‘After Life’ dizisinin kahramanı Tony artık bahçede gezinmek ve köpeğiyle dolaşmak dışında hiçbir şey yapmak istememektedir. Ücretsiz dağıtılan bir reklam gazetesinde çalışmaktadır ve insanların sıradan hikâyelerini nakletmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Bu arada (eşinin ölümünden dolayı) bunalım geçirir. Huysuz, hayattan bıkmış, sinirli bir hal alır. Kaba bir dil kullanmaya başlar, artık onun yarı sahasına girmek cesaret istemektedir. Dizinin ikinci bölümünde doğrudan şu soruyu sorar: “İnsanlar önemsiz şeyler ile şöhreti yakalamayı neden tercih ederler ki, asla meşhur olmamayı da tercih edebilirlerdi?”
Bedeli ne olursa olsun anlamsız ve içeriksiz hareketlerle gündeme gelme isteğine göndermede bulunuyor. ‘Sosyal Medya’nın canlılığı şimdi tüm dünyayı bu bağlamda etkiliyor. Tüm değişkenlere sahip cihazlar ve her türlü ayrıntıyı ortaya seren uygulamalar her şeyi kasıp kavuruyor.
Teknoloji artık bir oyun değil ve artık insanın kontrolündeki bir araç da değil, aksine, insan bu mekanizmanın esiri oldu. İngiltere Başbakanı Theresa May konuya ilişkin şunları söyledi: “İnternet aracılığıyla hizmet veren şirketler yasal sorumluluklar almaya başlamalı ve halkın bu teknolojiye güven duymasına yardımcı olmaya çalışmalı. İnsanların güvenliğini temin etmek ve İnternet şirketlerinin daha özenli olmasını sağlamak adına yasal zorunluluklar getiriyoruz.”
Deneyimli bir politikacı ve diplomat, hatta nadir bir felsefi düşünür, halk mirası araştırmacısı, öngörü sahibi Henry Kissinger’den bu alanda istifade edilebilir. Zira ‘Dünya Düzeni’ adlı kitabının son kısmında diyalektik bilgiye, sosyal ağlar ve uygulamalarına değiniyor. Tecrübeli Kissinger’in bilgeliği diplomasi, araçları ve savaşlarıyla sınırlı değil, kitabı yılların meydana getirdiği kırışıklıkları resmediyor. Okuyucusunu yüzyıllık bir yolculuğa çıkarıyor, edindiği tüm tecrübeleri analiz derinliği kazandırarak naklediyor. Yaptığı analizlerden biri de: "Kitaplardan öğrenme, kavramsal düşünme alışkanlığı, benzer veri ve olayları tanımlama becerisi kazandırır. Gelecek adına sağlam veriler ortaya koyar. Kitap okuyan kişi yazarla veya konuyla ilişki içindedir. Dolayısıyla okuduklarını içselleştirir ve gördüğü güzellikleri kendi potasında eritir.”
Tüm bu güzellikler, bazılarının kullandığı teknik araçlarla elde edilemez. Teknolojiye bağımlılığı azaltmak, öğrencinin kitapla olan bağlantısını güçlendirmek için atılmış önemli bir adım olduğu gibi bilimsellik ve eğitim adına önemli bir görevdir. Daha sonra Kissinger yüz yüze diyalog ile sosyal medya üzerinden diyalogu karşılaştırıyor, aslında tam da birçok insanı mektup yazma zahmetinden kurtaran ‘WhatsApp’ uygulamasını tarif ettiğini düşünüyorum. Şunları söylüyor: "Geleneksel olarak, kişisel ve yüz yüze konuşmalar bilgi edinmenin başka bir yoluydu. Fikirlerin karşılıklı tartışılması ve paylaşılması, binlerce yıl boyunca devam etmiştir. Bilgiye gerçek ve psikolojik bir boyut kazandırmanın yanı sıra bilgilerin karşılıklı paylaşımını da sağlamıştır. Bu tartışmalar daha objektif bir zemin oluşturmaya katkı sağlardı. Şimdi ise, yazışma kültürü, özellikle yüz yüze ve karşılıklı olarak etkileşimde bulunma isteğini yok ediyor.”
Karşılıklı müzakerelerin yapıldığı konferans ve seminerler, bilgi birikimi elde etme, modern teorileri tanıma, yeni yorum ve analizleri öğrenmek bakımından Facebook, Twitter ve diğer sosyal uygulamalardan çok daha faydalıdır.
Kissinger, teknolojinin tarihsel hafızayı dumura uğratabileceğini düşünüyor. Bu fenomeni şu şekilde tarif etmiştir:"İnsanlar ileride elde edebileceklerini düşündükleri şeyleri unuturlar ve ileride elde edemeyeceklerini düşündükleri şeyleri de hatırlarlar."
Teknoloji, birçok kişinin kitaplara gömülmeden bilgi edinmesini kolaylaştırdı. Bazıları teknolojiyi güvenilir bir akademik araştırma kaynağı olarak tanımlama eğilimi göstermeye başladı. Bazı kurumlar hala geleneksel araştırma yöntemlerini öncelemeye devam ediyorlar. İnternet, akademik kısıtlama olmaması nedeniyle bazıları için rahat hareket alanı haline geldi. Hâlbuki kaynak taraması, metni bizzat görme ve sürekli okuma, araştırma ve bilgi edinmenin temelidir.
Kissinger şu analizi de yapıyor: “Eğer insanlar küresel bilgiye serbestçe erişebiliyor ve karşılıklı bir etkileşim söz konusu ise, insanın özgürlüğe olan doğal meyli -kendini gösterme adına- daha da kökleşecek demektir. Tarih ise kendi rotasını çizmek durumunda kalacak demektir. Bununla birlikte, filozoflar ve şairler uzun zamandır aklın etkisinin alanını üç parçaya ayırdılar: Malumat /Enformasyon, bilgi ve hikmet.
Sosyal ağlar, kolayca yaygın hale gelebilen malumata odaklanmaktadır. Giderek daha karmaşık fonksiyonlar ve parametreler yaratılıyor. Zaman içinde değişmeyen ve gerçekliği oldukça net sorulara cevap bulmak dahi artık olağanüstü bir yetenek gerektiriyor. Esasında arama motorları, sürekli artan ve daha da karmaşık hale gelen sorulara kısmen de olsa cevap verebilecek niteliktedir. Ancak, malumatın bilgi zannedilmesi meseleyi karmaşık hale getirmektedir. Bu da büyük bir paradokstur. Bilgi ve hikmet sahibi olmak eski dönemlerden çok daha zor hale geldi.”
Sıradan malumat ile okunabilir metin arasında fark vardır. Hem de Okuma ile sosyal medya üzerinden sohbet arasındaki mesafe kadar fark var. Dönem zor, yolculuk da engebeli… Ancak, en önemli kitaplardan birini yazan bu kıdemli siyasetçinin bu çağrısı, birçok kavramı gözden geçirmeye kapı aralıyor.
Tüm bu akan görüntü, video ve uygulamalar üzerinde biraz kafa yorduğunda, bu bıktırıcı gevezeliklere ve serseriliklere şaşırıp kalıyorsun! ‘After Life’ dizisinin kahramanı Tony, editörlüğünü yaptığı reklam gazetesinde haber olabilecek bir hikâye arayan genç bir adama denk gelir. Hikâyesi ise, burun deliklerine iki düdük koyarak üflemesi ve garip sesler çıkarabilmesiydi. Bu hikâyenin gazetede muhakkak yayımlanmasını savunan editör yardımcılarına şunu söyler:”Burun delikleriyle düdük çalıyor, bunun insanlara ne faydası olabilir ki?”
TT
Kissinger'ın ikazı ve ‘After Life’ kahramanın esprisi
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة