinin çatışmaları, milletler ve farklı medeniyetlerin cemaatleri arasında gerçekleşecek. Medeniyetler çatışması küresel politikaya hâkim olacak. Medeniyetler arasındaki fay hatları, gelecekteki savaşların ön cephelerini oluşturacak.”
Burada Huntington gelecekteki olayların gerçekçi nitelemelerinde isabet etmişe benziyor. Müslüman ve Hristiyan analistlerin ABD’nin 2003’teki Irak’la savaşını dini bir savaş olarak nitelemesi bunun bir kanıtıdır. Zira Bush da bu savaşı yeni bir "Haçlı Seferi" olarak nitelemişti. Ortaya atılan çatışma tezi karamsarlığa kapı aralasa da gerçeklikten tamamen de uzak değildir.
Diğer bir analiz de şudur: Cihad ve Haçlı Seferleri kan birikintileri bulmak veya intikam arzusunu uyandırmak için etkileşim içerisindeler.
Bernard Lewis yukarıda geçen analizinde yalnız değildi, bilakis Albert Hourani "Arap halkları tarihi" adlı kitabının 293. sayfasında şu ifadeleri görüyoruz: “İki taraf arasındaki ilişki (İslam-Avrupa) bir yandan haçlı seferleri, diğer yandan cihad şeklini aldı. Bununla birlikte, başka tür ilişkiler de vardı; Özellikle Osmanlının ilk yüzyıllarında Venedik ve Cenova'lı Avrupalı tüccarlar, 18. yüzyılda ise İngilizler ve Fransızlar eliyle ticaretler yapıldı.”
Tabii ki, Ortadoğu hakkında Rus cenahından yapılan analizler, Batılı cenahın analizlerinden farklılıklar içeriyor. Zira Oryantalist eğilimlerin dikkate alınıp alınmaması bakış açılarını farklı kılmaktadır. Bir yandan Naumkin ile Huntington, diğer yandan Bernard Lewis ile aralarındaki görüş ayrılıkları buna en büyük örnektir.
Eric J. Hobsbawm "Aşırılıklar Çağı" adlı kitabında öncekilerden daha derin bir analiz ortaya koyuyor: "Fundamentalizm kolektif bir fenomendir."