Yeni Zelanda bizim yaşadığımız yere göre dünyanın öbür ucu. Yaklaşık beş milyonluk nüfusunun çoğu göçmenlerden oluşuyor. Birleşik Krallık bünyesindeki bu ülke bir adalar topluluğu. Yakın zamana kadar masalsı görüntüsüyle, özellikle Yüzüklerin Efendisi filmine doğal plato olacak kadar değişik bitki örtüsü, dumanı tüten volkanları, tepelerden denize dökülen şelaleleriyle zihinlerde yer etmişti. Nüfusunu meydana getiren göçmenlerin küçük bir bölümü Asyalı Müslümanlardı.Yeni Zelada'nın Güney Adası'ndaki Christchurch kentinde Cuma namazı esnasında 2 camiye yapılan silahlı saldırıda elli kişi hayatını kaybetti. Saldırgan yirmi sekiz yaşında bir asker eskisiydi. Saldırıdan önce yetmiş üç sayfalık bir bildiri hazırlamıştı. Saldırıda kullandığı otomatik silahların üzerine kin ve nefretini ifade eden cümleler yazmış, saldırı anını sosyal medyadan canlı olarak yayınlamıştı. Cuma namazı kılan Müslümanların üzerine yaylım ateş açmıştı.
Bu saldırı, benzer terör saldırıları gibi bütün dünyada gündemin ilk sırasına oturmuş, devlet başkanları, NATO dahil uluslararası kuruluşlar, önemli kişiler olayı kınayan, üzüntü bildiren, acıyı paylaştığını ifade eden demeçler vermişlerdi. Bunların arasında bir tanesi birdenbire diğer bütün demeçleri önemsizleştirecek şekilde öne geçmişti.
Jacinde Arden'in söyledikleri, yaptıkları, saldırıya karşı sergilediği tavır ve üslup.
Jacinda Kate Laurell Ardern, Yeni Zelanda'nın başbakanıydı. Otuz sekiz yaşındaydı. Kadın olması, Başbakan iken anne olması, 2017 yılında İşçi Partisi’nden seçim kazanmış olması, Waikato Üniversitesi mezunu olması, Kapitalizme karşı cesur söylemlerinin olması zaten popülerliği için yeterliydi. Ama o ülkesinde meydana gelen bu facia için sergilediği insancıl tavrıyla bütün dünyada bilinirliğini, saygı ve itibar görmesini, takdir ve beğeni toplamasını en üst noktaya taşımıştı. Ülkesinde yönettiği halkın Müslüman kesiminin hiç ayrımcılık yapmadan yanında olduğunu, acılarını samimi bir şekilde paylaştığını, hadisenin kederini yaşadığını her haliyle, her sözüyle ortaya koyuyordu. Meclis toplantısını Kuranı Kerim tilavetiyle açtı, ezanı naklen yayınladı, başını örtüp öyle başsağlığı diledi.
Gerçekten gönülleri fethetti. Onu takdir ve tebrik eden makaleler yayınlandı. Alkışlandı. Bütün dünyada teröre karşı gösterilmesi gereken ortak tavra örnek olarak gösterildi. Hele o hüznü somutlaştıran fotoğrafı yok mu?
O fotoğraf bize "İşte teröre karşı alınması gereken tavır budur, teröristi, Müslüman veya Hıristiyan diye etiketlemek yanlıştır" dedirtti. Devlet yönetenlerin mekanikleşmiş, duygulardan uzaklaşmış hatta körelmiş insaniyetlerine karşı bir tepki bir uyarı olması gerekir dedirtti.
Birdenbire dünyanın gündemine o fotoğraf oturdu. Artık meselenin aslı veya kendisi değil yansımasını konuşur hâle geldik. Saldırıda ölenler kimdi, nasıl bir hikâye bırakmışlardı arkalarında, unuttuk gitti.
36 yaşındaki Cüneyt İsmail'in ikiz kardeşi de camide idi, ikizlerden biri kaçmayı başardı diğeri başaramadı, İsmail'in kuzeni Cavid Dabadhai, İsmail hakkında, "Daha yumuşak başlı, mahcup ve iyi bir insan bilmiyorum. O kadar dürüst ve ahlaklıydı ki, onu tanıdığınızda ben nasıl bir insanım diye kendinizi sorgulama ihtiyacı hissederdiniz", İsmail'in geride onun yokluğunu her zaman hissedecek bir eş ve bir kız çocuğu bıraktı diyordu.
Pakistan vatandaşları Süyehl Şahid, Seyit Cihandad Ali, Mahrub Harun, Seyit Arib Ahmed, Mahbub Harun, Naim Raşid ve oğlu Talha Raşid ile Zişan Rıza, babası Gulam Hüseyin ve Karam Hüseyin hayatını kaybedenler arasındaydı. Teröristi engellemeye çalışırken hayatını kaydeden 50 yaşındaki Naim Raşid'e ulusal onur ödülü verileceği açıklandı. Hint vatandaşları Mahbub Kokhar, Ramiz Vora ve babası Asıf Vora, Ansi Alibava ve Üzeyir Kadir terör saldırısında hayatlarını kaybettiler. Ramiz Vora'nın eşinin 9 gün önce bir kız çocuğu dünyaya getirdiği, saldırıda yaşamını yitiren Ramiz'in yeni baba, babası Asıf'ın ise yeni dede olduğu bildirildi.
Chirstchurh'te iki restoran işleten Hint kökenli Muhammed İmran Han da Nur Camisi'ne düzenlenen saldırıda hayatını kaybedenler arasındaydı. Chirstchurh sakinleri, 47 yaşındaki Han'ın işletmecisi olduğu Hint yemekleri yapan "Indian Grill" restoranının kapısına çiçekler bıraktı. Han'ın 10 ve 11 yaşlarında iki erkek çocuğu vardı. Yaralı olarak sedyeyle camiden çıkarılırken parmağını göğe kaldıran görüntüsü kameralara yansıyan Suudi Arabistan vatandaşı Muhsin el Harbi'nin de kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği bildirildi. Fiji Müslüman Birliği adlı kuruluşun yöneticisi Musa Vali Süleyman Patel de hayatını kaybedenler arasındaydı. Mısır vatandaşları Münir Süleyman, Ahmed Cemaleddin Abdulgani, Eşref Mursi ve Eşref El Masri'nin hayatını kaybettiği duyuruldu. Afgan vatandaşı Matiullah Safi'nin yaşamını yitirdiği kaydedildi.
Bangladeş vatandaşı Abdüs Samed de terör saldırısında hayatını kaybetti. 67 yaşındaki Samed'in Bangladeş Tarım Kalkınma Kurumu’ndan emekli olduğu ve eşi ve iki oğluyla birlikte önceki yıl Yeni Zelanda'ya taşındığı ifade edildi. Samed, Chirstchurch kentindeki Lincoln Üniversitesinde konuk öğretim üyesi olarak görev yapıyordu. Pakistan kökenli 35 yaşındaki Cüneyt Mortara ve Mısır göçmeni 70 yaşındaki Hüseyin Mustafa da terör saldırısında hayata veda ettiler.
Ve diğerlerini de unuttuk gitti.
Hiç bir terör örgütünün devlet desteği olmadan var olamayacağını da...
Üçüncü Dünya savaşının Terör örgütleri üzerinden sürdürüldüğünü de...
İnsanoğlunun fıtratından getirdiği kan dökücülüğü beynindeki hangi düğmeye basarak harekete geçireceğini bilen aşağılık usta elleri de...
Silahsız, savaşmak için değil sadece ibadet etmek için toplanmış insanların üzerine ateş açmanın haysiyetsizliğini neyin beslemiş olabileceğini de...
Ve diğerlerini de unuttuk gitti.
Şöyle bir hafızamızı yoklayacak olursak, bu durumun sık tekrar ettiğini hatırlayabiliriz.
Saddam'ın Kuveyt'i işgalinin sebeplerini ve sürecini, tankların üzerine buzdolabı, televizyon bağlayan yağmacıların görüntüsü perdelemişti. Körfez savaşında ölen yüz binlerce insanın dehşetini, petrole bulanmış bir deniz kuşunun zavallı çabası perdelemişti, Bağdat hapishanelerinin kapılarının açılıp da serbest bırakılan adi suçluların devlet dairelerinden yağmaladıkları koltuk, etajer ve benzeri eşyayı sürükledikleri görüntü de Mezopotamya Müzesi yağmasını perdelemişti.
Hüzünlü bir bakıştan cinayeti örtecek kadar işi bilenlerden korkmak mı lazım, saygı duymak mı belli değil. Sövüp saymanın hiç bir faydası yok, orası kesin.
TT
Cinayeti örten hüzünlü bakış
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة